8 sene boyunca takdir almanın bir fark yaratmadığını anlamaktır. ve bu durum çok tanıdık gelmektedir. zira ilköğretim boyunca hiç çalışılmamasına rağmen birçok dershane sınavında dereceye girip ücretsiz kazanan ve dersleri daima iyi olan bilgi yarışmalarına katılan akabinde anadolu lisesine 7.likle giren ben aynı liseden sonuncu çıkmışımdır. hatta öyle bir sonuncu çıkmaktır ki öss'ye girdikten sonra sorumluluk sınavını kaçırdığım için eylülde mezun olabilmiştim. lise 2'de 6 tane zayıfım olmakla beraber sahte karne yaptırıp eve götürdüğümde yine de içime sinmeyip bu sahtesiydi, gerçeği burda diyecek kadar da umrumda değildi. bunun onlarca sebebi vardır ama en önemlisi bir şeylerin farkına varmaktır.
eskiden süper lise diye bi bok vardı. okulun en güzel binaları, en ferah, en iyi ışık alan sınıfları bunlara verilirdi. bu sınıfların yarısını da köyden gelmiş öğrenciler doldururdu. çünkü bu liseye girebilmek için not ortalamasının yüksek olması yeterliydi. yine bu yarının büyük kısmı o zaman ki lgs de siki tutmuş kimselerdi -ki bu onların beceriksizliklerinin ispatıdır-.
işte bu kısım köy okullarından rahatça 5.00 ortalama yapıp geldikleri için gerek kendilerince, gerek çevresindekilerce son derece başarılı ilan edilip lisede de aynı başarıyı sergilemeleri beklenirdi. fakat şehirde okumuş 3.00 lık öğrencinin yarısı kadar olamayan bu öğrenciler siki ikinci kez tutmuş olurlardı.
işte 8 sene taktir alıp lisede fos almak tecrübesini de bunlar yaşardı.
şimdi o süper liseler anadolu lisesi oldu da hakikaten hakeden giriyor.
eğitim sistemimizin baştan aşağı yanlış olduğunu gösteren durumdur.
bu "taktir", "teşekkür" adı altındaki kağıt parçaları yüzünden çok çektim. bu kağıt parçalarını alanlar hem hocaların gözünde, hem çevremde(mahalle, akrabalar, komşular) hem de ailemin gözünde çok değerli olurlarken, bu kağıt parçasının sahibi olamayan ben ve benim gibiler dalga geçmelere, alaylamalara ve kıyaslamalara maruz kaldık.
neymiş "bilmemnenin oğlu taktir almış, ya bizim ki", "şunun kızı teşekkür aldığından taktir nasıl alamam diye ağlamış, bizim ki tek kırığa seviniyor", "benim kız taktir aldı, üstelik okulu derece ile bitirdi, senin ki kırık mı getirdi, vah vah üzülme kardeş" falan filan, bu konuşmalara senelerce maruz kaldık, kıçı kırık bir kağıt parçası yüzünden.
işte o kağıt parçası merkezinde yetiştiriğiniz evlatlar bugün büyüdüler, memleket bugün bir ton sorunla uğraşıyorsa, bu sizlerin eseri, aferin. işin üzücü tarafı bugün hala aynı hatalar yapılıyor, gelecek nesillere yeni yaralar açılıyor.
bu şekilde düşünen, bu şekilde davranan tüm öğretmen, akraba, komşu, aile ve ebevynlere ben "boktir belgesi"ni layık görüyorum.
8. sınıf da dahil o zamana kadar her dönem karneyi hepsi 5 olarak getirmiş ben, ''ben lisede de böyle devam ederim'' derken, hepsi 5 olan karne yerine sayısal loto gibi olan karneyi * getirmişimdir eve. yani bu önermenin ufak bir kanıtıyım malesef. ha bunu dert eder miyim? umrumda bile olmaz ama işte aileye gelince işler değişiyor.