Galatasaraylı futbolcular 9 Kasım 1988 günü beyaz formalarıyla Ali Sami Yen’de sahne aldılar. “5 atarız” dediler, sözlerini tuttular. Onlar tarihi, tarih de onları yazdı…
türk futbol tarihinin dönüm noktasıdır. şu an bir lüksemburg neyse o olduğumuz, klup bazında ise astana seviyesinde bile olmadığımız, 2-0 yenilmeyi başarı kabul ettiğimiz, rakip yarı alana bile girdiğimizde heyecanlandığımız dönem bitti.
(bkz: 11 aralık 2013 galatasaray juventus maçı) tam olarak hikayeleri benzemese de galatasaray'ın gündüz oynadığı ve zaferle sonuçlandığı için akıllara gelendir.
Futbol tarihimiz için dönüm noktası, herşeyde yekvücut bir milletin dönem noktasıdır. Bu tarihten sonra hazım sorunu bir futbol hastalığı olarak yerini almıştır.
tüğleri diken diken yapan, boğaz düğümleyen, göz dolduran efsane maç.
işte biz bu yüzden galatasaray'lıyız, işte biz bu yüzden bu renklere aşığız. tanju'nun attığı 4. gol hala aynı etkide, hala insanı yerinden zıplatıp 'gooolll ulan gol' diye bağırtmaya yetiyor.
kocam 'galatasaray'ı bırak, yoksa seni boşarım' derse 'çocuklar kimde kalacak?' diye sorarım.
Türk futbolunun biz yapamayız düşünce zincirini kıran başlıca maçtır. bu gün bir isviçre takımın yenmek çok anlamlı değildir. ama o günlerde Türk futbolu dünyada bu günkü azerbaycan ve izlanda gibi algılanırdı. N.Xamax takımıda bir sene önce uefada yarı final oynamış o sezonu liginde şampiyon bitirmişti. Herman, Luti ve spaiç gibi iyi oyuncuları mevcuttu. Gerçi Galatasaray bir sene önce tarihindeki en iyi dönemi yaşayan PSV Eindoven a tek mağlubiyeti tattırarak o dönem için bayağı sükseli sayılan bir maç çıkararak ismini duyurmuştu. ilk turda o zamana kadar ilk turlarda elenme yüzü görmemiş hem avusturya hemde avrupanın en güçlüleri arasında olmasada bu günkünden daha iyi seviyede olan Rapid wien i eleyerek Neuchatelin karşısına çıksada tur için favori Neuchaeteldi. isviçredeki ilk maçta galatasaray maçın genelinde rakibinden iyi oynamış cüneyt tanman ve ilyas tüfekçinin kaçırdığı net fırsatlarla hepimize saç baş yoldurmuştu sonra atamayan atarlar kuralı işlemiş 1-0 geriye düşmüştük. Ardından sahaya bölücü örgüt yandaşları pankartlarla sahaya dalmış maç uzun süre durmuştu, bu arada çıkan olaylarda kalecimiz simoviçe bir polis köpeği saldırdı. maç tekrar başladığında 90. dakikaya 1-0 geride girdik, rövanşta bu futbol ile bunları geçeriz muhabbeti yaparken uzatmalarda 2 gol atan Neuchatel beklemediğimiz şekilde 3-0 kazanmıştı. Bu o zamanlarda türk takımlarının olağan hali gibiydi, ancak maçtan sonra Mustafa Denizli biz bunları 4-0 yenip tur atlayacağız dediğinde ertesi gün basında yer yerinden oynadı. Atma recep din kardeşiyiz der gibi ne zannediyorsun kendini gibi alaycı yorumlarla karşılaştı. hatta Turgay Şeren Mustafa denizlinin yüzüne karşı ağır hakaretlerde bulundu. ama o gün bu gün tüylerimi diken diken eden maçı yaşadığımızda Türk futbolunda bir milada şahit olduk ki o anki duygularımı ancak aya ilk ayak basan Neil Armstrong anlayabilirdi sanırım. Birde aklımda kalan Fenerbahçeli Rıdvan dilmenin Beşiktaşlı Feyyaz Uçar la Galatasaray bu turu geçecek ve Tanju en az 2 gol atacak diye ceketine iddiya girip kazanması vardı ki buda çok güzel bir hatıradır.
levent özçelik bi bu maçta, bi de uefa finalinde kahkaha atmıştır. işte o derece önemli, o derece büyük bir maçtır bu. bazen kupa gerekli değil tanımlamak için bazı şeyleri*.
ilkokul dördüncü sınıftaydım ve eve yeni
gelmiştim daha. maç bitmiş ama haberimiz yok. köydeyiz. o zamanlar tek haber kaynağımız tv1. ve denizli, maçın tvden yayınlanmamasını istediği için canlı verilmemiş. tekrarına yetiştim. çantamı atıp sihay önlüğümü çıkardım. spiker, maçın 2-0 olduğunu söylediğinde havaya zıplamıştım. ne bilim iki gol daha gerektiğini. neyse, arkadaşa pencereden bağırdım "levent, iki sıfırmış olum" diye. o an bi bağırtı geldi tvden. üçüncüyü attık. aşağıda levent, yukarda ben, nasıl bağırıyoruz. ağlayacam artık sevinçten. haber veriyorum. "lan üç olduk" diye nasıl bağırmışsam, ev sahibi hasan amca arapça bir küfür salladı "eyri fi tizek ulek, sket bakka" diye. korkudan içeri kaçıyordum ki dört oldu amk. artık kimseyi sallamadan avazım çıktığı kadar bağırdım, gol, diye. o ara dışarı baktım korka korka. önde levent, arkada hasan amca. levent hem kaçıyor, hem de bağırıyor. goooolll ye şebep, cim bom bom, diye.
vay be, nasıl özledim çocukluğumu şimdi, birden. tolstoy muydu acep, çocukken büyüklere bakar ve bir an önce büyümek isterdim şimdi büyüdüm ve çocukluğumu özlüyorum, diyen?
hala kaç sene önceki çeyrek finali konuşan kişiler slovak takımlarından 7 yediği dönemlerde oynanmış ve galatasaray'ın çeyrek finale çıkmasına vesile olmuştur. çeyrek finalde de monaco'yu eleyip yarı finale çıkmıştık.
isviçrede 3-0 mağlup olduğu maçın rövanşında Neuchâtel Xamaxı 5-0 yenerek eleyen Galatasaray tarihinde üçüncü defa çeyrek finale yükseldi.
Bundan tam yirmi dört sene evvel bugün Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası ikinci turu rövanş müsabakasında Galatasaray isviçre Şampiyonu Neuchâtel Xamaxı 5-0 mağlup ederek çeyrek finale yükseldi.
1988 89 sezonuna güçlü bir kadro kurarak giren Galatasaray Jupp Derwallin yardımcısı Mustafa Denizliyi takımın başına getirmişti. Uzun seneler sonra yeniden mücadele edeceği Şampiyon Kulüplerde de başarılı olmak istiyordu. Lige iyi bir başlangıç yaptıktan sonra ilk turda eşleştiği Avusturya Şampiyonu Rapid Wiene Viyanada 2-1 yenilince maniviyatı biraz kırılmıştı.
Bu mağlubiyetten sonra ligde Fenerbahçeden alınan yenilgi ile sezon başında futbol kamuoyunun verdiği krediyi büsbütün tüketmişti. Rövanş müsabakasından üç gün önce oynanan ve ite kaka alınan Bursaspor maçı takıma güveni tesis edememişti.
Ali Sami Yeni dolduran onbinlerin kafaları soru işaretleri doluydu. Bununla beraber Mustafa Denizlinin takıma inancı tamdı. Maçtan bir gün önce Biz bunları eleriz demişti. Gerçekten de elediler.
Esasında ikinci turda eşleşilen isvçreli kulüp Rapidden güçlü değildi. ilk maçta da her şey yolunda gidiyordu ki; bazı istenmeyen olaylar oyuncuların konsantrasyonunu mu bozdu bilinmez, son beş dakikada üst üste yenilen iki gol farklı bir mağlubiyete yol açmıştı.Açıkçası kimse üç farklı yenilginin altından kalkılacağına inanmıyordu. Sadece Mustafa Denizli ve futbolcular inançlıydı. Mustafa Denizli maçtan önce basın ve kamuoyunu verdiği demeçlerle etkisi altına alıyor ve durmadan Biz bunlara beş atarız. diyordu.
9 Kasım 1988 günü Ali Sami Yen tarihi günlerinden birini yaşadı. Belki de Türkiye futbolunun kırılma maçıydı bu maç. Avrupaya bir meydan okumaydı. Seneler sonra hem Galatasarayın hem de diğer kulüplerimiz ve Milli Takımın başarılarının ilk harcıydı. Ali Sami Yen görülmeye değerdi. 50,000e yakın taraftar tek yürek olmuş takımlarını destekliyor ve çeyrek finale kalacaklarına inanarak şarkılar söylüyordu.
Müsabakadan seneler sonra bir belgesel için konuşan Neuchâtel Xamax Teknik Direktörü Gilbert Gress, "Bize orada cehennemi yaşayacağımız söylenmişti, gerçekten de orası cehennem gibiydi" diyerek Ali Sami Yen'in rakip takımlar için ne denli zorlu olduğunu vurguluyordu.
Öyle bir maç oldu ki; stadyumda maçı izleyenler televizyonlarının ve radyolarının başındaki milyonlar, gollerin pasını verenler, golleri atanlar, ve maçı radyo ve televizyonda anlatan sipikerler hepsi bir olmuş yenmişti Neuchâteli. Müsabakadan seneler sonra bile tekrar tekrar dinlettirilen maç yayınında; TRT sipikerinin ses tonu, maça kendini kaptırması ve sonunda gözyaşlarına boğulması bu maçın özetiydi şüphesiz.
Müsabaka bitmiş Türkiye ayağa kalkmıştı ki; bir gün sonra UEFAdan yapılan açıklama bomba gibi düştü manşetlere. Maç esnasında hakeme atılan yabancı maddelerden dolayı müsabaka yeniden oynanacaktı. Neyse ki; hukuk süreci Türklerin lehine sonuç verdi ve maçın skoru UEFA tarafından onandı.
Evet bu müsabaka sadece Galatasarayın başarısı değildi. Öncesi, sonrası, Mustafa Denizlisi, Uğuru, Tanjusu, Prekazisi, basını, radyo sipikeri, Galatasaraylısı, Fenerbahçelisi, Beşiktaşlısı ile tüm Türkiyenin başarısıydı. Avrupanın duyduğu ise, Türklerin iyiden iyiye yükselen ayak sesleriydi.