80'lerde çocuk olmak çok ama çok değerlidir. türkiye'de hayat başkalaşım geçirmeden evvel yani maddeden ziyade mananın hüküm sürdüğü son yıllarda çocuk olmaktır. o nedenle paha biçilemez derecede değerlidir.
yakari'yi izlemek, siyah önlükle okula gitmek, tipitip sakızı çiğnemek,şu parayla( http://www.pulko.com.tr/U...yon%2020TL%20Seri%20F.jpg) bakkaldan bir şeyler alabilmek, sokakta halı yıkanırken köpüklü halının üzerinde kaymak... şimdilerde ise yolun yarısında olmaktır.
mahalleli olmaktı. sokakta özgürce oynayabilmekti. şimdiki gibi parklar yoktu ama daha özgür ve güvenliydi. iki tane kıçı kırık salıncağa mahkum olup sıra beklemek değil, misket oynamak. gazoz kapak oynamak, kibrit basmaktı. telli arabaydı; telli arabayı süslemekti, mezarlığa gidip çıtalı uçurmaktı. yılbaşının bayramın sıradan olmamasıydı. keşke benim çocuklarım da benim kadar güzel çocukluk geçirebilselerdi.
mahallede herkesin herkesi tanıdığı, yoksulluğun ve komşuluk ilişkilerinin bol olduğu, pazar akşamları banyo yapmanın zorunlu kılındığı hacı şakir kokulu yıllardı. rahmetli remziye teyzenin eriğine daldığımızda orakla kovalanışımız saklandığım yerde koca kıçlı gülizar karısının remzüye abla remzüye abla asıl ele başı ormanda gizlü diye ihanete uğradığım komik mahalle anılarıyla doludur. bakkal hayriye yada hüseyin'den big babol sakızı yürüttüğümüzde gevşek gevşek balon yapmamız ve neriman teyzenin kızlarını tavlamanın yolunun mahalle maçında çalıma kaçıp birde üstüne şut çekmekten geçtiğini düşünmekti. apartmanın şartellerini indirip izmarit kokulu berberin kapısına işemek sonrada ziline basıp kaçmaktı 80'lerde çocuk olmak..
herkese renkli günler
Hafta sonları sabahın 8 inde kalkmak. Dört gözle işitme engelliler için olan haberlerin bitmesini beklemek. Ardından gelecek olan Uçan Kaz veya Voltron çizgi filmlerini büyük bir arzu ile beklemek.
Bir de cumartesileri yayınlanan Clémentine vardı. Kesinlikle benim için çizgi filmlerin şahıdır.
iki büyük taş bulunan heryerde kale kurup maç yapabilmekti; özgürlüktü
patlayan plastik topun bile tamir edildiği(yamandığı)yıllardı, herşey kısıtlıydı;kıymet bilmekti
horoz tüyünden şapka yapmak. yüzümüzü doğal meyve ile kızıla boyamak( böğürtlen gibi). uzun bir sopanın ucuna civi tutturup mızrak yapmak. ve bu teçhizatlarla vahşi batıcılık oynamak. altmızda at niyetine kullandığımız uzun bir sopa veya çalı parçası olmadan olmaz. evet bide o var.
altın kızlar,
kuzen harry kuzen larry,
uzaylı zekiye *,
kapını kilitlemeden yatmak,
bmx bisiklet,
transformens oyuncak sahibi olmayı istemek,
alf,
dallas,
perihan abla,
tek katlı ya da iki katlı bahçeli küçük müstakil ev demek 80 ler çocukluğu
okula siyah önlükle gitmek,
kolunu hafif ısırıp eti kemik geçiyor demek 80 ler çocukluğu.
iyi ki yaşamışız azizim diyorum o yıllardaki çocukluğu, şimdi hem 80 lerde çocuk hem 90 ların baş ya da ortalarına kadar çocuk olmanın avantajlarını yaşamış birisi olarak diyorum ki 2000 li yıllarda iyi ki çocuk olmamışım, çok şanssızlar çünkü kime güveneceklerini bilmiyorlar, mahallede doğru düzgün gezemiyorlar bile, ya bizde hiç bir şey yoksa baba gidiyor mu bir yere bırakırdı bakkala ben gelene kadar beklesin derdi biz de beklerdik, hatta ailedekiler tatile çıkmışken gelen postaları bakkalın adresini verirlerdi, şimdi mi supıııırmarkıııt oldu her yer, güveneceğiniz ne bakkalınız ne manavınız kaldı herkes çakal oldu.
killi topraktan araba yapmaktır.
bilyeli ağaç araba ile yokuş aşağı inmektir.
kışın naylon ve leğen üzerinde kaymaktır.
en müthiş çikolatanın tadelle olduğunu sanmaktır. evet öyleydide zaten. iddiaya bile tadellesine girerdik. nerde kıranç veya tadım antep fıstıklı.