Lisedeki edebiyat öğretmenimin dediği gibi; vezir de olsan müşkül de olsan aşık olursun. Bu yüzden halk edebiyatında da divan edebiyatında da aşk vazgeçilemeyen tek konudur. Aşığa aşkının kirpiği her daim oktur ve aşık her an kalbinden vurulmaya razıdır.
Düşünüyorum da o biblo gibi kadın, o kadar ergenin içinde iyi anlatmış konuyu. Her ne kadar işin edebi boyutunda da olsam benim bile kafama işlemiş. *
Ya bizler aşık olamadık, ya da değil aşk efsanelerde anlatıldığı gibi. Efsanelerde aşk öyle temiz bir duygudur ki aşığı çöle düşürür. Tanımı değişkenlik gösterse de içine girdiği kalpleri aynı hisleri yaşatan bir duygu. Ne şiirler, ne efsanelere konu olmuş aşk.
Aşk karşılıklı olduğunda mükemmelleşen bir histir aslında tabi karşındakine açılabilecek cesareti bulabilirsen. Aşık olmak istemsiz yapılan ilk bakışta baş döndüren anlamsız bir çıkmaza girmenin adıdır...
Gerçekten akıllı insan işi değil, elimde olsa bu duygunun elimden alınmasını isterdim. Aciz bizden farkı olmayan olmasa da olur dediğimiz sıradan bir insana bu kadar anlamlar yüklemek yani aşık olmak ve o insanı yüceltmek aptallık. Varlığımı daha kötü yokluğumu bilemiyorum.
insanın her yaşta sahip olabileceğine inandığım duygu. 5 yaşında da 75 yaşında da... ütopik gibi geliyor, her yaşta aşık olunabilmesi ama öyle değil.
Sadece aşık olduğumuz şeyler değişir. 5 yaşında bir anne ilgisine aşık olurken, 18 yaşında iki büyük memeye, 25 yaşında olgunlaşmış ruha, 35 yaşında oturmuş karaktere, 45 yaşında çocuklarımıza, 75 yaşında ise zor zamanlarımızda yanımızda olan merhamet sahibine aşık oluruz. Yani insan aşık olabilecek bir şeyleri her zaman arar, bulduğunda da aşık olur.
Elbette bu yüreğinizle ilgili de bir durum. Sevgi üretmiyorsa nefret biriktirirsiniz sadece. Ama sevgi varsa aşık olabilme ihtimali de vardır.
Hep çok istedim; birinin mutluluğunu kendi mutluluğum kadar önemseyeyim, onunla vakit geçirmekten bir an bile sıkılmayayım, ne öpmeye ne koklamaya ne sevişmeye doyayım, aklımızdan geçenler aynı olsun hatta bazen konuşmaya bile gerek olmasın...kalbimi, ruhumu, bedenimi tamamlayan kişi hayatımda. Hiçbir zaman olmadığım kadar mutluyum bu ilişkimde. Farklı hissediyorum, nihayet aşık olabilmiş gibi. Ne zaman en derinimden bir şey istesem veya dilesem gerçekleşti şimdiye kadar. 2019 hayatıma aşkı getiren yıl oldu.
Sözlük bu geceye kadar düşüncelerimi, sevdiğim şarkıları-filmleri- kitap alıntılarını, "an"ımdan görüntüler paylaştığım ve bunu yaparken keyif aldığım bir mecraydı. Artık bir link bile kopyalayıp yapıştırasımın gelmediği, 15 günde bir kontrol ettiğimde konuşulanlardan midemi bulandırarak kapattığım kısacası beni kendinden soğutan bir yer oldu. O yüzden 2016 yazında başlayan ulusözlük maceramı bu gece sonlandırmaya karar verdim. Profilimin okunduğundan emin olduğum için bu yazıyı yazıyorum.
Kendini sözlükte iki haneli iq'lu erkeklere pazarlamakta hiçbir beis görmeyen 30'luk teyzeler -hele biri duba bacaklarını boktan kombiniyle paylaşıp gözümün kanamasına neden olmuştu bacağına sıçtığımın zevksiz moronu (o kendini biliyor bunu da okuyor haha)- ve bunları yalamaya doyamayan amsalak ordusuyla ben daha fazla aynı yerde duramam.
Sevdiklerim -takip ettiklerim- kendilerine çok iyi baksınlar, yanaklarından çooook öpüyorum. Yakın bir zamanda konak pier'de denk gelebiliriz belki içime doğuyor eheheheh. Birkaç planım var bunlar için bana şans dileyin. Unutmadan, Sana kırmızı ruj ve gülmek çok yakışıyor, hep mutlu ol.
Neyse, sevgilimin yeni solosunu dinlemem gerek.. Bu minik (1.67 pek minik değil ama) aslanın veda vakti geldi...
Hep hayatımı kaydırdı. Bunda yalan yok. Çünkü aşık olacağın kişiyi seçemiyorsun. O kaderde yazılı oluyor. istediğin kadar en baştan mantık koy ortaya, "bu iş olmaz" de, kafandan çıkarıp atmayı da başar... Bu tekrarlansın hep böyle, 3-4 kere filan. Kapıdan kovduğunda pencereden, oradan kovduğunda bacadan girsin. Hah işte öyle bir şey aynen. Beni yakaladı. Kendimi aptallıkla suçlayamıyorum, çünkü elimden geleni yaptım.