bir fahişe gibi gelmişti kapıma.
eskiden ne olursa olsun birlikte girerdik bu eşikten. şimdi, bir fahişe kadar yalnız gelmişti ve ancak bir fahişe kadar sevilecekti. bunu biliyordu ama yine de gelmişti. bunun için ona minnet borçluydum.
birini sevmemek, sevmekten daha zor inan. umutla bakan gözlerini görüp görmemiş gibi yapamıyorsun. gözlerindeki umuda umut katamıyorsun ve umudunu almak için söylediğin tatsız sözler ondan çok seni yaralıyor. kimse seni bu denli sevmesin istiyorsun çünkü alışık değilsin. alışmamışsın ve istemiyorsun da bu tehlikeli sıcaklığı.
sonradan kötüleşecek hiçbir durumun içine girmek istemiyorsun. canının yanacağı hiçbir şeye başından eyvallah etmezsin çünkü.
akıllısın ama bilmediğin bir şey var. aşk akıldan üstün. akılla alakasız ve beceremezsin akılcılıkla.
paslanmış yüreğinde bir şeyler hissetmek istedin o kadın için. olmadı. belki yanlış insandı sevmek istediğin.
belki de gözlerinde umut gördüğün herkesi sevmek istememelisin. yetemeyeceğini kabul etmelisin insanlara. içlerinde büyüttükleri umutlar üzerinde bir sorumluluğun olmadığını kabul etmelisin.
pencerelerinden soğuk ve yağmur yağdığı zamanlar su giren odamda oturuyorum şimdi. yatağın ucunda sigara içiyorum.
yatağa geçtiğimizde çıplaktı. daha güzel bir kumraldı böyle. benden çok tavana diktiği boş bakışlarındaki umut tükenmişti. beni sevmeyi bırakacak mıydı? sanırım beceremeyecekti henüz. ama aşksız alacağı her türlü zevke kapamıştı şimdi bedenini. öyle kumral ve öyle çıplak yatıyordu ki yanımda, bir kez daha sevmek istedim. kalktım ve bir sigara yaktım.
pencerelerinden soğuk esen odamda oturuyorum şimdi. yatağın ucunda sigara içiyorum. onu izliyorum arada. uyuyor. ya da uyumanın en doğrusu olduğunu düşünüyor. onu göndermeyeyim diye.
yanına geçip, göğüslerine koyuyorum başımı yavaşça. orada huzur bulacağım ve bir günü daha devirmek için oradan cesaret alacağım çünkü. uyanıyor. beceriksiz bir uyanma oyunu oynuyor. saçlarımı okşuyor. bir anne şefkati belki beni bu kadar bağlayan. uykuya dalıyorum. bir şey söylemesin istiyorum. bu anı bozacak, dertleri hatırlatacak, onu sevmek istememi sağlayacak bir şey söylemesin.
bir süre sonra uyandırıyor beni. yanağıma öpücük kondurup mutlu bir şekilde evden çıkamayacak kadar farkında aramızdaki ilişkinin soğuk yabancılığının. keşke diyorum, bunu anlayabilecek kadar zeki bir kadın olmasaydı. diğerleri aptaldılar ama mutluydular en azından.
mutsuz bir şekilde çıkıyor kapımdan ve mutsuz iniyor merdivenleri. apartmanı terk ettikten sonra mutsuzluğuna dair hiçbir şey bilmiyorum. kendimi kandırıyorum. gözlerindeki umudu unutuyorum. bir gün daha geçiyor. kuşlar gökyüzüne uçuyor.
aşık olmadığın bir kadının göğüslerinde uyumak zor, güzel, rahatsız ve huzurlu kelimelerinden bir cümle kurmak gibi. edebiyatı ağlatmak gibi.