çılgın bediş izlemek. hatırladığım kadarıyla lise dizilerinin ilkidir. o zamanlar büyük bir heyecanla izliyorduk. şimdi düşünüyorumda, nasıl katlanmışız bu diziye. kendi çocukluğuma dair hatırladığım nadir yapımlardan.
diğerleri için;
pokemon adlı çizi filmin cazibesine kapılmak. pikaçu, balbazar,skörtıl gibi karakterlerin tasolarını toplamak için hergün onlarca doritos,çitos falan yemek. sonra o çıkan tasoları bi haltmış gibi arkadaşlara göstermek, onlarla oynamak da olabilir.
çok güzel bir şeydi,hala sokaklarda oynayan çocuk sayısı yüksekti,bilgisayar çok az çocukta vardı ve bisiklet msn'den daha iyi kaynaştırırdı,hatta bilgisayar dediğim da amiga ve c.64 lerdi.
3.1 windows vardı daha hepsini geçtim zidane ve del piero gençti..süper baba izlemek ve olacak o kadar'a gülmek apayrıydı... ve tayyip erdoğan sadece istanbul'la meşguldu * ...
o değil de (ne değil de?) power rangers çıkartmalı sakızlar vardı. çok para yedirmiştim o sakızlara. şimdi sakızlara ne para yedirmesi alt üstü sakız demeyin. o zamanlar ilkokuldaydım ve sakız da simit de aynı paraydı. işin kötü yanı babam günde sadece bir simit parası kadar harçlık veriyordu.* ben de mal gibi o parayı sakıza yatırıyordum. düşündüm de şimdi olsa yine aynı mallığı yapardım.
benim aklımda kalanlar şöyle:
- körfez savaşı
- street fighter
- olacak o kadar
- bizimkiler
- tansu-mesut
- michael jordan
- yalan rüzgarı
- leblebi tozu
- Olağan Üstü Hal Bölge Valisi Hayri Kozakçıoğlu
not: ayrıca bu nesilin kıdemlisi,5 lirayla bakkala gidilebildiğini hatırlar.
-90'ların türkçe pop müziği
-yanar söner, kırmızı ışıklı ayakkabılar. su yiyince bozulurlar
-mehmet ali erbil eseri; çarkıfelek
-kar yağıyor diye okula gitmemek (o zamanlar izmire kar yağardı)
-yazdığınız hatuna (hatun?) açılamamak, kağıda yazmak, en yakın arkadaşla ulaştırmak
-berberde traş olurken, boyunuz kısa olduğundan koltuğa tahta konulması, üstüne oturmak, ibiş gibi görünmek
cumartesi günleri *saat 16.00'da kara şimşek, pazar sabahları saat 10:00'da trt 1'de kovboy filmi izlemek. bi de cenk koray'ın sunduğu pazar eğlencesi vardı. açim mi kutunuzu der, bizi güldürürdü.*
mustafa yolaşanın trt1 de sunduğu bir sabah programı vardı, hatırlayamadım şimdi..adının sonuna yılın son iki rakamı eklenirdi programın pazar95, pazar96 gibin..doksanlarda çocuk olmak mustafa yolaşanın programının adının 2000 yılında nasıl olacağı üzerine salak saçma çocukça şakalar yapmak demektir..
-Atari salonlarına gitmektir.
-Taso oynamaktır.
-Terminator, geleceğe dönüş, ninja kamlumbağalar ve rocky seyretmektir.
-depozitolu şişeleri toplayıp satmaktır.
-sabahları alf seyretmektir.
-Mahalle ve mahallede oyun oynamak kavramını son yaşan nesil olmaktır.
-beşinci snıftan sonra anadolu ve fen lisesi sınavlarına girmektir.
-Banka olarak sadece imar bankasını bilmektir.
-"Eskiden buralar çayır idi çimen idi" diyebilmek.
-Gazoz kapağı, misket, saklambaç, top ebesi, mahalle maçı, yerden yüksek oynamaktır.
-Edi ile Büdü hayranı olmaktır.
-terden ölünceye kadar bisiklete binmektir.
-cine5'te karıncalı porno izlemektir.
90 larda cocuk olmak 80 lerde dogmak demek
7 den 77 ye izlemek
okuldan gelip tv de susam sokagi izlemek
ilk ozel kanal in sahane cizgi filmlerini izlemek
sokak aralarinda tek kale yapilan maclar
9 tas, yakartop oynamak
imar bakasi reklamlari ile dolar la mark la tanismak
ve daha milyonlarcasi.
real madrid'in teka reklamı olan adidas formasını çılgınlar gibi isteyip alamamamaktır.
baliç, hagi, okocha, şimdi kansız dediğimiz emre belözoğlu, hakan şükür, luis enrique, figo, beckham, zidane, rivaldo, ronaldo gibi adamların hastası olmaktır.
ilk kazıkları taso piyasasında yemiş olmaktır.
show tv'deki kırmızı noktalı filmlere hayırdır ya edasıyla bakmaktır.
babaya titan saadet zincirine girmesi için baskı yapıp doğal olarak ciddiye alınmamaktır.
satanizm haberleri çıktığında temsili görüntülerden sıçarcasına tırsmak, ataköy'de oturulursa daha da tırsmaktır.
şeker çikolata piyasasına inanılmaz paralar kazandırmaktır, ki o zamanlar bir power rangers fırtınası vardı ki sana anlatamam moruk.
karahan çantay-sibel can ilişkisini defalarca duyup pek bi bok anlamamaktır.
caterpillar ile tanışmak doksanlar bitince de unutuvermektir. (bkz: buffalo) (bkz: timberland)
çılgın bediş denilen akıllara ziyan karıya katıla katıla gülmektir.
power rangers demişken... öğleden sonra bi o ibneler bi de goosebumps vardı, bu ikisine hastaydım. kaçmazdı hiçbi şekilde.
godzilla'da götün tutuşmasıdır.
susurluk diye kulakların çınlaması ama gene hiçbirşey anlamamaktır. he şimdi hepsini çözdük te nooldu? bu sefer bütün memleketçe uyanamadık.
yerim seni sosis falan filan diye tırı vırı yapan kıza hasta olmaktır.
okan bayülgen ile uykusuzluk kavramını öğrenmektir.
nokia 3210 denilen varlığa çıldırmaktır. heyhaaat bir de iphone'a bak!..
flik-flakın hastası olmaktır. battılar şimdi.
kral tv hala uzanlarınken ve kaliteliyken(tabi bu ilk zamanları oluyor) izlemektir.
oynama şıkıdım, kış güneşi, kuzu kuzu gibi abuk tarkan şarkılarını ezbere bilmektir.
chucky denilen melun yaratıktan da tırsmaktır.
şimdiki gibi boktan kramponlar giyilmeyen zamanları yaşamaktır. sene 99da 20 milyona kırmızı bi puma almıştım, böyle karizma yoktu. şimdi 200 lira versen farketmiyor, kalitesizleşti herşey.
kültür kolejinin bahçesinde futbol oynamaktır, değişilmez. almıyorlar şimdi hibinolar.
2009 itibariyle arkaya bi bakınca vay be demektir.
edit: bir de kaygısızlar ekolü vardı ki nasıl unuttum anlamıyorum. parliament pazar gecesi sinema klübü müziği ve bizimkiler de unutulmaz.
sinek ilaçlama arabasının arkasından koşmak.
problem çocuğu izleyip ağaç ev hayali kurmak.
mahalle maçlarından sonra çeşmeye koşup birim, ikiyim, üçüm,... diye bağırmak.
her mahalle maçında gol oldu mu olmadı tartışması yapmak, genellikle "taş üstü oğlum o", "kaleci yetişemedi a.ına koyim ne golü." şeklinde muhabbetler dönmesi.
90 larda yaşanan klasik hikayelerden bazıları.
çoğu teknolojik aletle sonradan tanışan çocuk. doğar doğmaz evinde pc,cep telefonu, ipod,lcd ekran (örnekleri çoğaltabiliriz) gibi aletleri olmayıp bunların oluşum aşamalarını yaşayarak öğrenen çocuk.
sokakta futbol, bilye, gazoz kapağı, kayısı çekirdeği oynamak.. akşam ezanıyla eve dönme şartı koşan anneler.. eli çatlaklarla dolu olmak.. pantolonunun dizi yırtık olmak.. sapanla kuş vurmak..
aterilerin hayatimiza daha yeni yeni girdigi dönemlerdi.
tv'de kanald'nin verdigi çizgi filmleri izlemek,tek kale maç yapmak,leblebi tozu agizda bekletip arkadasinin suratina ''sinif'' demekti.bakkala gitmemek için saklanmak,asagi(yukari)mahalleyle kavga etmek,sokaktan eve geç gidince babadan dayak yeme korkusu...
simdiki çocuklar ise her adim basinda rastladigimiz internet cafelerde silkroad,knight online denilen abuk sabuk oyunlarla vakitlerini geçiriyorlar.
yazik.hemde çok yazik.