kızgın kumlardan serin sulara atlamaktır. bu entrye reklam falan alınmadı. ama inanın öyle. yorgun bir gecenin sabahında, siz yatağınızda kıpırdarken, tamamen uyanmamak için gözlerinizi iyice sıkarken bir anda çalan telefona uzanırsınız. çoğu kez kimin aradığına bakmaksızın açarsınız telefonu. o saatte arayan hep o'dur. o muhteşem cümleyle ses verirsiniz kendisine:
karşı tarafın hissettiği mutluluğu ve huzuru, hafifçe gülümseme sesinden anlarsınız. o, çocuksu sesiyle bir soru sorar:
"hala uyanmadın mı sen? ben 2 saattir uyanığım."
bu kez siz utanırsınız, yatağınızda. yanaklarınız kızarır. teşekkür edersiniz tanrı'ya. bir anda da içinizi bir acı kaplar. bencillik yakışmaz size. ölmeden önce, bir kez öpüşmemiş ergen insanlar adına, sabahın o saatinde, o anda canınız yanar. bu enfes duyguyu tatmadan toprağın altını boylayan her ergen bünye için, ruh için üzülürsünüz. fakat, tüm üzüntülere karşın dudaklarınız açmak istersiniz. ve, açarsınız. "hayır" dersiniz sessizce.
gözlerinizi yumup dinlersiniz. varlığınızın anlamı söyler, siz dinlersiniz. dinledikçe dinlenirsiniz. tüm sorularınıza sunulan bir cevaptır, o mukaddes sesin sahibi varlık. tüm çıkmaz sokaklarınızın sonundaki aydınlık şatodur o. tüm uçurumlarınızn dibindeki pamuktan bir döşek. tüm, acılarınızın sonundaki baldır o.
saçlarını hayal edersiniz. rüzgarda hafifçe uçuşan. her şeye inat, hala varolan saçlarını. ve, kokusunu çekersiniz içinize. o yatakta, sabahın o saatinde, aşık olunan o meleğin varlığını hissedersiniz. tüm bu hissiyatlardan, yine o meleğin naif bir cümlesi sizi uyandırır:
"daldın gittin, sen kimi düşünüyorsun yine."
gülümseyip, "seni" dersiniz. "seni."
dünyada tadılması gereken ender ve leziz duygulardan birisidir. "bir gün, aynı sabaha, beraber bir yatakta uyanamanın dileğiyle" dersiniz, en nihayetinde. telefonu kapamazdan önce. ve, sessizce tekrarlarsınız bu cümleyi. sonsuza kadar: