70 milyon kişiyle üretim yapamayan toplum

entry59 galeri0 ses1
    31.
  1. iktidarda bulunanların yakınları için naylon faturadan dolayı af kanunu çıkartan ülkemdir. bu ülkede sen kayıt dışında veryansın edeceksin diğer taraftan kayıt dışının keyfini sürenleri af çıkartıyorsun. haksızlığa karşı tepki veremeyen toplumlar üretimde yapamaz!.

    belki birgün link geberebilir o yüzden ben buraya kopya ediyorum ilgili haberi:

    TBMM'de kabul edilerek yasalaşan torba kanun ile vergi kaçakçılığı suçları da af kapsamına alındı. Yasanın Varlık Barışı'nı düzenleyen 45'inci maddesinde daha önceki Varlık Barışı Yasası'nda kabul edilmeyen ve vergi kaçakçılığı suçuna giren sahte faturalar af kapsamına almdı. Önceki kanunda sahte faturanın vergi farkına girmemesi nedeniyle bu belgeleri kullanıp vergiden indirenler yapılan incelemeler sonunda yakalanırsa bu tutar barıştan yararlanamıyordu. Yeni kanun ile mahsup imkânı vergi farkı olarak getirilerek naylon faturaya yol açıldı.

    SAHTE FATURA

    Önceki kanunun beşinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan "Bu kanun kapsamında beyan edilen tutarlar mahsup edilerek tarhiyat yapılır" ibaresi, "Bu kanun kapsamında beyan edilen tutarlar, bu tutarlara ilişkin tarh edilen verginin vadesinde ödenmesi koşuluyla mahsup edilerek tarhiyat yapılır, indirimi reddedilen Katma Değer Vergisi'ne ilişkin mahsup edilecek matrah tutarı, indirimi reddedilen vergiye esas teşkil eden bedeldir. Şu kadar ki, indirimi reddedilen vergiye ilişkin bedelin tespit edilememesi halinde mahsup edilecek matrah tutarı, yüzde 18 KDV oranı dikkate alınarak hesaplanır" şeklinde değiştirildi. Böylece Varlık Barışı'nın ilk uygulamasında sahte fatura kullanımı nedeniyle indirim konusu yaptığı KDV reddedilen mükelleflerle ilgili yapılan tarhiyatların da mahsup hükümlerinden faydalanması imkânı getirildi. Sahte fatura kullanarak bunu vergisinden düşenler Vergi Barışı ile matrah beyan etse bile Maliye bunu vergi farkı sayarak matrahtan düşmüyor, sahte fatura kullananlar da bu olanaktan yararlanamıyordu.

    SÜRE ÜÇ AY UZADI

    Şimdi ise "indirimi reddedilen Katma Değer Vergisi'ne ilişkin mahsup edilecek matrah tutarı, indirimi reddedilen vergiye esas teşkil eden bedeldir" denilerek matrahın nasıl hesaplanacağı açıklandı ve bu imkâna kavuştu. Yasaya göre "Varlık Barışı" uygulamasının süresi, 30 Eylül 2009 tarihine kadar uzatılacak. Bakanlar Kurulu, başvuru ve bildirim süresini 3 ay daha uzatabilecek. 1 Mayıs 2009 ve 31 Aralık 2009 tarihleri arasında tam mükellefiyete tabi gerçek kişiler ile kurumların, kanuni ve iş merkezi Türkiye'de bulunmayan kurumlara ilişkin iştirak hisselerinin satışından doğan kazançlarının, Türkiye'de bulunmayan kurumlardan sağladıkları iştirak
    kazançlarının ve yurtdışında bulunan işyeri ve daimi temsilcileri aracılığıyla elde edilen ticari kazançların, 28 Şubat 2010 tarihine kadar Türkiye'ye transfer edilmesi halinde, bunlar Gelir veya Kurumlar Vergisi'nden müstesna tutulacak.

    http://www.haber3.com/news_detail.php?id=484393
    1 ...
  2. 30.
  3. tembelliğinden üretim yapamayan toplumdur ya da zamanla tembelleştirildiğinden.
    2 ...
  4. 29.
  5. emekli maaşlarının düşük olmasıyla alakalı olabilir malum emekliler hala çalışıyor gençler dışarıda sürtüyor. hayat döngüsüde ekonomiye yansımaya başladı artık ne günlere geldik.
    0 ...
  6. 28.
  7. yapmak isteyenler de başımızdakiler tarafından engellenirse ne yapsın millet...
    (bkz: devrim arabaları) * *
    0 ...
  8. 27.
  9. kürt - türk , laik - antilaik , sağcı -solcu , alevi - sünni çekişmesi bittiği gün üretime geçecek toplumdur. ayrıca hiç üretim yapılamıyor da denilemez . 70 milyon insan gökten zembille inmediğine göre bu toplum çalışıyor.
    2 ...
  10. 26.
  11. 70 milyonun çalışan kesimine oranla çalışmayan, hazır tüketim yapan kısmı oranı daha çok olduğundan olası muhtemellikten çıkmış kesin bir durumdur.
    1 ...
  12. 25.
  13. 24.
  14. çalışmanın ayıp olduğu bir ülkede üretim de olmaz. tepkileri duyar gibiyim ama maalesef böyle. birçok kişi rahat olduğu ve sabit bir geliri olduğu için memuriyet peşinde koşarken, birçok kişi iş ilanlarında yönetici olma sevdası ile diğer ilanlara bakma zahmetinde bile bulunmazken, simit satmayı, fabrikada işçi olmayı ve bunun gibi meslekleri gururuna yedirmezken, itibarın sadece yapılan meslekle elde edilebileceğini düşünürken ve toplumun işçi emekçi takımına takındığı gözardı edilemez küçümser tavırlar yüzünden bu ülkede üretim filan olmaz. çok sosyapatlaştık, sanki herşeyimiz bütün, ülkecek hiç borcumuz yokmuş gibi.

    gelişmiş ve iyi üretim sahasına sahip ülkelere baktığımız zaman, insanların hayatlarını sürdürebilmeleri için ek işler yaptıklarını, üniversitelerde okuyan gençlerin ana baba parası beklemek yerine part-time işlerde çalıştıklarını gözönünde bulundurursak, neden onların gelişmiş ülke statüsüne girdiklerini daha iyi anlayabiliriz.

    çalışmanın ayıp olduğu bir anlayışın bittiği an türkiye cumhuriyeti üretim yapan bir ülke, gelişmekte olan ülke adını ise, gelişmiş bir ülke adına bırakacaktır.
    6 ...
  15. 23.
  16. atlantik ötesinden yönlendirilen bir kadronun uyguladığı politikanın doğal sonucudur.
    3 ...
  17. 22.
  18. yetmiş milyonluk üretim tesisi bulunmadığındandır. *
    1 ...
  19. 21.
  20. türk milletinin bir özelliğidir. ama genel olarak gelişmiş olan ülkeler buna izin vermemektedir aslında. üreten ekonomiler dünyada bellidir zaten. bunları saymaya gerek yoktur. onların pastasından pay almak çok ama çok zordur. amerika gibi tamamen kapitalizmi benimsemiş ülkeler bu pastadan pay kapmaya çalışan ülkeleri hemen etkisi altına alıp, onlara göz boyama maksadıyla bu kapitalizm nimetlerini göstermektedir.
    1 ...
  21. 20.
  22. 19.
  23. her köşe başında 3-5li öbekler halinde başı boş duran, kürdanla diş kurcalayan, geleni geçeni kesen, kadınlara laf atan ottan boktan insanların hava soluduğu, gereksiz oksijen sarfiyatı yaptığı anlamına gelir.

    not: tespit edebildiğim kadarıyla; istanbul - kağıthane, sanayi mahallesi ve çeliktepe için konuşuyorum.
    1 ...
  24. 18.
  25. en az 10 milyonu okey, tavla, batak gibi kahvehane oyunlarında master seviyesine ulaşmış toplumdur.
    2 ...
  26. 20.
  27. tembel bir millet oup, aklımızın fikrimizin köşe dönmekten ibaret kılan tespittir. 70 değil 700 milyon nüfusumuz olsa ne yazar. teknik meslek okullarını imam hatipler üniversiteye girmesin diye konumunu sıfırlayanlar, iş sahası açmak isteyenlere devletin bin dereden su getirmesi, halkın çılgınca tüketime yönlendirilmesi de bir etken olarak karşımıza çıkar.

    üretemeyen bir toplum olmamamızın bir sebebi de, bu ülkede emeğe ne saygının olması ne de emeğinin karşılığını alamamaktır. devlete sırtını dayayan hazır yiyen memurlar dışında geri kalan kısımın bir çoğu asgari ücret veya biraz üstüne çalışmakadır. bir fabrikada işçi olarak 500 milyona bütün gün yük taşıyıp, üretim yapacağına bir çok genç tüketime dayalı ekonomide çalışmaya haveslidir. haklıdır da kimse üç kuruşa yağ pas içinde kalmayı istemez.

    bu kafa yapısıyla böyle gelmiş olan kimse düzelmesini beklemesin böyle de gider.
    1 ...
  28. 19.
  29. üretim yapamayan toplum demek biraz olmayacaktır. üretileni pazarlayamayan beceriksiz bürokratların olduğu bir toplum daha şık olacaktır.
    0 ...
  30. 18.
  31. enerjisini yıllar süren tartışmalarla harcayan toplumdur.
    2 ...
  32. 17.
  33. bunu kendisi seçen toplumdur. zira dışarıya bağımlı olmayı, elinde avucunda ne varsa satıp savmayı, üretim yapan değerleri özelleştirme adı altında avrupalılaştırmayı seven bir hükümetimiz mevcut. tabii demokrasi adını verdiğimiz koskoca yanılgıyla bunu seçen bir halkımız da var. e neden ağlıyoruz ki o zaman?

    zilyon çeşit madenimiz ve onun rezervleri elimizde olsa da "özelleştirerek" daha iyiye gidebiliriz. *
    verimli topraklarımız ve iş sahalarımız olsa da yine onları göz ardı ederek, ab'ye ve abd'ye yalakalık olsun, cebimizi dolduralım hesabı güderek elimizdekinin kıymetini bilmeden günümüzü yaşayarak hep daha iyiye gidiyoruz.

    ayaklanamıyoruz neden; çünkü ayaklanmak büyük suç...
    burda yaşayan insanlar olarak söz söyleme hakkımız sadece sandık başında mevcut ve onu da nedense hep kötüye kullanıyoruz. aslında onun da cevabı basit fakat herkes bunu gözardı etme eğiliminde...dini istismar etme, hükümet yanlısı olan büyük holdinglerin ceplerinin dolması ve halkın cehaleti gibi çok bilinmeyenli bir denkleme sahip olsak da kimsenin işine gelmiyor bunları kabul etmek.

    işte bu yüzdendir ki biz sesimizi çıkaramadığımız. elimizde avucumuzda olanı sattığımız için avrupanın bir numaralı işçi bloğunu oluşturma yolundayız.
    hem sevgili(!) başbakanımızın dediği gibi üretimi insan sayısında artış olarak düşünürsek herbir kadınımız en az 5 er çocuk doğurmalı ki avrupaya daha çok işçi gönderebilelim.

    bu durumda ne diyoruz: durmak yok yola devam! bu yolun sonu pek hayırlı değil ama, ağzımızı açsak suç değil mi??
    hem biz seçtik...devam devam, yola devam..anca gideriz...
    3 ...
  34. 16.
  35. bu güruha toplum demek biraz saflıktır. bunlara olsa olsa koyun sürüsü denir.
    7 ...
  36. 15.
  37. hem yanlış hem doğru bir tespit. bu toplum üretim yapıyor ama kendine üretim yapmıyor, ürettiklerimizin çoğu dış şirketlere aktarılıyor. 10 dolara verdiğimiz hammaddeyi işlenmiş olarak 100 dolara geri alıyoruz.!
    2 ...
  38. 14.
  39. Borsadan pek haberi olmayan insan söylemi. türkiye'de yapılan üretimin çoğu, yabancı şirketler tarafından çeşitli yollarla dışarı akıtılmaktadır. bunun başında israilli şirketler vardır.
    1 ...
  40. 13.
  41. doğru olmayan bir tespittir. üretim yapılmakta fakat gümrük birliği süreciyle başlayan dışa bağımlılığımız sonucu bu üretim gerçek anlamda değere dönüşmemektedir. üreticiyi teşvik etmek yerine toplumu sınırsız tüketime yöneltme politikaları sonucu da üretim yapılırken bile değer kazanamadığı için yapılmıyormuş gibi görünmektedir.
    3 ...
  42. 12.
  43. doğru bir tespittir.

    dış mihrakların istediği doğrultuda ahlakımız çökertilmiş, özenti toplum haline gelmiş bulunduğumuz için ithal sevdamız başlamıştır. bunun yanı sıra, üretim toplumlarının kendi kendine yetebilme durumunu sağlayan bir türkiye,* orta doğu planları olan dış güçler için tehlike oluşturmaktadır. bu güçler de gerek devlet işlerine karışarak, gerek ab gibi bir kuruma giriş ambargosu koyarak, gerekse kışkırtmalarla, bölücülük faaliyetlerine destekle başlattıkları yıkma eylemini üretime her alanda ket vurarak sürdürmektedirler.

    ağalar, ülkenin efendisi çiftçi zor durumdayken, bu ülkede hiçbir şey yolunda gitmez. sanayi, ticaret bir yere kadar! çünkü pazar başkalarının elinde. taşıma suyla değirmen nereye kadar dönecek?! insanlığın temel ihtiyacı beslenmeyken, bunu sağlayamadığımızda yıkılırız ve maalesef şu an bu süreç çok hızlı bir şekilde seyretmekte...
    4 ...
  44. 11.
  45. yanlış bir tespittir. ülkemizde, insanların yaşarken ihtiyaç duyabileceği her türlü tüketim malzemesi, gıda ürünleri, sanayi, yan sanayi ürünlerinin üretimi yapılmaktadır. fakat sadece bizim insanlarımıza özgü olan, ithal mal iyidir, yanılgısı sebebi ile yeterince iç talep bulamamakta fakat dünyanın dört bir yanına ihraç edilmektedir. lafa geldi mi, üretemiyoruz, yapamıyoruz diyenlerin, aynaya baktıklarında, buzdolaplarını açtıklarında, evlerinin içindeki eşyaların arasında kaç parça yerli malı ürün gördükleri, ne derece türk mallarına öncelik tanıdıkları üretim yapamıyor olmamızın değil, yabancı marka düşkünlüğümüzün kanıtır. demek ki nedir, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmamak gereklidir.

    edit: ayrıca, üretim yok diyerek sızlananların, hayatlarında ne üretebildikleri de merak konusudur. konu netice itibarı ile ticarettir, ciddi sermaye yatırımları, teminatlar, sistem, projeler, vizyon gereklidir, sen bakkala girdiğinde, üç kuruşunun hesabını yapıp türk mallarına burun kıvırıyorken, neden insanlar milyarlarca ytl yi gömüp sana iş yapmak istesinler ki, bir de madalyonun bu yüzü var değil mi.
    2 ...
  46. 10.
  47. türetim yapmamak demek dışa bağımlı olmak demektir bu bağlamda bence bu başlık altında dışa bağımlılığın nedenleri tartışılmalıdır. dışa bağımlı bir ülke olmamızın birçok nedeni var örneğin; ab'ye girme hevesli hükümetlerin sözde reform adı altında bize dayatılan ve çıkarmamızı istediği kanunlarla ülkemizde yetişen ürünlere kota koyması, köylüyü ve çalışanları madur eden bir tutum içinde olması hemen aklıma gelenlerden birkaç tanesi. tarım da olduğu gibi diğer üretim alanlarında da herhangi bir politikası olmayan yönetimlerin aciz kalması ve sonuçunda dışa bağımlılığın kaçanılmaz olması. mesela son günlerde sıkça konuştuğumuz enerji üretimi konusundaki ülkemizin rahatsızlığı ve yapılan son elektrik zammı. ülkemiz enerji üretimi konusunda bir hayli kaynağa sahip olmasına rağmen yalnış politikalar ve bu zamana kadar umursamaz bir tavır sergilenmesinden dolayı enerjide dar boğazına girmiştir. halbuki yapılan araştırmalar ve bilenen gerçekler aslında ülkemizin enerji üretimi ve doğal yeraltı madenleri konusunda bir hayli şanlı olduğunu söylüyor.

    --spoiler--

    Türkiye'de toprak altında yaklaşık 50 milyar ton civarında, "ticarete konu" 49 ayrı cins ve özellikte maden bulunuyor. Bu yönüyle Türkiye, maden kaynakları açısından 132 ülke arasında üretimde 28'inci, çeşitlilikte ise 10. sırada yer alıyor. Dünyada ticareti yapılan 90 çeşit madenden 77'si Türkiye'de bulunuyor.

    MTA'nın "görünür maden rezervleri" araştırma raporuna göre Türkiye'de yer altındaki en yüksek maden rezervi, 15,8 milyar tonla dolomit madenine ait bulunuyor.

    içinde kalsiyum karbonat (caco3) ve sodyum karbonat (na2co3) barındıran ve bu özellikleri yüzünden cam ve seramik endüstrisinin vazgeçilmezleri arasında yer alan dolomit, nadir ve çok değerli bir kireç taşı olarak biliniyor.

    Bunun yanı sıra Türkiye'de 13,9 milyar ton mermer, 8,3 milyar ton iyi kalitede linyit kömürü, 5,7 milyar ton kaya tuzu, 1,2 milyar ton ısı kalitesi yüksek taşkömürü, 1,8 milyar ton bor, 1,5 milyar ton da ponza taşı rezervi bulunuyor.

    Türkiye'de ayrıca 1,9 milyar ton da blister bakır cevheri bulunuyor.

    Toplam 49 ayrı cins maden cevherinin bulunduğu yer altı maden kaynaklarının bugünkü piyasa değerinin ise yaklaşık 2,5 trilyon dolar civarında olduğu sektöre yakın kaynaklar tarafından ifade ediliyor.

    MTA'nın araştırmasına göre yer altında bulunan diğer madenler arasında, 29,6 milyon ton asbest, 82 milyon ton asfaltit, 35 milyon ton barit, 251 milyon ton bentonit, 1 milyar 641 milyon ton bitümlü şist, 88 milyon ton boksit, 3,8 milyon ton ton civa, 380 bin ton toryum, 233 milyon ton trona, 9 bin 137 bin ton uranyum, 345 milyon 158 bin ton zeolut ve 3 milyon 725 bin ton da iyi kalite zımpara taşı bulunuyor.
    Altın ve gümüş rezervi

    Bu arada araştırmalar, Türkiye'de 600 ton altın ve 6 bin 62 ton da gümüş rezervi bulunduğunu gösteriyor. 239 milyon ton felspat, 70 milyon ton fosfat kayası, 25 bin ton krom, 86 ton kurşun, 2 milyon 270 bin ton kuvarsit, 626 bin kükürt, 1 milyon 483 bin ton lületaşı, 4 milyon 560 ton da manganez bulunuyor.

    http://www.enginbilim.bye...+article.storyid+2602.htm

    --spoiler--

    ayrıca yeraltı ve yerüstü doğal zenginliklerini değerlendirmek adına herhangi bir ar ge çalışması yapmayan bir türkiye dışa bağımlı olmak zorundadır. nitekim yapılan araştırmalarda bunu gösteriyor. bor madeni ülkemizde bolca var ve gelecekte yakıt dahil olmak üzere bir çok alanda kullanılmasına kesin gözüyle bakılıyor fakat ne yazık ki gerekli ar ge çalışmaları yapılmadığı için biz ülkemizde çıkardığımız bor madenini ham şekilde avrupaya satarak işlenmiş şekilde geri almaktayız.

    --spoiler--

    Düşük Ar Ge yatırımları dışa bağımlılığı artırıyor

    Çalışmaya göre keskin rekabet şartlarında öne çıkmanın anahtarı teknolojik alanda yaratılan yenilikler. Teknolojik yenilikler hem üretim ve rekabet gücünü artırıyor hem de daha düşük maliyetlerle daha yüksek verimlilik kazandırıyor. Yeterli Ar Ge yatırımı yapmayan ülkeler ise bu rekabette geriye düşerek dışa bağımlı hale geliyor.

    2007 yılı ilk yarısı rakamlarına göre Türkiye'de ihracatın ithalatı karşılama oranı %61,90'a gerilemiş durumda. Dış ticaret açığının giderek artmasının temel nedenlerinden birisi de Ar Ge yatırımlarının düşük kalması. Çalışmaya göre aynı malın daha yüksek teknolojiyle yurtdışında daha ucuza üretilmesi, yerli üreticileri çaresiz durumda bırakıyor ve ithal ürünlere ilgiyi yüksek tutuyor.

    http://www.deloitte.com/d...526cid%253D204927,00.html

    --spoiler--
    5 ...
© 2025 uludağ sözlük