mutsuzluğunuzun kalıcı olduğunu anladığınız andır. öyle 1 2 günlük mutsuzluklar değil. uzun zaman, aylarca hatta yıla yakın mutsuzluk. sonra da yemişim aşkını der çeker gidersiniz.
böyle bir an yoktur. dünyanın en kötü şeyini yapmış olsa da yine aşıksındır sadece mantığın bu aşka daha fazla izin vermediği için peşinden gitmezsin. yoksa sevgi aynı sevgidir, aşk aynı aşktır. tek farkı artık imkansızdır. ve üzerinden zaman geçtikçe de kaybolur gider ama o kadar yavaş kaybolur ki, aklından hiç çıkmaz.
bilmem kaç saniyeyle sınırlı olan andır. böyle çok üzülmüşsündür, canına tak eder bi an 'napıyorum ben ya!?' dersin. sonra yine kaldığın yerden devam ne yazıkki.
vazgeçme sebebi giden kişi ardından bu kadar çok üzüldüğün için birilerini sevme korkusunun sarmasıdır. asıl ve en önemlisi de o giden kişiye verdiğin aşk ı başka hiç kimseye yakıştıramadığın için onda tek ve özel kalmasını istersin. bu yüzden aşık olmaktan vazgeçersin; sadece o kişiye aşık olarak kalmak için.
kişiye aşık olmaktan vazgeçtiğin an.. karşındaki insan ona değer verilmesini istemiyorsa, ona değer vermenin gereksiz, saçma olduğunu düşünüyorsa ve bunu size açık bir şekilde söylüyorsa işte o an ona aşık olmaktan vazgeçmek için doğru andır..
3-4 yıl flört edilip sonra evlenilip aynı evde de üç dört yıl geçirildikten sonra anlaşılır ki
1-ilişkilerin en güzel zamanları ilk 1-2 yıldır sonrası alışkanlıktır.
2-iki tarafında aileleri işin içine girer, girince iki tarafında burnu poktan çıkmaz
3-yavaş yavaş anlaşılır ki kime aşık olunursa olunsun belli bir zaman sonra ilişkilerin dönüp dolaşıp geleceği nokta aynı olacaktır
sonra artık aşık olmaktan vazgeçersiniz. artık aşka inanmaz hale gelirsiniz. marşınızda kurban grubundan olur:
-yalan dostum aşk diye birşey yok
aşk dediğin üç günlük eğlence
bilemedin beş gün sürsün
kapılıpta sürünen çok