Leyla ve Adem'in yıllardır mutlu giden bir evliliği vardır. Ancak bir süre sonra evllilikleri bir çıkmaza girer. Onların evliliklerindeki heyecan artık yok olmuştur ve Adem kalbinin yeniden atmasına neden olan bir sevdaya düşer. Bu dönemde karşısına çıkan Nergis adındaki kadına aşık olan Adem, Nergis'ten başka kimseyi düşünemez olur. Ancak Adem'in aklını başından alan Nergis'in kurduğu tek kişilik dünyadan başka bir hayata geçmeye niyeti yoktur.
Haluk Bilginer’in karısından boşanmak için her yolu deneyen Adem’i, Demet Akbağ’ın Adem’in sürprizli karısı Leyla’yı, Elçin Sangu’nun evlilik terapisti Nergis’i, Fırat Tanış’ın kızıl saçlarıyla müzayedeci Mahdum’u ve Alican Yücesoy’un avukat Haris'i canlandırdığı Ezel Akay'ın yeni filmi ‘9 Kere Leyla’nın vizyon afişi yayınlandı. Bir evlilik, iki aşk, üç bela çevresinde gelişen hikayeyi masalsı ve gerçeküstü bir görsel komediyle sunan film, 20 Mart'ta seyirciyle buluşmaya hazırlanıyor.
Çok çok kötü, iki saate yakın filmin tamamını seyredebilene madalya takmak lazım. Haluk Bilginer çok iyi tabii, Akbağ da öyle ama diğer oyuncuların kabiliyetleri vasat altı olunca, Akay'ın berbat senaryosu ile birlikte Netflixten para kaldıralım tarzı bir yapım olmuş...
Muhtemel sadece son 10-15 dakikasındaki mesaj için çekilmiş bir film. Karakterler absürt mü, evet. Böyle absürt karakterlerden bir komedi bekliyor insan, gülmek falan filan. Ama maalesef. Tek keyif aldığım sahneler Haluk Bilginer'in şarkı söylediği sahneler, ki onlara da gülmüş değilim. Sadece beğendim. Özellikle içindeki kadını.
Film biterken Leyla karakteri şöyle diyor; "Sonuçta doğuştan bir hastalık erkek olmak. Yazık, çok yanlış anlıyorlar meseleyi." ???
Sanırım çok kötü bir film ki hakkında daha bi tane iyi bir yorum okumadım. Şahsen haluk bilginere " ya sen kendini deli gibi bir şey yaptın be olum" demek istiyorum.
25. dakikaya kadar büyük bir sabırla geldim. böyle bir oyuncu kadrosunun bu kadar boktan bir filmde oynayabileceğine inanmadığım için sanırım gerizekalıyım diye düşündüm önce. şimdi sözlükteki entel sinema eleştirmenleri neyi anlayamadığımı muhtemelen açıklarlar. ben de bu arada filmi zorla tamamlamaya çalışacağım.
edit: son bir kaç dakikasını izlemeden kapattım. imdb puanım 10/0.75
Bugün izlemeye çalıştım ve filme 30 dakika dayanabildim. Sonra uyuyarak zamanı daha kaliteli kullandım. Haluk bilginer müthiş adam. Sırf onun için 30 dakika izledim zaten.
böyle baba oyuncuları televizyonda ya da sinemada bir arada görmemiz çok zor ama tabi dijital olunca herkesin yelkenleri birden suya iniyor, çünkü tertemiz iş, beyaz perde/ekran kaygıları yok fakat bu kaygılar olmayınca da görüyoruz ki albenisi de düşük oluyor. hikâyesini beğensem de kurgu aşırı yetersiz kalmış. prodüksiyon da çok özenli değil, eminim saatlerce çalışmışlardır ama türk sinemasının matematiği bu kadar bilinmeyenli değil hocam. * x kişi olsa anlarım ama ezel akay söz konusu olunca ben çok daha güzel bir şey beklerdim. her şey çok bağımsız, sanki seyirci gözüyle değil yönetmen gözüyle izliyor gibisiniz filmi, bazen apaçık ortada hikaye. sözcükler, benim hikayem bu, benim derdim bu diyor fakat bir süre sonra anlamsız bir gizemin içine giriyorsunuz, tam hikâyeyi anladım heh oldu hııı diyorsunuz, sonra yine bir gerçeklik geliyor. araya serpiştirilmiş bence gereksiz mizahi nüanslar da olmamış. ana konu 2-3 temada işlenmiş sadece, öyle karmaşık bi şey yok aslında ortada ama bilmiyorum, bence bu dijital işi bizi bozuyor. böyle deneysel çalışmalar, yeni bakışlar falan... * hani tarafsız bi gözle bakacak olsam 10 üzerinden 4 derdim ama tabi haluk bilginer, demet akbağ derken... benim puanım 9 efendim. ellerine sağlık. eleştirilecek yanları olsa da kalite kokuyor, bu kadar insanı şu zamanda bir arada görmüşüz öpüp de başımıza koyalım.
Para verseydim üzüleceğim filmlerden biriydi.
2/10 veriyorum.
Oyuncu kadrosu hariç hiç beğenmedim. Oyuncular hatrına yarısında kapatmadım ve zar zor ileri sararak bitirdim.
Konunun işlenişi saçma olmuş, kendi içinde çeliştiğini düşünüyorum film konusunun.
Lilithi anlatıyor, kadına şiddet ve kadının kadına uyguladığı şiddet sürekli filmde. Son 10 dakikasında da kadına şiddetten vs bahsediliyor.
O sağlık ekibi ne alaka, bir sağlıkçı olarak irite ola ola izledim.
Ara ara beyazlaşan sahneleri hiç izleyemedim, ruhum sıkıldı.
demek ki 2020 yılında komedi filmi bu kadar oluyormus.
filmi begenenlerin çipli oldugunu dusunuyorum zira çipsiz bir beyin ilk 10 dakikasınında kapatması gerekirdi.
Absürt denmiş de keşke absürt olsa. Bu oyunculardan çok kaliteli bir absürt komedi çıkabilirdi. Filmde ambiyans hoş, müzikler iyi ama hiçbir şey anlatılmıyor. Konu sıfır. Yani ekşi de bile zorlama metafor bulamamışlar orda bile çaresiz bırakmışlar yandan yemiş entelleri.
hayatımda bu kadar kötü bir şey izlemedim. 20 dakikadır izliyorum 5 dakika daha dayanırım. çok üzücü bu oyunculardan böyle lüzumsuz bir film çıkması. saçma diyemiyorum çünkü saçmalık severim. bu bambaşka bir şey.
ilgiyle karşılanmış ancak bugüne kadar bu kadar ilgi gösterilip bu kadar yerin dibine sokulduğunun başka bir örneğine şahit olmadığım türk filmidir.
tamam eksikleri var elbette, buraya gelip mükemmeldi insanlar anlamamış kasmasına girmeyeceğim. ama herşeyden önce film bir ezel akay filmi. yabancı filmlerde wes anderson filmlerinde, amelie de ve guillermo del toro filmlerinde gördüğüm renk, kostüm ve sahne tasarımı ile ilgili baştan sona bir görsel şölen olduğunu ve sadece renk ve kıyafet kullanımının bile enfes olduğunu neden kimse dile getirmiyor? şu adam çeşitli sebeplerden zübük filmini çekemedi diye biliyorum. 2000 li yıllardan bugüne film çekmediği her yıla lanet okumak gerekirken alt alta koyuyorsun 5. filmi olmuş. tiyatro için yazılmış senaryoyu da bu konseptte, genelde karikatür filmler çeken bir yönetmenle yapmak da iyi fikir. ama bu süre içinde anlatılmak istenenle yer verilen sahnelerin birbirine uymaması bence tezatlığı oluşturuyor. bunun üzerinde duracağım.
yani filmin adından ve fragmandan, başka bir kadın için karısından kurtulmak isteyen bir adamın dokuz tane cinayet teşebbüsünü izleyeceğimiz belli. eğer her denemede karakterin aynı tepkileri vermesi, aynı tiplerin olay sonrası mahale varması söz konusuysa bu bence film değil dizidir. yap kardeş 10 bölümlük mini dizi, 20'şer dakikadan daha iyi değil mi? ilk bölüm karakterleri tanıtsan ve bölüm ilk teşebbüsün ardından bitse, sonraki bölümlerde dokuz teşebbüsü izlesek, 9. bölümde lilith in ortaya çıkışı ile kapanıp 10. da bağlansa emin olun insanlar bu kadar tepki vermez, aynı görüntüleri koymuş izlenimi veren sahnelerin gelmesini bekler, o zaman istediğiniz tepkileri alırdınız. yani ben örneğin Haluk bilginer'in sesini iyi bulurum ama dans etme çabaları hep eğreti gelmiştir. yıllar yılı izlediğimiz komik olmak için sinirli olmanın ötesine geçemeyen haluk bilginer tiplemesinden farklı bir adem karakterinde kendisini görmek de düzeldi, ama üstüne konulamamış, dahası aynı konseptteki sahnelerin derinliğine fazlaca girememiş olduk. ademler diye bir grup görüyoruz, çok hızlı tanıtılıyorlar bize ama hepsi görüntü olarak birbirine benzer ve birer cümlelik söylemleri olunca ayrı karakterler olarak zihinde oturmuyor. daha ziyade bitsin diye beklediğiniz sahneleriniz oluyor.
ben başrol oyuncularının hepsini beğendim, yani şu filmi gömmek için erkeğin erkeği dudaktan öpmesini döndürüp döndürüp takılanlar, godfather part ii de michael-fredo sahnesinde de lanet olsun deyip filmden soğudu mu acaba? ya da the office de michael scott un gay olma empatisi öpücüğünde yine takibi bıraktınız mı acaba? film absürt komedi, zaten o absürtlüğü de yer yer gülünçtü, yani çok klişe ve basit espriler dışında filmin tebessüm ettirmiş olmasına değil de, kötü tasarlanmış birkaç şakaya niye odaklanılıyor?
yalnız göte göt demek lazım tabii. tamamen komedi unsuru şeklinde diziye konan ikiz kardeşler, ambulans görevlileri hiç komik değillerdi. karakterleri birbirinden ayıracak diyalog ve sahneler yerine sanki bu arkadaşları casting ajanslarından toplamışlar, şu kadar sürede kendinizi gösterdiniz gösterdiniz yoksa gibisinden strese sokup ortalığa salmışlar gibi hissettim. başka hiçbirşey yok. hatta o karakterler olmasa birşey kaybetmez film, o derece özensiz buldum.
ama bütüne bakıldığı zaman çiftlerin yan yana izleyebileceği eli yüzü düzgün bir film var karşımızda. tek izler miyim, izlemem. tekrar baştan sona izler miyim, belki, aradan zaman geçtikten sonra. ne olur size shawshank redemption vaad edilmiş de yerine gelmemiş gibi şu filmi aşırı yermeyin, yazıktır ya! birşey daha yazacağım hayret kimse farkına varmamış, ama doğrudan sahneyi tarif ediyorum o yüzden izlemeyenler bundan sonrasına bakmadan ilerlesin.
--spoiler--
fikrine güvendiğim eleştirmenler dahil, son ve bol ölümlü sahnede adem'in bayılmamasını gözden kaçmış ayrıntı gibi söylediler. artık ne kadar sıkılmışlarsa, adem'in hipnoz ve telkinle o korkusundan kurtulduğunu, dolayısıyla tekrar bayılmamasının zaten beklenen birşey olacağını asıl eleştirenler gözden kaçırmışlar.
--spoiler--
verdiği mesaj, feminizm eleştirisi için de diyeceğim, filmin bakış açısı bu. absürt komediden ülke ve dünya gerçeklerine objektif bakmasını bekleyip, beğenmediği içeriği yerin dibine sokup, muhtemelen olumlu birşeyler yazdım diye bana bile ağzına gelen hakaret ve küfrü saymaya hazır bir ruh halinde olmak normal de, erkek olmaktan kaynaklı yerleşik öldürmeye meyilli olmayı iddia etmek, buna hastalık demek tuhaf yani?