bazen de çocuk nefesi gibi sessiz ve masumdur. kesik kesik ve çabucak içer dünyayı. geceleyin bir köşeye pusu atmıştır. ne korku ne hicran duyamazsın. öyle derinden yaralar ki, kıpırdayamazsın.
birden sağ elinizi kalbinizin üzerinde hissettiren sestir. sağ el kalbin üstüne gitmiyorsa bile en azından uzaklara doğru dalarak bakmanıza vesile olur.
bazen de ateşin üzerine kar yağması gibi, kaldırımlara kan damlaması gibi, altıpatlar taşıyan bir elin değmeden sevdiğinin eline; dünyayı bulduğundan daha iyi bırakmak için yere, kan ve toprağa düşmesi gibidir. Dalga dalga büyüyen bir fısıltıdır âdeta.
yıl 2010. sevdiceğimden ayrılalı sadece 1 gün olmuştu.
kafam dağılsın diye film izleyim dedim.
herneyse, hiç beklemediğim anda bir sahnede onun ismi geçti.
replay butonunu resmen çürüttüm; tekrar ve tekrar o ismi duymak için. her duyduğumda da hüngür hüngür ağladım.
mazoşistim sanırım.
bende cız sesi değil de gayet mutlu,enerjik sesler gelir sevdiğimin adını duyunca kalbimden. henüz kavga, üzüntülü olaylar gibi şeyler yaşamadığımızdan olabilir.
çok yaygın bir isim olmamasından dolayı pek hatırlatmaz. bu yüzden duyduğunda acı, keder ve üzüntü kat kat daha yüksek olur. gözlerin dolar. heleki istemeyerekte olsa başkasıyla evlenmiş ve düğün günü sana "öldükten sonra buluşacağız ve hiç ayrılmayacağız"~ ~ diye söz vermişse.
bazen çocuklar görür rıhtımda pia'yı. bir şehre geldiğin vakit o başka şehre gitmemiştir. buzlu bir kadeh gibi içlenip içlenip durmazsın. saat tam biri 2 geçiyordur. ölüm yanında yaşam gibi sarhoşsundur, gözlerine pia'nın gölgesi düşer.
ürperir hayali seni görünce. sonra bir kadeh daha unutursun. ürperişini tutarsın boşlukta. avuç içlerini öpersin, pia gitme!
garip bi şekilde günlük hayatta aynı adı kullanan kişilerden bahsederken bile adı söylemek garip gelir. içinizde bi yerlere saklarsınız ve ağzınızdan çıksa sizi öldürecek sanırsınız oysa ki isim içten içe size ağırlık vermektedir.