yalnız büyüdük biz hocam... oyunlarımızda kalabalıktık ama evde yalnızdık. belki de o yüzden hüzünleniyoruz. oyunda kalabalık olmayı ama kendimizle başbaşa kalmayı özlemişiz. bi de bizi herşey şaşırtıyordu o zamanlar. şmdi şaşırmıyoruz. şimdiki çocuklar da şaşırmıyor. insanların şaşırma çağı mı kapandı ne? biz "ne oldu? kedi oğlan doğurdu" derdik. erkek doğurmuş babacım ötesi var mı? kim şaşırdı? Kimse... Sakallı bebek efsanesini yer mi şimdi çocuklar? Ben hatırlıyorum 3-4 yaşında mıydım belki 5 tir ne bileyim. olur mu öyle şey demiştim de yine de tırsmıştım. Haaa... öyle zırt pırt kar tatili olmazdı o da var. bir iki kış çok sert geçmiş, acayip kar yapmıştı. o zaman hatırlamıyorum kapanmış mıydı? biri sömestrdi. daha sonraki yıl okula giderken kenara biriken karların (o zamanki) boyumu aştığını hatırlıyorum. minibüs kokusu farklıydı. otobüste ayakta gittiğimi hatırlamam. bugün kimsenin başkasının çocuklarını kucağına aldığını görmüyorum. kazaklar pantolonlara sokulurdu. oduncu gömlek hala tercih edilir.kim ne derse desin.
aslında hep 80'lerin şehirli çocuklarının hikayeleri bunlar. keşke 80'lerde kırsalda olanlar da yazsalar.
zordu belki ama keyifliydi de.
biraz odun, biraz kömür varsa o kış kömürlükte, bakkal amcadan da bir kaç karton koli istenebilirdi pekala, sobayı tutuşturup üzerinde kestane patlatmak için. yaz tatilinde de bahçeye gidip, ağaçlardaki meyveleri çekirdekleri dalında kalacak şekilde yerdik, cırcır böceklerinin sesi eşliğinde. sanki dünya daha büyüktü, clementine bizim mahallede oturan bir arkadaşımdı sanki, azıcık tırstığım. öğretmen, şehirden, kaloriferli evinden gelirdi okulumuza, gelir gelmez camları açtırırdı, tüten soba kokusunu sevmiyordu bizim kadar, üşümeyi tercih ediyordu. bizim, belki başkası tarafından sevilmeyecek ama bize sevilmesi öğretilmiş sevdiklerimiz vardı. üstümüzde hep bir büyüğümüzden kalan giyisilerimiz, karası beyaz olmuş önlüklerimiz olurdu ve gözümüz gibi bakardık onlara bir küçüğümüze devredecek olmamızdan. şimdi çöpe atılanlar o zamanın kıymetlileriydi, yoksul olmak başka birşeydi idareli olmak başka. biz çocuklar çok zengindik ama okulda dağıtılan sütleri içip, yumurtaları evimize götürünce idare ediyorduk aklımızca. bir ondokuzmayısım vardır, tüm gençliğe hitabeyi ezberlediğim ama kızamık olup da törene gidemeyip kürsüye çıkamadığım, içimde durur öyle. yerli malı haftasını, okula meyve ve börek çeşitleri getirmek sanırdık, çikita muz bu çeşitler arasında değildi hiç. 80 lerde çocuk olup askerden dönemeyen bir arkadaşım oldu, şimdi adı eski okulun hemen yanındaki bir parkın levhasında şehit diye yazılı, tembeldi belki ama çok güzel woody woodpecker taklidi yapardı, adı soyadı kafiyeliydi, zayıftı, anasının kuzusuydu..o da 80 lerde çocuktu.
arada kalmaktır.
eşit ağırlıkla sayısal arasında kalmıştır ama aslında sosyal okumak istemiştir. *
bilmem kaç partili seçim sisteminde iki parti arasında kalmıştır ama aslında o başka partiye oy vermek istemiştir. *
sözde dincilerle sözde atatürkçüler arasında kalmıştır. o belki de devrimci olmak istemiştir. ya da başka bişey.**
vatanseverlikle faşistlik arasında kalmıştır.çünkü o kukalı saklambaç oynamıştır, dokuz taş oynamıştır, mahalle maçı yapmıştır ve arkadaşları rumdur, ermenidir, yahudidir ve birçoğudur ama o farkında bile değildir çünkü onun için hepsi birdir. ama büyümüştür; gazete okumuştur, tv ye mahkum olmuştur, örümcek kafalıların örümcek ağı hikayelerine inanıp gitmiştir. aslında o mutlu olmak istemiştir. *
yaşam savaşı vermekle savaşlarda ölen insanları düşünmek arasında kalmıştır. birini yapmasa düşüncesiz damgası vurulur hemen alnının ortasına, diğeri için çabalamasa senden bi bok olmaz denir.
şehirde yaşamakla kasabada yaşamak arasında kalmıştır. şehirdeki kasabaya gitme hayalleri kurarken daha 20li yaşlarında bunalmıştır milyonluk şehrinden. diğeride büyük şehirde kazanacağı paraları nasıl harcayacağının hayalini kurar dizilerden gördüğü kadarıyla.
ve daha birsürü kutup arasında sıkışmıştır, bir kısım insan tarafında patlama yapacağı söylenir ama aslında o kısım tarafından sindirilmiştir, uyuşturulmuştur, paramparça edilmiştir.
daha sonrası passifloradır daha da sonrası xanaxtır.
uzun çoraplı pippi
ezan okununca eve gel evladım *
bakkaldan top aldığında filenin içinde, ilk sektirdiğin andaki heyecan
uzaylı zekiye'ye özenmek
bizimkiler dizisindeki ali
cenk eroğlu'nun silikonlar şarkısında geçen tanga kelimesinin ne olduğunu bilmemek
manuela
trt 4 de yayılanan yıldıza ulaşmak dizisi. orjinal adıyla alcanzar. *
arkadaşının doğum gününde ufacık boylarla, kasetten dinlenen şarkılarla, salonun ortasında çılgınca ama saçma sapan dans etmek
bütün mahallenin sıcak yaz günlerinde balkonda oturması, karşılıklı muhabbet etmeler.
hulahop çevirip çeviremeyenlere artislik yapma
anket defterleri
yan tarafı fosforlu yeşil ve pembe jarse tayt
susam sokağı *
atlı karınca
vhs video
renkli minik poşetlerdeki kolonyalar
size aşık çocuğun balkonun altına geçip, size külah atması, sizin o külahları kıkırdayarak aşağıya atmanız şeklinde cilve kelimesinin anlamını bilmeden cilveleşmeler.
yakan top
mahalle maçında sizin mahallenin çocuklarına tezahürat etmek
gece vakti oynanan saklambaç
arkadaşla oturup bacapındaki yara bereleri sayıp, benim daha az diye sevinmek
barbi bebeğin saçlarını yıkayıp mahvolduğunu görünce hüngür hüngür ağlamak, hayattan soğumak
boyun kadar kuşunkalemle, nasıl gereksiz birşeyse o, yazı yazıp öğretmenden azar işitmek.
bir başka gece
mustafa yolaşan
evet dediniz kaybettiniz...
baştan sona masumiyet, hatırlayınca sızı ve gülümseme, o zamanlar gülümsediğiniz kadar masum olanından hem de..
araç filitrelerinden teker yapan, araç tekerleklerinin içine yağ katıp, her iki tarafına değnek yerleştirip arkasından deliler gibi koşan, saklambaç oynayıp sobelendiği zaman diğer arkadaşlarının yerini söyleyen, tasoların taso olduğu, çıkartmaların en popüler olduğu, akşam eve ezandan önce gel denilen, hazır oyuncak almak yerine kendisi oyuncaklarını ağaç kabuklarından yapamaya çalışan, teknolojinin bıyıklarının yeni yeni terlemeye başladığı ve tek gözlü canavarların hikayelerine inanılan dönemin çokcuklarıdır.
" aboneyim abone" eşliğinde egzantirik ( egzantrik mi acaba) dansların kraliçeliği. yılbaşı çekilişinde büyük bir heyecanla açtığınız paketin içinden, sallayınca kar yağıyormuş gibi olan, ne işe yaradığını hala anlayamadığım, ( adını da bilmiyorum da ondan uzadı) oyuncak desem değil ne yapıcam bunu ben adını verdiğim şeyin çıkması. vişne sevmesem de inadımdan tırmanıp kuşa çevrilen ağaçlar, gece sokakta oynayabilmek için yalvarmak, her seferinde balkondan izlemek zorunda kalsam da vazgeçemediğim gece sokakta oynama tutkusu. papatya tarlası adı verilen araziler. kuruması için güneşe çıkarılan salça tepsilerini devirmek. atarinin dünyanın en harika varlığı olduğunu sanmak. mavi ay tutkunu olmak.
akşam ezanında eve girmek, eve girerkende akşam ebesini seçmek.
inşaattan kuma atlamak.
sefa yapmak ( sokakta arkadaşlarla beraber yenen domates,ekmek)
inşaatlardan çalınan mermerlerin altına sabun sürmek, bayırdan aşşağa hurra kaymak.
araba bilyelerinden kaykay yapmak.
iplik bobinlerinden telli araba yapmak.
Kızağın altına su hortumu takmak.
Karlı günlerde bayırın sonuna götattıran yapmak.
inşaatın en alt katındaki kirecin içine düşmek.
bütün parayı artistlere yatırmak.
Artist oynarken götaltı varmı diye sormak.
en yakın arkadaşının büyün artistlerini kökmek.
Köktüğün bütün artistleri kapış kapışına yapmak.
Gazoz kapağa oynamak.
Kınık gazoz kapağını altından daha değerli saymak.
Evden çalınan kavonoz kapağının içine inşaattan çalınan cam macunuyla doldurup gazoz kapağa taşı yapmak.
Bmx bisikletlerle pinokyolu kızlara hava atmak.
Komşuya gelen odunları el birliğiyle bodruma taşımak, karşılığında bir bardak gazoz içmek.
80 sonu 90 başı çocuktum ben de.susam sokağının benim için bir anlamı vardı.akşam üstleri arkadaşlarla arka sokakta top oynamaktı.topun sahibi çocuğu da oynamak zorunluydu tabi.çocuk ya kaleye geçerdi ya da kale direği olurdu.her an ailemizin ulaşabileceği cep telefonlarımız yoktu.eve dönme zamanı müezzinin akşam ezanına başlamasına bağlıydı.depresyona girmedik biz.şımardığımız zamanlarda annemin vurduğu 2 fiske yeterdi gazımızı almaya.hijyen kelimesini bilmezdik o zamanlar.aynı şişeden gazozu paylaştığımız da oldu, sadece pazar geceleri yıkandığımız da.doksanlarda çocuk olmak futbolcu kartları,taso biriktirmekti, çoraptan top yapıp sert bir vuruşla annenin en sevdiği vazoyu kırmaktı.internetimiz de yoktu bizim.ama amigamız vardı. bisikletten düştüğümde bana hatıra kalan yara iziydi aynı zamanda..
şimdiki çocuklarla karşılaştırdığımızda kim bugün çocuk olmak ister?ben değil.o zamanlarda daha mutlu, daha dolu bir çocukluk yaşamışız sanki.
-atari salonlarında babadan zılgıt yemek.
-okulda kola kutusunu ezip maç yapmak.
-parlıament pazar gecesi sineması.
-bilgisayarı sadece star wars da görmek.
-dallas, küçük ev, bizim aile vs. gibi dizileri izlemek.
-3 tekerli demir bisiklete binmek.
her sözlük ve/veya forum tarzı oluşumda rastlanan ve artık usandıran konu.
ilk defa 80 lerde çocuk olduğumdan utandım.
(bkz: ilk defa mağarada doğduğumdan utandım)
efendim o donem evlerinde otomatik sigortaların bulunmadığı çocuk grubudur.
sigorta atar, şenlik başlar. evde bulunanan telin plastik kısmı soyulur, porselen sigortaya dolanır.elektrik gelir. sonra da bir şükür çekilir...
bu dönem çocuk grupları için kola içmek büyük şanstı. eve ayda bir 2.5 lt lik kola girer ve çocuklar bayram ederdi.
gazoz kapakları vardı. kapakları ezip garip garip oyunlar oynardık... elvan gazozumuz vardı...
o donem cocukları bilye(misket) kültürüyle büyüdü. örneğin "kuyu" diye bir oyun vardı...
sonra çelik-çomak oynanınırdı. tabii "akşam ezanında evde olma" şartını unutmayalım.
güzel günlerdi...
Işıklı spor aykkabılar hava atmanın önemli bir unsur olduğunu,
"bandıra bandıra ye beni" şarkısını hızlı söylemeye çalıştığınız günleri unutmadıysanız.
''dup dıbu dıp dıp dıbı dıp dum.''olarak SHOW TV'nin müziğini hala hatırlıyorsanız.
Haftasonları çizgi film izlemek için erken kalkmanın ne demek olduğu biliniyorsanız,
Pazar geceleri yıkanma gününüzse,
Sulugöz'ü düşününce bile ağzınız sulanıyorsa,
Bir sanal bebeğiniz olmuşsa,
Hey Corç versene borç" deyince cevabı hemen yapıştırabiliyorsanız,
Telefonların jetonla çalıştığını hatırliyorsanız.
o yılların çocuğu demeksinizdir.
mahalle maclarında sahada 9-10 tane tanju colak ve rıdvan dilmen'in olması, her kalecinin simovic veya schumacher olmasıdır.. macta gol atan cocuk "işte tanju'dan-rıdvan'dan yine mukemmel bir gol" diye bagırarak gol sevincini yasar.