bir keresinde meraktan deneyimlemiş olduğum hadisedir.
1.gün : sabah saat 8'de kalkılır. sıradan geçen bir günün ardından akşam olur. arkadaşlarla toplanılır. içki, muhabbet derken saat sabahın 5'i olmuştur bile. arkadaşlar yolcu edilir. alkolden sapıtmış kafa güneşin doğuşunu izlemek istemektedir. beklenir. güneşin doğuşu izlenir. yatağa girip uyumaktan vazgeçilir ve derse gidilir.
2.gün : ders arasında dersten çıkılır. daha da bir uykusu gelmektedir çünkü insanın. orada burada sürtülür ve akşama kadar zaman geçirilir. bu gece mışıl mışıl uyumak istenirken bu sefer de farklı arkadaşlar ellerinde içki dolu poşetlerle kapıda belirir. bünye içkiye hayır diyemez. yine içilir, sıçılır ve arkadaşlar yolcu edilir. gün doğmuştur. ve aydınlık ile gelen bir dinginlik hakim olmuştur vücuda. derse gitmeye karar verilir.
3.gün : bir önceki gün yaşanan tecrübe akla gelir ansızın ve derse girmeden amfinin kapısından dönülür. derse girmeye gönüllü olan bir arkadaş kafalanır ve derse girmesine engel olunur. bir kafeye gidilir ve bolca çay, kahve içilir. muhabbetin dibine vurulur. artık nerede oturulursa oturulsun kafa aşağıya doğru düşmekte ve göz kapakları ağırlaşmaktadır. arkadaşların konuşmaları uzun uzun dinlenip söyledikleri her kelimede bir önceki kelime unutulmaktadır. gözler açıkken kafa gitmekte ve bir arkadaşın mıncığıyla zıplanmaktadır. matematik kabiliyeti yitirilmiş ve artık 7 kere 8'in kaç olduğu hatırlanmamaktadır. ufaktan hayaller görülmeye başlanmış, kulaklar daha bir keskinleşmiş ve çok düşük sesler bile rahatsız edici olmaya başlamıştır. gözlerde yanma hissedilmektedir. mide garipleşmiş ve sabah yapılan kahvaltı rahatsız edici bir şekilde midede durmaktadır. akşam olur, uyuyup eski haline kavuşma hayaliyle eve dönülür. ev arkadaşının kendi arkadaşlarıyla içtiği görülür. ortam güzeldir. hoşlanılan kız da oradadır. bu anın uykuya değişilmemesi gerektiği düşüncesi beliriverir birden kafada. oturulur, içmeye başlanır. zaten temel işlevlerini tam olarak yerine getirememeye başlamış bir beyin alkol almaya başlayınca daha da bir garipleşir. yorgunluk ortadan kalkar gerçi ancak birey maymunlaşır. artık zaman zaman garip tepkiler verebilecek bir karakter oluverilmiştir birden. sabaha kadar içilir, sıçılır, kıza yazılır. ancak bu sefer tek bir fark vardır. arkadaşların gitmesini bekleyemeden bir köşede sızılmış ve rahatsız edici bir sesle horlanmaktadır. hoşlanılan kızın gözünde tüm karizmanın etrafa saçıldığı anlardır. 5 kişi uykusuz öküzün kolundan, bacağından, orasından, burasından tutarak yatağına taşımışlardır. uykusuz kahramanımız 16 saat sonra uyandığında bu deneyimi tekrarlamaması gerektiğinin farkına varmıştır.
geçtiğimiz 70 saat boyunca içinde bulunduğum eylem oluyor sanırım. yaklaşık bu kadar galiba bilmiyorum işte, bunu yazmam da 2 saat alacağı için 72 olacak.
işte o anki psikolojiyle yazıyorum sevgili sözlük yazarları. daha net açıllanamaz.
öncelikle her kelimeyi en az 2 defa yazıyorum şu an. çünkü ( ani bir hapşırma ile birkaç saniyeliğine kendime geldim ) her kelimede ya mantık ya harf hatası oluyor. hatalarımı bağışlayınız ve bunu bir sosyal deney olarak kabul ediniz.
Bu kadar ayakta kalma sebeplerim, sabah ev işleri yapılacak akşam çekim var diye sabahın köründe kalkmakla başladı.
(şu an 5 dakikadır ekrana boş bakıyorum, ya da bakıyordum... neyse devam )
ev işleri, temizlik, eşyaların yerleri değişsin, arada yemek... derken akşam oldu çekim vakti. sözlenen arkadaşlarımızı çekmeye gidecektim. konsepte uygun olmalı tabi, ciciler giyildi, alet edavat alındı.çıktım evden. arkadaşlarla buluştuk dediler ki git misafirleri karşıla. he tamam dedim. gittim davetliler teker teker gelmeye başladılar.
eğlendik güldük çekim yaptık derken, aaa mekan kapanmalıymış. tamam dedik, bu yavrucaklar da evlerine gidecekler uyuyacak yarın gelip bar açacaklar. gittik ama arkadaşların evine. bir kısım demlenmeye devam ederken bir kısım kahve içiyordu, bana da kahveleri yapmak, bulaşıkları yıkamak düşüyordu, kıvrılıp kenara yatamadık bir türlü.
baktık sabah olmuş 5.30. evden 8de çıkmamız gerekliydi davetli olduğumuz seminere gitmek için. uyumadık.
tamam dedik. 8de çıkalım x'e gidelim. kahvaltı yapalım oradan go go go...
tamam dedik kalktık ev topladık çıktık gittik evden kahvaltıya üst başlar değiştirdik biraz insan olduk... derken bulunduğumuz eve misafirler geldi. misafirlere de hizmet et güler yüz göster, e gençsin arkadaşım sonuçta kır dizini yaşlılara hizmet et. şıp şıp şıp her şeyi hallettik .. saat 4 oldu! seminer 1de başlamıştı. apar topar evden çık. bu seminere git. semirde kadınlar bıdı bıdı çeneleriyle fredinin kabusu rüyası yastığı moduna soktular hepimizi.
dayanamayıp çıktık 6-7 gibi.
evlerimize döndük
yaşasınnn pijamaaalaaarr! derken açlık duygusu!
yemek hazırla yemek ye . bir süre sonra içeceğini al tv karşısına geç, nasıl olsa uyursun orada diyorsun. Hayır efendim! Tvde "Law Abiding Citizen" filmi vardı. çok yaşa sen kablolu yayın. hayatımı mahvettin. filmin sonunu getirene kadar izle.
tamam başka kanal açtın, izlerken tvnin yanında duran o ihtişamlı kitaplık o kadar cezbedici gelir ki!
o an aklımdan geçmedi değil, şu kitap iyidi ya okusam yine... şu kitabı takasa vereyim bu kitabı alayım... derken kendimi kitaplığın başında kitapları yere indirirken buldum. ne amaçla bunu yaptığıma dair bir fikrim yoktu ama hepsini yeniden düzgünce yerleştirdim.
tam tv karşısına geçecekken, iş ile ilgili bir mail beklediğimi hatırlayıp bilgisayarımı açtım ve başında kalakaldım...
tamam sabah 5. bilmemkaç... önemli olan bu saatlerde dünyanın en güzel çizgi filmlerindne birisi fosterın hayali dostlar evi... ölene kadar izlerin seni! çok komiklerdi zaten bu bölümde.Lüzumsuz detaydı evet... neyse...
sabah oldu. duş almak gerekti.. duş aldım. ama normalde bir ağırlık çöker ve uyur insan ama hala zıplıyordum etrafta... hala ne giyeceğim bugün önemli bugün çekim var.. bugün ağır iş var... ona göre giyin ama hayır !!! 2 hafta öncenin fotoğrafları teslim edilmedi!
onları teslim etmek için dvd sürüsü çalışmayan ( şu an bu yazıları yazdığım kutucuk sana diyorum ekran mısın nesin) bir bilgisayarla mücadele edemeyip kırtasiyeye gitmek en mantıklısı geldi. - sıkıntı yok ben de anlamadım zaten ne yazdığımı... iyi bir şeydir ama herhalde ...-
offf nasıl kafalar bunlar
aklım başıma gelince yeniden bakarım sanırım.
cdler çekildi ama gün içinde bir teslim gerçekleşmedi... akşam gidilen çekimde eşekler gibi çalışıp eşekler gibi yorulup eve geli hala uyuyamıyor olmak çok kötü...
ya çok sinir bozucuydu çünkü ... annem bana koyunları say dedi..
koyunları sayamazdım!
neden dedi..
hangi açıyla bakacağımı bilmiyorum dedim.
koyunlarımın üstlerinde fosforlu yeşil kenarlı lacivert ve sayılı önlükler vardı. koyunlar atladıkça görmem için yan durmamaları gerekiyordu ki önlerindekinin kaçıncı koyun olduğunu bileyim. - şu an gözümün önüne tavşanlar geliyor... o değil de kilo hesaplayınca benden tavşan yapılıyor... - neyse...
direkt önden baksam koyunlara - havuç da olabilir onlar - o koyunun sağlıklı olup olmadığını göremezdim. ben de dedim ki koyunlara 45 derecelik açıyla zıplayın. ne bana zıplayın ne bana zıplamayın. tamam dediler koyunlar.. hobaa bu sefer birisinin ayağı burkuldu falan derken.. yok dedim bu işi rüyada bile yapamam.
o değil de güneş aydınlanıyor..
yazının başında 70 saat dedim de o civarda bir şey sanırım ama ben bilgisayar başına ne ara geldiğimi hatırlamıyorum.
yorgunluk zor zanaat azizim.
bu salak 3 günde deli gibi fal baktırttım hepsinde iş güçle ilgili şeyler çıktı... uykusuz geçen iş güç olmasın...
şu an içerideki odanın perdesindeki köşesindeki bükülmeleri düzeltmem gerektiğini düşünüyorum... bir de kalın perde kumaşı bordo perde iyi bir şey.. böyle detaylı baktığında hem kalın perdelerde dikişleri de görebiliyorsun...
Bana yastık lazım.... 70 saat sonrası için bana yastık, beni dinleyene sabırlar lazım.
edit::: o güneş değilmiş aydınlanan... karşı binanın ışığıymış ve saat daha 00.56ymış.. e daha uyumak için vakit var gibi. iyi geceler o zamansa.
72 saatin sonunda kişi bir sarhoş insandan daha beter bir halde olur. artık onun için hayat anlamsızdır. kıyamet kopuyor deseler dahi "sağlık olsun be." diyecek derecededir.