siyah beyaz televizyonun önünden saatlerce ayrılamamak, big babol sakızlarını zevkle çiğnemek, okul önündeki en pis ve adi tostçudan alınan tostları zevkle mideye indirmekti 80 lerde çocuk olmak.
Bayramlarda şeker ve cep harçlığı toplamak için bütün semti kapı kapı dolaşan son çocuklar. Bir de açık kanalda derbiler dahil tüm lig maçlarını izleme fırsatları da olmuştur
steril su şişelerinden değil de bahçe hortumundan su içerdik.
cep telefonu yoktu ve annelerimiz nerde olduğumuzu bilmiyordu ama bu bizim şimdi çocuklarımızı merak ettiğimiz gibi etmiyordu.
bir sürü kırılmış dişimiz, kemiğimiz vardı ama hiç kimse mahkemeye vermiyordu, çocuklar kendinden kendisi sorumluydu.
bolca tatlılar, tereyağlı-reçelli ekmekler yiyorduk ama kilo sorunumuz yoktu çünkü aktif olarak sokakta oynardık ve aldığımız kalorileri yakardık.
dört çocuk aynı limonatayı içerdik ama hiç mikrop kapmazdık.
Özgürlüğümüz, üzüntülerimiz , başarılarımız, görevlerimiz vardı, istediğimiz her şey anında olmazdı, çabalarımızla ulaşmaya çalışırdık bunlar ile yaşamayı öğreniyorduk ve çoğu zaman mutluyduk.
beşiktaş'ın maçlarında hep galip geldiği zamanlardı o zamanlar, maç izlenir biter ve sonra o heyecanla topu alıp arkadaşların yanına hışımla koşup '' hadiiii adam alın geldiim '' diye bağırılıp sokak meydanınında top kovalamacasıda vardı 80 lerin.
bir keresinde akşam eve giderken karanlıkta yere düşmüştüm ve cebimdeki bozuk paraları düşürmüştüm.ertesi sabah gene aynı yerden geçtiğimde paralarımı aynı yerde bulmuştum.80 lerden aklımda kalan tek şey budur.
killi topraktan araba yapmaktır.
bilyeli ağaç araba ile yokuş aşağı inmektir.
kışın naylon ve leğen üzerinde kaymaktır.
en müthiş çikolatanın tadelle olduğunu sanmaktır. evet öyleydide zaten. iddiaya bile tadellesine girerdik. nerde kıranç veya tadım antep fıstıklı.
altın kızlar,
kuzen harry kuzen larry,
uzaylı zekiye *,
kapını kilitlemeden yatmak,
bmx bisiklet,
transformens oyuncak sahibi olmayı istemek,
alf,
dallas,
perihan abla,
tek katlı ya da iki katlı bahçeli küçük müstakil ev demek 80 ler çocukluğu
okula siyah önlükle gitmek,
kolunu hafif ısırıp eti kemik geçiyor demek 80 ler çocukluğu.
iyi ki yaşamışız azizim diyorum o yıllardaki çocukluğu, şimdi hem 80 lerde çocuk hem 90 ların baş ya da ortalarına kadar çocuk olmanın avantajlarını yaşamış birisi olarak diyorum ki 2000 li yıllarda iyi ki çocuk olmamışım, çok şanssızlar çünkü kime güveneceklerini bilmiyorlar, mahallede doğru düzgün gezemiyorlar bile, ya bizde hiç bir şey yoksa baba gidiyor mu bir yere bırakırdı bakkala ben gelene kadar beklesin derdi biz de beklerdik, hatta ailedekiler tatile çıkmışken gelen postaları bakkalın adresini verirlerdi, şimdi mi supıııırmarkıııt oldu her yer, güveneceğiniz ne bakkalınız ne manavınız kaldı herkes çakal oldu.
horoz tüyünden şapka yapmak. yüzümüzü doğal meyve ile kızıla boyamak( böğürtlen gibi). uzun bir sopanın ucuna civi tutturup mızrak yapmak. ve bu teçhizatlarla vahşi batıcılık oynamak. altmızda at niyetine kullandığımız uzun bir sopa veya çalı parçası olmadan olmaz. evet bide o var.
iki büyük taş bulunan heryerde kale kurup maç yapabilmekti; özgürlüktü
patlayan plastik topun bile tamir edildiği(yamandığı)yıllardı, herşey kısıtlıydı;kıymet bilmekti