çocukluğu o günlerde geçenlerin yakaladığı ve bir daha yakalıyamıyacağı mükemmellikte olan zamanlardır. kime sorsam o yılların bir başka olduğunu söyler, ne bileyim böyle lale devri gibi birşey , kimse demez ki arkadaş 70 li yıllar 60 lı yıllar şöyle güzel böyle güzel diye. ne güzel ki o yılları bende gördüm. misket oynadım, taso cevirdim, sigara kağıdı bilem oynadım. malbora binlik maltepe onluktur . hala da unutmam. atari salonu kokusunu da hiç bir parfümde bulamam.
(bkz: sözlük beni o günlere gönder lan allahsız)
sürekli zinciri atan bisiklet. hala zinciri atıyor mu bisikletlerin , durumun 80li/90lı yıllarla bir alakası var mı bilmem ama, annem dışarıda bisiklet sürmeme izin verdiğinde; adım başı atan zinciri tamir etmekten daha çevreyi bir kez turlayamadan bir ses duyardım. balkondan bağıran anne sesi!.. 'gayriisafii hadi eve!'
unutulmazlığa sebep olan budur aslında. annemizin oyunumuzu bölen sesi, zinciri atan bisikletlerimiz, onu tamir etmenin haklı gururu * , bakkaldan ekmek almak için verilen paranın üstüyle cheetos almak, rafyalardan yapılmış ponponla yıl sonu gösterisinde dans etmek. *
kısaca çocukluğumuzdur unutulmazlarımız. hayatımızın en güzel evresi.
çokomel ambalajını tırnakla güzleyip kitap arasında saklamaktır 90'larda çocuk olmak. disneyland hayalinin kurulmadığı bir tek gün geçirememektir. luna park denince daha gitmeden kanın beyine sıçramasıdır. kara kutu diye tabir edilen atariyi aldırana kadar ebeveynlere yakarıştır. daha nelerdir daha neler.