--spoiler--
ileride birlikte geçirilecek zamanlar tek düşünceniz olur ve "ben" demek yerine "biz" diyorsa artık aşktan başka bir sebebi yoktur bunun. başlarda tabiki endişeleri korkuları olurama her zorluğu sevdiceğinizle birlikte aşacaksınız. küslüklerin sadece bir kaç dakikadan ibaret olacağını düşünüp içinizi rahatlatacaksınız.
--spoiler--
siz ilerisi için hayaller kurmaya başlarkken "biz" diye... o bu hayallerinizden korkup "ben" olmak istemiştir... dünlerde sizinle "biz" olarak "çok mutluyum" diyen o güzel kız, yarınlarına sizi dahil etmek istememiştir artık... siz içinizdeki aşk ile onun karşısına küskünlüğünü gidermesi için gittiğiniz de o sizin kendisine duyduğu aşkı bildiği halde "bitsin" der... yüzünüze bile bakmaz... oysa ki "o"nun yüzü yeryüzünüz olmuştur...
ilk zorlukda kaçmak istemesi, savaşmaması "ben" olma yolunda attığı ilk adımdır... siz ne kadar çırpınırsanız çırpının, ona içinizde büyüttüğünüz duyguyu ne kadar anlatırsanız anlatın o "ben" olmayı seçmiştir...
artık o yoktur... siz içinizdeki o muhteşem baskı ile başbaşa kalırsınız karanlıkda... yürek gögüs kafesine aşırı baskı yaparken kan gözlerinizden akmaktadır... donarsınız...
ileride birlikte geçirilecek zamanlar tek düşünceniz olur ve "ben" demek yerine "biz" diyorsa artık aşktan başka bir sebebi yoktur bunun. başlarda tabiki endişeleri korkuları olurama her zorluğu sevdiceğinizle birlikte aşacaksınız. küslüklerin sadece bir kaç dakikadan ibaret olacağını düşünüp içinizi rahatlatacaksınız.
zombi farkından farksız eylem. hani böyle filmler vardır; çoğunluğunu george a romero'nun ortaya çıkardığı. zombiler yavaş yavaş ilerleyerekten ya sizi parçalar, ya da sizi kendilerine dahil eder; sizler de bilinçsiz bir şekilde, hayattan kopmuş bir parça gibi, silik silik yürürsünüz, nereye bastığınızı, nereye gittiğinizi, ne yaptığınızı bilmeden; işte bu nedenden mütevellit, aşık olmak örnekte teşbih edilen zombilerden farksızdır anlayabilene...
--spoiler--
"ben" diye düşünürken "biz" diye düşünmeye başlarsınız ayaklarınız yere değmeden... o kadar yükseğe çıkarsınız ki yerçekimi bile etkilemez artık sizi. uzaydan dünya ya bakmak gibidir... asla düşmeyeceksiniz gibi gelir.
--spoiler--
birlikte geçirilen zamanlar artık beynine batmaya başlar ve düşünür "biz" demek istesede bencilliği ona "ben" dedirtir... çıktığınız yükseklik yaşadığınız mutlulukla eş değer olur ve siz bir gün onun yanına mutluluklarınızı paylaşmaya gittiğinizde o "ben" diyen olmuştur... asla düşmeyeceğinizi düşündüğünüz o uzay boşluğunda kara deliğe yakalınırsınız, güneşli günler bile kararır kişisel alanınızda... artık ne baktığınız yerler renkli gelir size ne de yarınlar... o sizi karanlıkla başbaşa bırakıp gider... siz donarsınız...
"ben" diye düşünürken "biz" diye düşünmeye başlarsınız ayaklarınız yere değmeden... o kadar yükseğe çıkarsınız ki yerçekimi bile etkilemez artık sizi. uzaydan dünya ya bakmak gibidir... asla düşmeyeceksiniz gibi gelir. *
--spoiler--
ardından "aşkım benim" der ve omzunuza yaslanır...
o sizin hayatınız olmuştur artık siz olduğunuz yerde mutluluktan uçmaya başlarsınız...
--spoiler--
"biz" diye başladığı her cümleye sizin ayaklarınız yere değmezken "ben" diye başlar artık... size de mutluluktan uçtuğunuz gökyüzünden aşağıya baş aşağı düşmek kalır... bu düşüş sizin sonrası için tüm duygularınızı da alır götürür...
sonra günler haftaları, haftalar ayları takıp eder ve bir gün yanınızda size kocacım diyen biri olur. "hiç bitmesin" der siz döner bakarsınız, dünyanın en güzel sözünü duymuşsunuzdur. belki cümle bile kuramazsınız boğazınız düğümlenir... ardından "aşkım benim" der ve omzunuza yaslanır...
o sizin hayatınız olmuştur artık siz olduğunuz yerde mutluluktan uçmaya başlarsınız...
--spoiler--
dünyanın en güzel duygusudur. insana bir yaşama amacı verir. doğru düzgün entry bile giremezsiniz sevdiceğinizi düşünürken.
--spoiler--
sonra günler haftaları, haftalar ayları takıp eder ve bir gün yanınızda size buz gibi davranan biri olur.. "bitsin" der siz döner bakarsınız, bir anlam veremezsiniz. belki cümle bile kuramazsınız bogazınız düğümlenir... ardından "hoşçakal" der ve gider...
o sizden sogumuştur siz o bırakıldığınız yerde donarsınız...
büyük hatadır, dönüşü zordur, gayet meşşakkatli bir yolculuktur. sonunda ne olucağı bilinmeyen, sürekli hayalin kurulduğu, insanın iştahının kesilmesine yol açan, durup durup ağlamasına ve zaman zaman sırıtmasına yol açan eylemdir.
boşuboşuna kendimize çektirmektir. kalbimiz öylece sakin sükunet içinde dururken canıızın hareketlilik çekmesi sonucunda daha sonraları başedilmez kalp ağrılarıyla karşı karşıya kalmak durumudur. çaresi veya panzehiri yine o sevgilidir.
güzel bir şey. Ama şey işte. Ne olduğunu bilemiyor insan sadece şey diyor o kadar... ya da öyle bir şey... adı üstünde şey... şey ya nasıl söylenir.. nasıl derler sizin orada öyle bir şey.. nasıl diyorlarsa o dedikleri şey işte... ne diye sorma ama sen cevap yine şey olacaktır... şey bu hani böyle filmlerde güzel kız sabah uyanır yüzünü ovuşturur ve gülümser ya sanırım öyle bir şey... sabah uyanıyorum yüzümü ovuşturuyorum ve gülümsüyorum... yani böyle bişey olsa gerek.. di mi?
o kadar çok yazılmış ki şimdiler de akıl sadece "pek bir güzel şey" demekle yetiniyor... daha ileri kelimeler kurmaya aşk'ın kendisi engel oluyor... öyle ya aşk insanı bir süre hayattan soyutluyor ya da hayatı "o"ndan ibaret yapıyor ve bu gerçekten "pek bir güzel şey... "