cep telefonu ile herhangi bir çağrı merkezinde işlemlerimizi ingiliz dili ve edebiyatı ile yapmak istediğimizde tuşladığımız rakamdır. dokuz diye okunur.
2002 yapımı ödüllü ümit ünal filmi. derin filmdir doğrusu, en kuvvetli mesajı ise ''hiçbir şey göründüğü gibi değildir''. meleğin şeytana dönüştüğü, yalanların asıl gerçekler olduğu, masumiyetin ise saf nifak olduğu bir düzeni izlemekteyiz filmde.
filmin son sahnesindeki sorgu mekanının numarası olan 6 nın kitapçı salim'in küçük bir omuz darbesiyle 9'a dönmesi de bu duruma bir göndermeydi. genelleme yapmak gerekirse içinde yaşadığımız günümüz sisteminde de tıpkı mahalledeki önemsiz figuranlarda olduğu gibi hiç bir şey göründüğü gibi değil, fakat çoğumuz hala herşey açıkmış ve açıklanabilirmiş gibi yaşamaktayız hayatımızı...
franz kafka'nın ceza sömürgesi isimli hikayesindeki alıntı boşuna yapılmamıştır:
''... ama çıt çıkmıyordu, en küçük bir uğultu bile duyulmuyordu. Makine böylesine sessiz çalıştığı için dikkatinizi çekmiyordu.''
bir gün; çarklarında yontulduğumuz dev makinada en azından kırılan kemiklerimizin çıtırtılarını duymamız dileğiyle...
gözünüz kaymasın, bir sonraki cümlede sonundan bahsedeceğim. hatta paragraf yapayım.
yanlış taraf kazandı yahu sonunda. savaşı bidik kuklalar kazandı da ne oldu sanki? ne yapacaklar ki bundan sonra? canavar rolünü oynayan elemanda da insan ruhundan bir parça vardı. hem de kuklalara hediye olarak verilen ufak bir ruh parçası değil, kendi emeğiyle çekip aldığı koca bir parça vardı. üstelik o paçavra kuklalardan farklı olarak mühendisti. devamlı bir şeyler icat ediyordu, sonra onları geliştiriyordu. eğer kazanabilseydi adam dünyayı baştan düzenleyebilirdi.