davulcu Shaun Steels 2 ekim'de gruptan ayrıldığını açıkladı. sorunsal şu ki bir haftada yeni bir davulcu nerden bulunacak, sanırım session bir eleman getireceklerdir artık.
beklenilenden daha az ilgi gören, ön grup let it flow'un baydığı; my dying bride'in bilette 21:00 yazmasına rağmen 22.30'da sahneye çıktığı ve 00:00' a kadar sahnede kaldığı konser olmuştur.Grup yeni albümünden iki şarkı çalmış böylece a kiss to remember gibi baba şarkıları çalmaya vakit olmamıştır.Mekanın küçüklüğü göz önüne alınırsa vip bilet alanlar enayi konumuna düşmüşlerdir çünkü sahneye en uzak noktadan bile grup üyeleri rahatlıkla seçilebiliyordu.
şimdi nerden başlayayım, hangi kelimelerle ifade edeyim ki...
başka sitelerden tanıdığım istanbullu şahıslarla istiklal'de muhabbet sarmış olsa gerek "salla ön grubu" diyen bir iç sese hayır denememesi nedeniyle grubun sahne almasına ancak 10 dakika kala mekana ulaşıldı*** ve başa gelecekler bilinmeden vip bölümüne geçildi. ancak bizim işgüzar organizatörlerin mantığını da anlamış olduk. kafes gibi bir yer ve bu alana olması gerekenden daha fazla insan konuşlandırılmıştı. arada da hayvan gibi demir engel. en ufak bir itişme de takılıp düşmemek mümkün değil.
itişme dedim değil mi, ama misal catherine blake'de "Die Erorians' visit had been" sözlerinden sonra esen o hayvani rifflerde insan hiç değilse birbirinin üstüne hücum etmez mi ? yok kardeşim yok, istanbul seyircisi cacık çıktı. hayır sanki müzeyyen senar var karşılarında ve ara sıra "eller havaya" olayından başka girdikleri bir atraksiyon da olmadı. kuzu gibi dinlediler...ve beni sinir ettiler. azmadan my dying bride dinlendiğini de ilk defa gördüm. oysa neler neler hayal etmiştim...the cry of mankind'ın o kutsal 6 notası boyunca "hu çeken" koca bir salon....ama yok işte...meğerse psikopat olan tek kişi ben mişim...yazık size valla....
evet seyirciye uyuz olmamı geçersek arka fondaki m.d.b. yazısı ve üzerindeki ışık oyunları bize az sonra cennet kapısının buraya açılacağını müjdelerken , elemanlar geldi ve kiyamet koptu, çığlıklar, alkışlar derken hemen yanı başımda bir çiftin s*kişmeye başlaması beni çileden çıkardı. hayır tabi ki tahmin ettim olacaktı elbet, iyi de aşırı olması dikkatimizi dağıttı doğal olarak, neyse bir ara kıza gayet güzel geçirdim, yere düştü salak.
tanrılar sahneye çıktıklarında bu sanki bir rüyaydı. yani onları seyrediyorsunuz ama inanamıyorsunuz, işte aaron..2 metre önünüzde 2 metre boyuyla, o ne karizma, o ne havalar öyle, ama sonra anladım ki grubun bütün elemanları karizma be, andrew çok uzağımdaydı ama kraliyet ailesi üyesi gibi giyinmişti. ade'de koluna bir demir parçası bağlamış sıkmıştı. hamish'in dövmelerine hayran kaldım ve aaron...iki saniye göz göze geldiğimizde artık ölmek için hazır olduğumu anladım. sarah ta mükemmel bir hatunmuş. hamish çok şanslı adam*. davulcu ise session'du ama hiç sırıtmadı, gayet iyi çaldı ki ben doğaçlama çalacağından emindim resmen.
the whore the cook and the mother...diğer adıyla bir kadının nasıl olması gerektiğini anlatan edepsiz m.d.b. şarkısı ile başladı konser. yav pembe ışıklandırma çok iyi gidiyo bu şarkıya, bu arada hemen farkettim ki aaron'un sesi kayıttan gibi, mükemmeldi tek kelimeyle. eşlik ettim hayvanlar gibi, ama bir yandan da kayıt yapmak zorundaydım. inanamazdım orada olduğuma bu görüntüler olmasaydı eğer...rüya işte...
hamish görevlendirilmişti o kutsal 6 notayla bizi s*kmeye, kendisi de uçmuştu resmen, seyirciden paso çığlık, alkış derken sarah ablamız girdi ve ardından nedense bütün gözler yukarıya çevrildi...çünkü kendi cennetimizi kurmuştuk o sırada orada ve tanrıya ihtiyacımız olmadığını düşünecek kadar da kendimize güven duyuyorduk, bir yıkım, bir hüzün ve kendinden geçen elemanlar, sigarayla tempo tutanlar ve bol bol sevişenler...ne kadar güzel görüntülerdi. aaron parçayı söylerken yerlere yattı resmen, kötü koydu bu bize, adam harbi deli ve full karizma idi. şarkı aralarında thank you ile geçiştirirken giderek dili de çözüldü ısındı bize.
ardından catherine blake ve she is the dark, normalde bu iki şeyi* arka arkaya dinlemeye korkan ben, karşımda canlı canlı çalınması üzerine şoka girmiş olmalıyım ki kalakaldım ve sadece vokale odaklandım, seyirciler sessizliğini korurken, yapılan yerinde ışık show'ları biraz olsun ortama hareket getirdi.
bu ayinden sonra da yağmur sesleri duyuldu ve öküz salon mal mal "bu neydi" gibilerinden beklerken ben dreadful hours diye çığlık attım ve ondan sonra çığlıklar koptu. şarkının sonundaki "father has gone...child, please come awake please my tiny son" derken ağlayan aaron'a arkamda duran bebenin "ağlama aaron kıyamam" diye acınası bir sesle laf sokması üzerine "peki sen ne için geldin buraya ? " diye bağırmam ve bebenin sus pus olması ise gecenin ayrı bir olayıydı.
son albümleri a line of deathless kings'ten 3 parça çaldılar. deeper down, I Cannot Be Loved ve...bis'ten sonra çaldıkları To Remain Tombless. deeper down değil de albümdeki diğer parçaların hepsi de mükemmel, To Remain Tombless öncesi çok hoş bir ışık şovu yaşandı perdede. sarah süperdi klavyede...
forever people, the blue lotus ve...turn loose the swans...bunlarda acı koyan diğer parçalardı.
yaşanan ilginç bir olay, konserin sonlarına doğru bir eleman sahneye fırladı, önce andrew'e sarıldı sonra "my dying bride, yeahh" diye bağırdı ve aaron'a doğru ilerlerken güvenlik adamı tutup seyircinin üstüne attı. bunu gören aaron ise "good evening" dedi alaylı bir sesle, kendisi gülebiliyormuş meğerse...daha sonra da "he's my brother" dedi...pekte alçak gönüllü. türkiye'ye bu ilk gelişlerinde çok iyi vakit geçirdiklerini söyledi ve konserin sonunda da "see you next year" demesiyle de bir hoş olduk tabi...
22.15 gibi sahne alan grup 00.00 da olayı tamamladı.
fazla uzatmaya gerek yok, yazmak istediklerimin yarısıydı bunlar. kısaca grubun mükemmel, seyircinin ise vasat olduğu bir şölendi kendileri...
Aaron'un karizması, sahnedeki soğukluğu ver şarkılarla bütünleşmesi için bile izlenebilecek bir konserdi. A kiss to remember, sear me, crown of sympathy, two winters only, the scarlet garden çalmadılar. Zaten o kadar güzel şarkı ard arda çalınmaz. Cry of mankind ve my hope my destroyer yetti de arttı bile.
konser gunu köstebekten 40 ytlye biletlerimizi aldıktan ve uzun ugraslar sonunda refreshe vardıktan sonra herseye degecek bir konser olmus,vipnin hemen arkasından konseri izleyerek aaron'u daha yakından hissetip coşulmuştur.