barış özbek'in 64. dakika da çift sarı karttan kırmızı kartla oyun dışı kaldığı karşılaşma. ilk sarı kartı rakibine arkadan yaptığı faulden sonra, ikincisini de elle müdaheleden sonra almıştır. kanımca ikisi de doğru karardır.
livescore.com'un sabri'nin gol atacagina ihtimal vermeyerek ilk golu atanin leo franco oldugunu yazdigi mactir. "olm mal misin lan leo franco gol atar sabri atamaz" felan diye dusunmus olsalar gerek. *
2-1 galatasaray'ın galibiyetiyle biten maç. galatasaray, barış özbek'in kırmızı kartıyla maçı, 10 kişi tamamladı ve liderlik yolunda sağlam bir adım daha attı. peşindeyiz!
sabri'nin serbest atış olduğu sırada, "çekilin ben atıcam" dercesine topu arkasına saklaması, kewell ve arda'nın "olm dur yapma" dercesine ikna etme çabalarıyla gülme krizlerine girdiğim maç. özellikle kewell'ın yakarışları görülmeye değerdi.*
kalecinin ceza sahası dışında topa elle müdahelesinin sarı kart olduğunu öğrendiğimiz maç. bu kadar futbolla iç içeyim, cidden bilmiyordum, hakem tolga özkalfa saolsun.
ayrıca mendoza, kasti veya spontane şekilde benim saydığım 5 defa falan top eline çarptı. barış'ın ilk kasti hareketi sarı karttı eyvallah da, bu adama tek bi kart çıkmaması da diğer tolga özkalfa kuralıydı sanırsam. bunu da öğrenmiş olduk.
haftalardır hakemlerden yakınan diyarbakırspor'un harbiden haklı olduğunu da görmüş olduk. zira diyarbakırspor lehine biraz daha destek çıkmaları lazım. yoksa bu gidişle ligden düşmeleri kesin adamların. e onlar da haklı.
gözlerim beni yanıltmadıysa; 85. dakikada, diyarbakırspor joseph desire job'u galatasaray ise elano'yu oyuna soktu. olaya burdan başlıyayım dedim ben de. tuncay'a karşı misilleme değilse -ki tabiki değil- bizim lig kesinlikle sınıf atlamış. onun dışında doğu cephesinde yeni bir haber yok. galatasaray galibiyeti ve 2,5 üstü tarifesi sabit. son olarak bir parantez tolga özkalfa'ya açacağım. bu adam hakemliği bilmiyor. top süren adam düşürülür ve top gene kendi adamında kalırsa avantaj uygulaması olur, buraya kadar normal. ama tolga kerestesi; yayın içinde düşürülen adamdan top orta saha çizgisindeki takım arkadaşına giderse bu o takıma ne avantaj sağlar da avantaja bırakılır. kırmızı kart konusunda da hislerine yenildi. barış'a atılan tekmeler gene görmezden gelindi (tıpkı keita'ya gelindiği gibi). onlar en ufak karşılık verince kırmızı ama. neden, çünkü hepsinde bir cim-bom kompleksi var bu düdük(!)lerin. açılıma hizmet tolga efendi senden de hizmet. neyse; takım eksik bırakılmasaydı gene 3-4 yapardı. bu olmak üzereydi zaten. ama eksik kalıp kazanmak daha tatlı. kanırta kanırta şampiyon olacak bu takım yine. elleşmeyin.
yıllardır özellikle bu sene fenerbahçeyi taraftarıyla, oyuncusuyla adeta döven diyarbakırsporun maç boyunca sakin ve rahat tempoyla oynayıp kaybettiği, fenerbahçeye kaybedince olay çıkartan taraftarının galatasarayı alkışladığı, körlerin ve sağırların birbirlerini ağırladığı karşılaşma...
kalecinin topu ceza sahası dışında kritik alanda tutup tutmamasının önemli olmadığı, nonda'nın topu aldıktan sonra ceza sahası içersinde, kendisinin veya takım arkadaşlarının bariz gol şansı durumunda olup olmadığı önemli olan maçtır.
e kale de boştu haliyle, başka türlü bariz gol şansı nasıl olur bilmiyorum.
gözle görülür bir kalite olmayan maçtı. arda'nın uzun süredir form düşüklüğünün bu maçta attığı golden sonra yüz ifadesine yansıdığını gördüm. sabri'nin gelişine vurup ağlara gönderdiği top, ikinci yarıya stressiz başlamamıza imkan tanıdı. ikinci yarıda galatasaray biraz toparlandı ama hafta içinde dinamo bükreş ile oynadığı maç bu maçta yorgunluk olarak sonuç verdi. barış'a tolga'nın yaptığı hareket kesinlikle kırmızıydı ama hakem tolga'yı sarı ile cezalandırmayı(!) daha sonra da barış'ı ikinci sarıdan kırmızı ile dışarı atarak mükafatlandırmayı seçti. eh buna da bravo demek lazım.
diyarbakırspor'lu tolga'nın barış özbek'e yaptığı finish him hareketine kırmızı kart çıkaramaya maçası yemeyen bir hakemin yönettiği maçtır. 'aman neme lazım, oyundan atarsam tribünler karışır hacı' zihniyetindekiler mi adaleti sağlıyor türk futbolunda? yazık lan.
galatasarayın genel olarak iyi oynadığı, diyarbakırın ise aynı fener maçındaki gibi önce iyi başlayıp sonradan pilinin bittiği bir maç oldu. galatasaray tarafından bakacak olursak defansif sorunlar hala devam etmektedir. defansın arasına atılan her top yüreğimizi ağzımıza getiriyor. leo franco güven vermiyor. defans çok hantal. son 2 maçtır takımda mevcut olmayan ayhan akman gibi bir virtüöz!! takıma eklenince orta sahada, özellikle de ilk yarıda sorun yaşayacaktık ki mehmet topal faktörü bunu önledi. linderoth geldiğinde umarım bizi bu ayhan akman belasından kurtarır. çünkü bu adam başımıza (özellikle de avrupa kupalarında) çok iş açar. umarım rijkaard bu adamı sarp ve linderothun yokluğunda zorunluluktan oynatıyordur. bir de barış var tabi. gördüğü kartlar inanılmaz gereksiz olan genelde disiplinsiz ve aklını kullanmadan hareket eden türk oyuncuların gördüğü kartlardandı. umarım rijkaard kendisini uyarır.
orta saha ve hücum gerektiği gibi oynadı. zaman zaman müthiş paslaşmalar izledik. sabır gösterilirse seneye müthiş paslaşan bir takım izleyeceğimizi umuyorum. özellikle de 2.gol'de hazırlanış müthişti. ilk gol'de sabrinin topa gelişine düzgün vurduğunda vurması sabri "ben değiştim" der gibiydi.
ayrıca galatasarayın bu maçta takdir edilmesi gereken bir başka yanıda 26 dakika 10 kişi oynamasına rağmen aklı elden bırakmadan maçı almayı bilmeleriydi.
hakem konusunda da şunu söylemeliyim ki ilk yarıdaki barışın pozisyonu olan yüzde binbeşyüzlük penaltıyı nasıl vermedi anlamadım. neyse ki maçın sonucuna etki etmedi.
Kötü başlayıp, güzel bitmiş maçtır. Öncelikle şerefsiz basının günlerdir bu maçı provoke etmek istediği ortadaydı. Sürekli olayların çıkacağını, alakasız şekilde bir şeylerin olabileceğini söylüyordı ancak bekledikleri gerçekleşmedi. Buna rağmen yarın gazetelerde ufak olsa dahi saçma haberler görebilirsiniz. Galatasaray tribün liderleri(sebo, yılmaz ve ömer abi) maç öncesi yaptıkları röportajlarda, basını açık açık g*t etmişti. Faşist sloganlara izin verilmeyecek, maçtan alakasız tezahürat yapılmacaktı. Ha ufak tefek bir şeyler olmuştu belki ama beklenilenler olmadı. Zaten olsa bile fenerbahçe maçında yaşanılanların yarısı bile olmayacaktı. Çünkü diyarbakır'da büyük bir galatasaray potansiyeli mevcuttur. Galatasaray'ın şampiyonluk kutlamaları sırasında en büyük konvoylar bu şehirde oluşturulurdu. ayrıca şehrin ultrAslan temsilcileri aynı zamanda diyarbakır tribünlerini kovalayan insanlardır. Aynı şekilde fenerbahçe'ye ve aziz yıldırım'a karşı büyük bir nefret ve kin mecttur.(bu sadece diyarbakır a özgü bir şey değil her yerde öyle) O yüzden diyarbakır'da dayak yiyen fenerliler bunu kabullenmeyip "onlar pkk li, onlar bu lige yakışmıyoruz biz galatasaray ın yenmesini istiyoruz" şeklinde ezikçe, haysiyetsizce söylemlerde bulunuyorlardı. ama istedikleri olmadı malesef. çiçekler ile karşılanan galatasaray sahadan galip ayrıldı.
Maçın teknik analizlerinden önce o bilet fiyatlarına küfür etmek istiyorum. Diyarbekir'e ve o takımın başına yakışmayan Aziz yıldırım yalakası bir başkanın bilet fiyatlarını bu kadar yükseltmesi beklenilen kalabalığın oluşmamasına neden oldu ki bizim organizasyonumuz bile iptal oldu.
Maça gelirsek;
Çok tutuk bir şekilde başladı galatasaray'ımız maça. Bunun asıl sebebi üç ön liberonun birlikte oynamasaydı. bir kaleci, dört defans oyuncusu, 3 ön libero derken ofansif olarak iyice geride kalmıştı takım. Tabii bununla birlikte oynayan üç ön liberonun ileri pas atamaması, düzgün top kullanaması eklenince, yine bir ön libero hatasına(ayhan akman) galatasaray golü yedi. Gole rağmen henüz tam olarak kendine gelemedi galatasaray. Ancak ayhan'ın tesadüfen yaptığı bir orta ve sabri sarıoğlu'na kendisini bile şaşırtacak kadar garip ve güzel bir vuruşla beraberlik geldi. devamında oyunun tüm kontrolü galatasaray'ın eline geçti. Devamında harry kewell'in kendisine yakışan bir asist ve arda turan'ın golü ile maç 2-1'e geldi. Öyle de bitti.
Leo franco; yok be hacım sen bu takıma kaleci olabilecek kadar kaliteli değilsin. Sezon sonuna kadar burada olacağın kesin gibi görünüyor ancak bir ufuk bulut en azından ikinci yarıya seni zorlayacaktır. zorlamalıdır.
sabri sarıoğlu; bugün gol attın. son zamanlardaki kadar kötü ortalar yapmıyorsun, saçma şutlar denemiyorsun ancak ciddi her rakip adına avantajsın. Defansif yönün fazlası ile zayıf, sağ bek oynayacak adam değilsin. Her daim sağlam bir uğur uçar herkesin tercihi olacaktır.
Gökhan zan; Emre güngör gibi birisi senin yüzünden yedek bekliyorken sen hak etmiyor olmana rağmen ilk 11'de oynuyorsun. Bu takımda ilk 11'de oynayabilecek oyuncu değilsin malesef ki.
hakan balta; düşüş ve temposuzluk devam ediyor. Böyle devam etmemeli, titremeli ve kendine gelmesindir.
mehmet topal; pas atamıyor olsan dahi şuan şu takımda oynaması gereken ön libero sensin güzel kardeşim. Kendini geliştirmiyor olsan bile oynamalısın. Sakatlığın bitti artık kendini daha hızlı toplamalısın.
Ayhan akman; sana söyleyecek sözüm yok. senin yüzünden küfürbaz oldum ben lan. sevmiyorum seni kardeşim sevmiyorum. Senden daha iyi bir galatasaraylıyım, senden daha eskiyim ve seni samimi bulmuyorum. itici, çirkef bir insansın. vasıfsız bir orta saha oyuncususun. Güçsüz, kesici özelliği olmayan, şut atamayan, sürekli geri oynayan, her daim pas hataları eksik olmayan gereksiz bir oyuncu.
Barış özbek; kızılcık sopasını hak ediyorsun. Tüm bencilliğine rağmen son maçlarda formayı kapmıştın ve şimdi eşekliğine yan diyorum. Böyle bir acemelik, saçmalık, ciddiyetsizlik olamaz gerçekten.
harry kewel; hepppppp bizimmmmmleeeeeeeee kallllllllllllllll..........
Son olarakta diyarbakır'dan nefret edip, biz galatasaray'ın kazanmasını istiyoruz muhabbeti eden ezik fenerbahçelilere asıl olarak hem diyarbakır'ın, hem de galatasaray'ın kendilerinden nefret ettiğini söylemek istiyorum.
edit; net bir penaltı ve devamında diyarbakırspor'un defans oyuncusu çirkef tolga'ya kırmızı kartı göstermeyen hakeme ayrıca selamlar.