* Siyah - beyaz bilgisayarları
* 486 , pentium II , pentium III işlemcileri
* Işıklı spor aykkabılar hava atmanın önemli bir unsuruysa
* Bayramda harçlıklarla aldığınız ilk şey kinder süpriz yumurtasıysa(kağıdını tırnakla yırtmadan dümdüz yapmak da sabır ister doğrusu)
* Kasete kayıt yapılabilmesi için alt tarafında bulunan karelerin bantla kapatılması gerektiğini öğrenmenin önemini biliyorsanız.
* Bizimkiler dizisi ertesi gün okul olduğunu bi süreliğine unutturduysa.
* Apartmanin altindaki zil veya taksi diafonuna basmak müthiş heyecanlı bir yaramazlıksa
LC Waikiki veya benetton tüm renkleriyle kıyafetlerinizde önemli markalar olduysa...
SHOW TV'nin müziğini hala hatırlıyorsanız dup dıbu dıp dıp dıbı dıp dum...Tabi ki bir de :iyi TV eyç bi bi, eyç bi bi iyi TV
Önce hüplet sonra gümlet' hayat felsefeniz olmuşsa
Bizimkiler dizisi ertesi gun okul oldugunu bi sureligine unutturduysa
Parliament pazar gecesi sinemaları müziğini duyduğunuzda içinizde hala garip duygular uyanıyorsa (yarın okul var hüznü, ailenin seni yatırıyor olmasına duyduğun kızgınlık, o güzel mavinin romantizmi...)
Polis Akademisindeki her sesi çıkaran adama hayranlık duyuyorsanız
Elm sokağında kabus yüzünden hala yatağın altına bakmaktan korkuyorsanız
Chucky yüzünden en sevdiğiniz oyuncağınızı bile göz önünden kaldırmışsanız
Okulda coca-cola kutusunu ezip mac yaptiysaniz (kızlar yan yatırıp üstüne tam ortasına ayagı yerlestirip ustune basıp yururlerdi, topuklu ayakkabı gibi olurdu)
Apartmanin altindaki zil veya taksi diafonuna basmak müthiş heyecanlı bir yaramazlıksa
Tutti frutti çok ayıp ve olağanüstü merak uyandırıcı bir şovsa
Dört tekerlekli ayakkabının üstüne takılan patenlerden sonra roller bladeler size büyüleyici geldiyse
Bakkala gönderilmenin en güzel yanı küçük sarellenin dibini minik plastik kaşığıyla kazımak veya leblebi tozu yiyip konuşmaya çalışmaksa
Aterideki ördek vurmaca oyununda silahın nasıl çalıştığına hala kafa yoruyorsanız
Işıklı spor aykkabılar hava atmanın önemli bir unsuruysa
Bayramda harçlıklarla aldığınız ilk şey kinder süpriz yumurtasıysa(kağıdını tırnakla yırtmadan dümdüz yapmak da sabır ister doğrusu)
Clementine sizde derin izler bırakmışsa
Kasete kayit yapilabilmesi icin alt tarafinda bulunan karelerin bantla kapatilmasi gerektiğini öğrenmenin önemini biliyorsanız
Anne saat kaç, simiiit, birdir bir, çay kahve gazoz, akşam ebesi, dansa davet, çatlak patlak, yakan top gibi kalabalık oynanan sokak oyunlarından sonra anneniz sizi balkondan yemeğe çağırmışsa
"bandıra bandıra ye beni" şarkısını hızlı söylemeye çalıştığınız günler varsa
Rönesans sanatçılarını ilk kez Ninja Kaplubağaların ismi olarak tanıdıysanız
Tele On diye bir kanalı hatırlıyorsanız
Haftasonları çizgi film izlemek için errken kalkmanın ne demek olduğunu biliyorsanız
Şirinler geyiğini arkadaşlarınızla mutlaka çevirdiyseniz (Şirine aslında Gargamel tarafından yapıldı...)
Beğenseniz de beğenmeseniz de tüm çizifilmleri art arda izliyorduysanız
Bir Başka Gece çocukluk hayatınızdaki en görkemli şovsa
Pazar geceleri yıkanma günüyse
Seden Gürel'in neden öyle giyindiğini şimdi sorguluyorsanız
Müzik yelpazesi hayatınıza büyülü yabancı müzisyenler kattıysa
Bir sanal bebeğiniz olmuşsa,
Tetris'i süper hızla oynayabiliyorsanız,
MIRC ergenliğinizin önemli bir parçası olmuşsa(a/s/l ne demek biliyorrsanız)
ICQ nun 11 haneli rakamını ezberlemeye çalışmışsanız.
Pili bitmesin diye kasetleri kalemle havada sarmışsanız,
Çizgifilm şarkılarının ingilizce veya japonca olsa da ezberlemişseniz
Kokulu silgiye, deftere, kaleme harçlığınızı yatırdıysanız.
Eti Cin, Eti Puf, ABC, Balık Kraker, Negro, Bonibon,
Topitop, Yumiyum...vb çok seviyorsanız ve her zaman yeme kabiliyetiniz varsa
Sulugöz'ü düşününce bile ağzınız sulanıyorsa
Küçük bir kızsanız Sindy ile Barbie'yi karşılaştırıyorduysanız
Tsubasa'yı ve küre biçimindeki sahanın sonundaki dev kaleyi hatırlıyorsanız
"Hey Corç versene borç" deyince cevabı hemen yapıştırabiliyorsanız
Macarena dansını yapabiliyorsanız
TV den çekilmiş çizgifilmli sayısız kere izlediğiniz VHS leriniz varsa
Telefonların jetonla çalıştığını hatırliyorsanız
istop diye bağırdığımızda renk yakalamaya çalışırken onun aslında stop olduğunu uzun zaman önce çözmüşseniz
Saçları renkli ve uzun patlak gözlü çirkin trolleri bile bir furyada satın almışsanız.
Capri Sun ın reklamı ve melodisini hatırlıyorsanız.
Annenizin mavi ped torbalarını şişirip patlattıysanız.
Power Rangers'ın renklerini hatırlıyorsanız
Mc Donalds a gitmek için ailenize yalvardıysanız
Olacak O kadar, Yasemin'in penceresi, Hadi Anlat Bakalım, Adam Olacak Çocuk, Saklambaç.. gibi programları hatırlıyorsanız.
alf, arı maya, 9 aylık, 11 aylık, alman, tsubasa, a takımı, karaşimşek, tetris, süper mario, heman, trt evet-hayır yarışması, oy tombulum tombulum yoldan geldim yorgunum, al fadimem, susam sokağı, edi-büdü, saklambaç, körebe, kayış saklama, atari salonları, mustafa atari salonu oyunu, captan comando ve ve ve ...
sokaklarda deli gibi oynayabilme lüksüne sahip olmanın güzelliğini yaşamış çocuktur 80'lerin sonunda, 90'ların başında çocuk olanlar. aç kapıyı bezirgan başı diyee bağırarak söylenen şarkısı olan oyunu oynarken kolların altından geçen arkadaşın sırtına tüm güç ile vurulması demektir.
bilya, misket yada benim deyimim ile cilli oynayan erkeklere özenip onlardan daha iyi oynayıp bütün çocukların cillilerini kökmek demektir. ancak kökmek ne demektir bilinmemektedir.
henüz yeni yapılaşmaya başlayan sokakta bulunan birden çok inşaatın 2. katının balkonuna çıkıp 1. katın ortaları hizasında bulunan kum öbeğine atlamak, o esnada ağza giren kumları yemek demektir.
sokaktaki tüm çocuklar anlaşıp, bisikletlere atlayıp kısa bir mahalle turu yapıp, turun ardından caddeye çıkıldığı için anneden bir güzel dayak yemek demektir.
salça ekmeğin tadını bilmek, domatesin suyunu akıta akıta sokakta domates yemek demektir.
yeşil paketli tombilere tapmak, üzerinde papağan resmi bulunan goffy marka gofretin tadını hala hatırlamak demektir.
annelerin elinden tutulup günlere gitmek ve tombul abla/teyzelerin yaptığı el emeği mis hamur işlerine, annenin gözleri ile verdiği başla işareti gelmeden dokunanamak demektir.
küp şeklinde minik metallerin üzerinde bulunan harflerin arasına mavi yuvarlak boncuk dizilerek ismini yazdırıp kolye/bileklik yaptırmak demektir.
cepteki tüm parayı atari salonlarına verip, para bittiğinde oyun oynayan diğer çocuklara özenerek yanlarında oyunu izlemek demektir.
90'ların en büyük çocuksal icadı taso'nun kitabını yazıp alayını ütmek demektir. ancak kökmek gibi ütmenin de ne demek olduğu o devrin çocukları dışında kimse tarafından bilinmemektedir.
ilkokula başlanıldığında elde taşınabilir bond çantasının yandan yemişi ve kapağında çizgi film karakteri olan çanta ile okula gitmek, bir efsane olan siyah önlüğü giyebilmek demektir.
tetris denilen göz kamaştırıcı aleti görünce ağız bir karış açık kurcalamak ve profesörü olmak ardından da sesini kısmadan oynadığın için bir güzel azar işitmek demektir.
"uzaktan kumandalı televizyonu kim kaybettide biz bulalım" diyen babanın, önceleri ses kısıp yükseltmek için kullandığı, ardından çok kanallı televizyon hayatının başlaması ile kanal değiştirmek için de kullandığı çok amaçlı uzaktan kumandası olmak demektir.
yalan rüzgarı işkencesine maruz kalmak ve bilimum karmaşık ilişkiyi daha minnacıkken çözüp entrika sanatında uzman olmak demektir.
kara şimşek kit'i yakışıklı maykıl'ı tanımak, pazar akşamları heyecanla onu beklemek demektir.
minik kuş'u, edi ile büdü'yü yakınen tanımak ve kurabiye canavarına kızmak yani kısaca susam sokağını bilmek demektir.
barış manço'nun sunduğu 7'den 70'e programlarının canlı tanığı olmak, sırf barış abi diyor diye ıspanak yemek, olurda birgün aile tarafından programa götürülürse hangi şarkıyı söyleyeceğini seçip, prova yapmak demektir.
yine barış manço'nun oynadığı, çocukların dişlerini fırçalamasını telkin eden reklamdan gaza gelip diş fırçalama seanslarını asla kaçırmamak demektir.
çernobil patlamasından sonra ihraç oranı azalan fındığın, tüm ilkokul bebelerine minik paketlerle dağıtılmasının ardından bir güzel fındıkları hüpletmek demektir.
öğretmene teslim edilirken "hocam eti senin, kemiği benim" deyilen belki de son nesil olmak demektir.
trt kapandıktan sonra çıkan yuvarlak rengarenk şekli, uzun bir süre daha ağzı açık izlemek ve sabah yayına başlamadan önce çalınan istiklal marşını avaz avaz söylemek demektir.
haritada sovyet sosyalist cumhuriyetler birliği'ni * görmek ve sınav sorusu olarak cevaplamak demektir.
ülkemizde kaç il bulunuyor sorusuna "74" diye cevap vermektir.
12 eylül darbesinin ardından kısa süre geçtikten sonra doğmuş olunulduğu için "sağ ve sol"u çokça duymak, siyasi anlamını kimseye soramamak, sorduğunda ise azarlanmak yada bu soruyu asla sormaman gerektiği tembih edilmek demektir.
bilinen en büyük marketin köşede ki bakkal olduğu ve o bakkala gidip "mustafa amca annem 2 ekmek, 1 sana, 3 de yumurta istedi." deyip ardından da "deftere yazacakmışsın" diye eklemek demektir.
lcwaikiki'nin çok ama çok süksesi olan bir çocuk giyim markası olduğunu bilmek ve üzerinde maymun resmi olan herhangi bir şey giyen çocuğa uzaylı görmüş gibi bakmak demektir.
odun sobası bulunan sınıflarda odunun sönmesi nedeniyle soğuktan parmakların tutmamasının yada yeni yanmış sobaya arkadaş itiklemesi sonucunda kızgın saca yapışmak suretiyle yanmanın ne demek olduğunu bilmek demektir.
o zamanlar bilgisayar neyin hak getire.. internet desen adı bile yok. gazoz kapağına misket oynardık lan sokakta. ya da sakızdalrdan çıkan kartlarla duvardan atış yapıp üstüste binince kazanmaca. oyunun adına bak yalnız ! hatırlayamadım. attım.. her neyse. video denen bir alet vardı mesela. buna sahip olanların misafiri eksik olmazdı.
tamam belki yokluk günleriydi, mahrumduk bir çok şeyden ama, saftı her şey be kardeşim. insanlarda art niyet yoktu şimdiki kadar. sokakta yürünüyordu en azından geceleri. hatta mahallenin çocukları gece 12 de eve girerdi. şimdi baban bile gece sokağa çıkmaz hırsız uğursuzla denkleşmeyeyim diye !
misafirlik denen bir kavram vardı mesela. ben bir karış çocuktum ama mahallenin bütün sakinlerini bilirdim don renklerine kadar.. yok abarttım.. o kadar değildi.. ama tanırdım mesela hepsini.. şimdi kazık kadar adam oldum ama yanıbaşımdaki evde kim oturuyor onu dahi bilmem. bana kalsa hep bu zamanda yaşamak isterdim. hep o samimiyetle..
ilk özel kanalın star tv'nin interstar olduğunu hatırlamak,
voltran efsanesini yaşamak,
yalan rüzgarını, hayat ağacını zoraki izlemek,
cebindeki bütün parayı atari salonlarına yatırmak,
PW proğramını öğrenip yazı yazarak diğer çocuklara hava atmak,
windows 3.1'e hayran hayran bakmak,
SEGA'sı olan arkadaşlarından nefret etmek,
RC diye bir kola markasını hatırlamak,
RAMBO'yu ilk siyah beyaz tv de izlemek,