özene bezene aldığınız hediyeyi paketinden çıkarmadan,eline bile almadan şöyle bir bakar ve sadece "teşekkür ederim" der. kalakalırsınız öylece, önünüze bakarsınız sanki kabahat işlemiş gibi, tek bir kelime bile çıkmaz ağzınızdan. işte o an vazgeçilir o kişiye aşık olmaktan.
elinizdeki alternatiflere baktığınız ve kronik olarak alternatiflerden seçip seçip yazıldığınız andır. ***
edit: birinin de sevgilisi var, ben yine de yazılıyorum. durmak yok yazılmaya devam. bir de şu var;
3-4 yıl flört edilip sonra evlenilip aynı evde de üç dört yıl geçirildikten sonra anlaşılır ki
1-ilişkilerin en güzel zamanları ilk 1-2 yıldır sonrası alışkanlıktır.
2-iki tarafında aileleri işin içine girer, girince iki tarafında burnu poktan çıkmaz
3-yavaş yavaş anlaşılır ki kime aşık olunursa olunsun belli bir zaman sonra ilişkilerin dönüp dolaşıp geleceği nokta aynı olacaktır
sonra artık aşık olmaktan vazgeçersiniz. artık aşka inanmaz hale gelirsiniz. marşınızda kurban grubundan olur:
-yalan dostum aşk diye birşey yok
aşk dediğin üç günlük eğlence
bilemedin beş gün sürsün
kapılıpta sürünen çok
kişiye aşık olmaktan vazgeçtiğin an.. karşındaki insan ona değer verilmesini istemiyorsa, ona değer vermenin gereksiz, saçma olduğunu düşünüyorsa ve bunu size açık bir şekilde söylüyorsa işte o an ona aşık olmaktan vazgeçmek için doğru andır..
vazgeçme sebebi giden kişi ardından bu kadar çok üzüldüğün için birilerini sevme korkusunun sarmasıdır. asıl ve en önemlisi de o giden kişiye verdiğin aşk ı başka hiç kimseye yakıştıramadığın için onda tek ve özel kalmasını istersin. bu yüzden aşık olmaktan vazgeçersin; sadece o kişiye aşık olarak kalmak için.
bilmem kaç saniyeyle sınırlı olan andır. böyle çok üzülmüşsündür, canına tak eder bi an 'napıyorum ben ya!?' dersin. sonra yine kaldığın yerden devam ne yazıkki.