kapitalizmle ilgisi yoktur. insanların hayatta kalması için çalışmaları gerek. neredeyse evde yatıp birileri size para getirsin diye anti kapitalist olacaksınız.
sırf şu sistemin içine adeta doğal bir tepki olarak doğmuş biri olmamdan mütevellit dinlere sardım. çünkü aslında tembel değilim, bu sistem ve bu sistemin ahmak robotları, köleleri tarafından tembellikle suçlanıyorum. her sabah 6'da 7'de kalkıp akşam bilmem kaça kadar çalışma zorunluluğunu tamamen reddediyorum ve çocuğumu sabahın altısınnda kaldırıp sikimsonik müfredatı ezberlemeye yollamayı da. insanlar pascal gibi 17 yaşında geometri kitabı yazacaksa bunu zaten öyle yada böyle bir ilham sonucunda başaracaklardır, yok eğer bunu 50 yaşında başaracaklarsa o da aynı şekilde. bütün bunlar yetmiyormuş gibi üzerine bir de emperyalizm ve küreselleşme ekleniyor ve sokakta birbirine oral seks yapanlara saygı duymazsam, ibnelerin yürüşüne karşı çıkarsam dışarı itiliyorum. bu aceleci, birbirini ezmek için yırtınıp duran popüler kültürün (bir yerlerden habire fışkırtılıp duran) kölesi olmak suretiyle kendilerinin modern ve çağdaş olduğunu zanneden omuriliksiz, duruşsuz insanların ve savundukları kapitalizmin de amk. evet. bok var herşeye uyum sağlıyorsunuz, sonunda göreceksiniz ebenizin hörekesini. bak neredeyse "zalimler için yaşasın cehennem" diye bağıracam. o derece.
Kapitalizmle ne alakası olduğunu anlamadığım yaşam şekli. Eskiden insanlar sabah namazından sonra dükkanını açıp akşam kapatırmış, kapitalizm mi vardı o zamanlar?
Trafiğin olmadığı ve az nüfuslu yerlerde gayet ideal bir yaşam biçimi bence. işten sonra en az 7 saat size kalır. Sorun istanbulda.
8 saat olmaları yerindedir ancak bunların bütün olarak yapılması değil saatlerin bölünmesi gerekmektedir.
mesela gece uykusu biraz olmalı ve biraz da gündüz uyuyabilmeli insanlar. çalışma saatleri arasında namaz molaları ve dinlenme aralıkları uzun tutulmalı.
yaşama kısmı ise heralde kendine vakit ayırma kısmı oluyor, o da bunların içinde zaten.
Türkiye gibi ülkelerde genelde sekiz saat çalışmak hayaldir de. Kafelerde filan millet 12 saat çalışıyor asgari ücret alıyor.
Sekiz saat değil de yedi saat uyudun diyelim. Sabah bir saat duş, hazırlanma, tuvalet vs. gidiyor.
Bir saat yola gidiyor.
ortalama türkiye şartlarında dokuz saat çalıştın diyelim.
Toplam 18 saat yaptı. Geriye altı saatin kalır.
O altı saatin en az iki saati başka meselelere gider ya hadi bir saati gitsin.
kaldı 5.
Ailene, varsa çocuğuna, eşine, arkadaşlarına ve en önemlisi kendine ayıracağın 5 saatin kalır.
Belki 20 seneden fazla aynı işi günde 5 saat yaşamak için yapacaksın. Bu beş saat de olabildiği kadar iyimser bir yaklaşımdır.
Emekli olunca işler bitecek sanırsın çocuğun üniversitededir. Sağlık sorunların başlamıştır.
Gerçi o da eskidendi. Şimdiki nesil yirmiden sonra götü dağıtmaya başlıyor.
Bütün bir ömür kendini gerçekleştirmeye, tanımaya fırsat bulamadan sürer gider. Her gün aptal aptal uzadıkça uzayan bürokratik işlerden dolayı beynin hamur olur. Ay sonu nasıl gelecek, nelere zam geldi, faturaların durumu ne beynini kemirir.
insan medeniyeti kendine hizmet için mi hezimet için mi kurdu bilinmez...
6 saat uykudur. çünkü 1 saat uyuma ve uyanma süresidir.
8 saat çalışılır evet.
8 saat yaşanmaz. çünkü işe gitmek için neredeyse iki saat önceden hazırlık yapılır. bir de işten gelme olayı vardır.
yani 6 saat uyu, 8 saat çalış, 5 saat yaşa. değişmeyen tek şey çalışmak.
Bir asırdan daha fazla bir süre önce elde edilen hakların günümüzde kaybedildiğini gösterir slogan. Evet, bu slogan 19. Yüzyılın sonlarında işçiler tarafından eylemlere konu edilmiş ve neticesinde de slogandan öte bir hakka dönüşmüştür. Ancak günümüz koşullarında kağıt üzerinde haftalık 45 saat olan normal çalışma süresine bile riayet edilmemekte ve fazla çalışma teşkil eden sürelerin ücretleri de kurumsal olan firmalar haricinde çoğunlukla ödenmemektedir. Yani hep çalış, çok çalış. Muhsin, ekmek şu an aslan metabolizmasından çıktı kanalizasyonun dehlizlerinde. Koş muhsin koş ulan. Yoksa aç kalacaksın.
işçi sınıfının sendikalaşması ve işçi önderlerinin bu fikri ortaya atması sonucu korkuya kapılan yönetici sınıfı işçi önderlerinin bu fikrini uygulamaya koymuş ve refah seviyesi hiç değilse kabul edilebilir düzeye gelmiştir. Daha öncesinde günde 13-14 saat çalışmak normal sayılıyordu. Benim fikrim ise bu zaman bölümünün değiştirerek iş yaşamını monoton ofis ortamından kurtarıp rahat mekanlar sağlamak (yazılım şirketlerindeki sistem gibi) ve daha önemlisi ürün odaklı bir sisteme geçmek. Örneğin bir terzi günlük 250 parça dikmekle görevliyse bunu o gün bitirmelidir. Bir saatte bitiriyorsa daha fazlası için fabrikada kalmamalı ama çok yavaş çalışıyorsa gerekirse 10 saat bile çalışmalıdır.
sabah 8 akşam 6 mesai ( 10 saat iş )
sabah 45 akşam 1 saat trafik etti mi sana 11,45 saat sadece iş için gitti
geriye ne kaldı 12 saat 15 dakika...
ee akşam 9'dan sonra sokağa çıkmak yasak, yani eve gelişim 19:45, sokakta nefes almak için 1 saat 15 dakikam var...
sabah işe giderken hava karanlık...
akşam eve gelirken de hava karanlık...
güneş görmek zenginlerin hayatı, bizim için güneş bile lüks...
saat 00:00 gibi yatsam 6 saat uyku...onun da 40 dakikası falan ram uykusu gerisi fasa fiso...