bugün

En yüksek yerden atlamaya çalışmak atlama yarışı yaparak veyahut, salıncaktan atlayarak kolunu bacağını kırmaktır.
iyi ki o zmanda deilim ya yoksa kesin ölürdüm sıkıntıdan şu halimle bile sıkılıyorum.
kral tv izleyip burak kut, serdar ortaç ile coşmak, anne babadan gizli ateri salonlarına gitmek, taşlardan kale yapıp kola kutusuyla maç yapmak ve de en keyiflsi okul bahçesinde yerden bir dal parçası bulup bir ağacın etrafına daire çizip simit oynamaktır. şimdiki çocuklar facebook'da farmville oynuyorlar, eskiden çocukluk daha gerçek, daha güzeldi.
özlemdir be sözlük. metin,ali,feyyaza.
babanızım çocukluğu ile kardeşinizin * çocukluğu arasında ki kopru olmaktır. hem ateri de, hem mahalle arasında maç yapmak; hem bez bebekle hem sidyle, trolle oynamak; evde hem plak, hem kaset gormek; videoya sahip olmanın bir luks oldugunu bilmek.. hatıra yazdırmak, günlük tutmak ama bir yandan da internet dünyasıyla tanışmak ya da tanışmaya çalışmak. * hem kumandasız, hem kumandalı tv kullanmış olmak; biten tüp sebebiyle banyoda kalan anne ya da babanıza gülmek; yazın "zerzevatçı hanımmmmmm" sesi ile uyanmak, hem nevresim kullanıp hem de tum gun oturup yorgan kaplayan anneannenize anlam vermeye çalışmak... vs vs vs
eskileri görmek yenilere alışmaya çalışmaktır aslında...
90 larda çocuk olmak; türkiye ile birlikte büyümek aslında...
tek kelime ile;

susam sokağı izlemiş şanslı jenerasyonların son halkası olmaktır.

not: okumayı ve yazmayı 5 yaşında bu program sayesinde öğrenmişim.
pazar günlerini adam olacak çocuk izleyerek geçirmektir.
sürekli 3-5 yiyen milli takım ekolünün yavaş yavaş son bulmasına tanıklık etmek, hollanda ve almanya gibi ülkeleri yenebildiğimize şahit olmaktır.
Parliament Pazar Gecesi Sinemasını asla izleyememek.*.evin en küçük çocuğu iseniz kumandasız televizyona kumanda olmak , elektrikler gittiğinde lüksle aydınlanmak , peçete koleksiyonu yapmak , sokakta gazoz kapağı oynamak, yazları gece geç saatlere kadar sokakta olup saklambaç oynamak.
90 larda ergen olmaktan daha iyimi daha kötümü olduğu; günümüzdeki durumlarına yapılacak kapsamlı bir analizle anlaşılacaktır.
90 larda ergenkene ders çalışmak yerine sakızlardan çıkan savaş makinaları (bkz: f 18 eagle) (bkz: uss kennedy) resimleriyle halı üzerinde savaş similasyonu tasarlarkene, bunların orjinalleri bir ülkenin ergenleriyle bereber tamamının üzerinde gerçek savaş senaryolarının uyguluyorlardı.

çocuk kandırmak kolay tabi sakızla-şekerle falan, bir Tomahawk ın ciklet kağıdı üzerinde durduğu gibi durmadığını nerden bilecektik. biz f/a 18 in uçak gemisine inişini ve kalkışını sadece görürdük, kalkarken egzozundan çıkan yalın ve inerkenki çelik halatın esnemesi bizi sadece ilgilendirirdi. nede olsa bunlar teknik konulardı ve meşhur eğitim sistemimiz muassısır medeniyete ulaşmanın yolunun teknikten geçtiğini bize fısıldamıştı.

en vahimi gerçek bir savaştan çocuklar üzerinden rant kapısı aralayan insanların olduğu(olacağı) bir 90 larda çocuk-ergen olmaktır. herbiri bugun 30 lu yaşlarda olan bizlere etkisi nelerdir? bu nasıl bir toplum mühendisliğidir.
(bkz: körfez savaşı)
sokaklarda paten kayıp kafani gözünü patlatmak plastik 5 katla mahalle maçı yapmak yenilince kavga çıkarmakdır.
burak kut demek. benimle oynama demek.
çocukluğunu sokakta yaşayıp sağlıklı gelişimini güç de olsa tamamlamaktır 90larda çocuk olmak. he-mandır, voltrandır, futbol kartı birirktirmektir, kartı önce birirktirmek sonra yağma yapmaktır, kollu atarilerin sevdalısı olmak, bayramda torpil atmak, donan caddeden leğenle naylon poşetle kaymaktır. ama artık izi bile kalmamıştır. ps3 kolunu her elime aldığımda acıyorum en son yetişen nesile, çiğneyip attığım cicoz sakızın zevkini asla alamayacaksınız yavrularım.
analog çağda doğup dijital çağa adapte olmaktır. gazoz kapakları için mahalle kavgasına karışmaktır doksanlarda çocuk olmak, misketleri taşa sürterek daha iyi randıman alacağını sanmaktır doksanlarda çocuk olmak, yeni açılan tv kanallarının jeneriklerini hala hatırlamaktır doksanlarda çocuk olmak, dönemin şarkılarını ve modasını sevmektir doksanlarda çocuk olmak, parliament pazar gecesi müziğiyle uykuya dalmaktır doksanlarda çocuk, michael jackson kliplerindeki gibi dans etmeye özenmektir doksanlarda çocuk olmak, seksek taşını ve 2 metrelik ipi okul çantasında taşımaktır doksanlarda çocuk olmak, bizimkiler, mahallenin muhtarları dizilerini kaçırmamaktır doksanlarda çocuk olmak, jetonla çalışan siyah lastikli sarı telefon kulubelerine yağmurda sığınmaktır doksanlarda çocuk olmak. kısacası eşek kadar adam olsakta bir tarafımızın hep çocuk kalmasıdır.
benim dönemim sonlarına da yetişmiş olsam da susam sokağı ve voltran ile başlar ardından barış manço unun 7 den 77 yesi ve kanal d deki çizgi filmlerle devam eder.

sokakta ise cipslerden çıkan tasolar ve sakızlarla gelen fotbolcu kartlarıyla yapılan oyunlar, tüm mahallenin katıldığı mahalle maçları ve saklanbaç oyunlarıyla devam eder.

ilk okul yıllarında ise ilk çizgi filmlerden olan ninja kaplumbağalar, he-man, red kit ve bi çoğuyla devam eder.

ateri deki süper mario ve mortal combat ve street figther ile tanışmayla devam eder.

o dönemde kombi yerine soba ile ısınılırdı ve balkondan alınan donmuş çamaşırlarda ilgi odağıydı.

dizi izlemesemde evde denk gelmişliğim olan mahallenin muhtarları ve trt 1 deki bi deli çaycısı olan bir dizi ile başlar ardında da bizimkiler, süper baba, çiçek taksi ve çılgın bediş gibi dizilere alışılır.

okulda mavi önlük giymekti ve sınıf başkanı, sağlık ve temizlik kolu, spor kolu gibi yaka kartları takmaktaydık.

show tv ana haberde reha muhtar vardır. star ın logosuda mavi renklidir.

en güzel tv eğlencesi de rahmetli kemal sunal filmleridir ama evden yasak gelir ve izletilez di bikaç yıl.

kral ve genç tvde tarkanın şımarık klibini, mustafa sandalın araba klibi son ses izlemekti.

okulda ise yeni yeni modalar başlar bi sulu göz sakızı moda olur bi lepebi tozları. bazaende yumurtlayan kalemler, kokulu silgiler, kokulu defterler ve oynayan defterler moda olur.

derslerde labratuvarda video kasetler izlenir ve bilgisayar çok yaygın değildir ama commadore 64 ve 128 diye bazı şeyler duyulmaktadaır.

misket oynamak ve gazoz kapağı biriktirmek en büyük hobi halini almıştı.

cep telefonu vardı fakat çok yaygın değildi, daha çok cağrı cihazları ilgi çeker ve nasıl çalışıyo diye soru uyandırırdı. telefon jetonları yaygındı. her marketin kapısında jeton yazardı.

tolga abi ve hugo yu izlemek için okuldan koşa koşa gelme yarışı yapmıştık.

sokaklarda 131 model tofaş arabalar çok yaygın gözükürdü. tempra arabalar yeni yeni moda olurdu ve vaybe ne araba denirdi. polis arabaları ise toros du.

genellikle moda şarkılar hakan peker, yonca evcimik, burak kut, levent yüksel tarafından söylenir. cd pek buunmaz kaset çok yaygındır. kasetlerin yazmaya korunması için bant yapıştırmakta bu dönemin alışkanlıklarındandır.

coco jambo ve macarina ozaman moda olmuştu.

capri sun resmi içecek haline gelmişti patlatmak çok önemliydi.

ilk önce kağıt uçurtmalar ve çitalılar vazgeçilmez eğlance idi.

akşamları zorla arena, teksoy görevde izlenirdi.

3-4. sınıfa gelindiğinde ise power rangers moda olmuştur. kanal d ve show tv de televizyonda ilk kez olarak terminator ve yer altı canavarı filmleri izlenmişti. her hafta da polis akedemisi olurdu tv de.

ışıklı spor ayakkabı asıl adı yanan esem ayakkabılar vazgeçilmezdi.

yeni dizilerde duyulmaya başlanmıştır ilk önce sıcak saatler, ruhsar, sıdıka, tatlı kaçıklar, kaygısızlar gibi iyice yaygınlaşmıştı. hafta sonları herkül ve zeyna gibi saçma sapan dizileri görmüştük.

ülker reklamları ve özgür kızlı hazır kart reklamları çok modaydı.

iner misin çıkr mısın, turnike, çarkı felek, şahane pazar ve şans kapıyı çalıncayı izlemekti. olacak o kadar da var.

serdar ortaçın eski halinide görmüş olduğumuz zamanlardı.

artık okuma alışkanlığı artmış fakat giderek yayılan bir tombiks, teksas hayranlığı başlamıştı bununda nedeni meydan ve takvim gazeteleri olmuştu.

game boy ve sanal bebek oynamak moda olmuştu.

karşı binalara lazer tutmaya başlamıştık.

televizyonda kanal kapatmalara alışılmış ve cine 5 tele on şifreli olarak izlenmeye başlanmıştı. uzaktan kumandaya yeni yeni alışılmıştı ve çok sevilmişti.

o yıllardan bazı anı ve yaşanılanları anlattım bugüne göre basit de olsa herşey ayrı bir temizliği ve güzelliği bulunmaktaydı. keşke o anlattığım günlere dönebilsem.
yonca evcimik i takip etmek demektir.
yedi numara'ya ucundan kıyısından yetişebilmek demektir. değerini o zamanlar anlamasanız da, üzerinden seneler geçtikten sonra 'ulan bi yedi numara vardı çocukken ne olmuş bakalım' diye bir kaç bölümünü indirip izledikten sonra, can yoldaşınız oluverir.
Şu anda yetişkin olmak...

80'lerde sperm olmak...

vb..
arada tıkılıp kalmış çocuk olmaktır. Nasıl anlatmak gerekir 80lerin sonunda 90ların başında çocuk olmak başkadır 90larda çocuk olmak başkadır. 80lerin sonunda 90ların başında çocuk olan kişi transformers, he-man, she-ra, kara kutuyu hayal meyal değil adam gibi bilip dijital çağın başlangıcına tanık ederken o dijitalliğin muhteşemliğine aval aval bakıp değerini bilen kişidir. Lakin 90larda çocuk olan kişi şöyle basit bir hesapla zaten 7-8 yaşına kadar aklı başında olmayacağı varsayılırsa dijitalliğin içinde doğmuştur. Quake ilk çıktığında görüntülerine, atmosferine nasıl hayran kaldığımı hatırlıyorum. Keza cep telefonlarının geçirdiği inanılmaz değişime de şaşıyorduk. Matrix neydi ulan, Ondan ötesi terminator 2 neydi arkadaş. amiga500 salonlarından Playstationda metal gear solide terfi etmenin ne demek olduğunu bilir misiniz? sadece 90larda çocuk olanlar bilemez işte.

Bununla beraber müzikte CD devrimi. ilk hatırladığım müzik cdsi brüt isimli şuan pek bilinmeyen parfüm, deodarant markasının setinden çıkan best of cdsi.

içlerinde neler mi vardı? Ne ararsan, Judas Priestten, Guns and roses'a, oradan Queen'e vs vs. sene 93-94 olması lazım. Vestel akai marka müzik setinin hayvani kolonlarıyla Rock'a doymak 80ler çocuğu olarak rock'a doymak başkaydı.

Ama diyorum ya 90larda çocuk olanlar o cdnin değerini bilemezler.

ahan da bu cd

http://www.sahibinden.com...-s-90-s-nostalji-cd/detay

judas yokmuş neyse.

90larda çocuk olanlar street fighter çılgınlığını ucundan yakalamıştır. onlar street fighterın posasına denk gelmiş nesildir. Playstationla beraber 3 boyuta adapte edilmeye çalışılınan posasına. Biz ise Tekken 1 de aval aval baktığımızı hatırlıyorum.

Uzun lafın kısası 80lerde doğmadıysanız 90larda çocuk olmayı gerçek manada anlayamazsınız.
benim için saat 2de rtl2'da pokemon izlemek o bittikden sorna atv de yine pokemon izleyip ulan bu pokemonların ismi neden değişik diye sormakdır.
*.
hep çocuk kalmak isteminin sebeplerinden biri.
sokağa çıkma yasağı uygulanırken kapıdan kafasını uzatanı bile anında 'taramalı tüfek'le indirdiklerini sanmaktır.
paranı sonuna kadar tasolara yatırmak ve hepsini kaybetmek.
(bkz: allah aynası)
çocuk gibi çocuk olan son nesildir. 95 sonrası doğumlular doğduklarında ergendirler.*