bu bir işçi sınıfı ayaklanması değildir.
apolitik ve lümpen gençlerin ağzında salyalarıyla sağa sola saldırdığı, hayalini kurdukları ürünleri yağmalamak için birbirleriyle yarıştıkları, saçma sapan bir olaydır.
londrada yaşayan arkadaşıma göre yüksek vergi fiyatlarına rağmen devlet bünyesinde çalışan insanların işten çıkarılması ve ücretlerde kesintiye gidilmesi sonucu çıkan bir isyanmış millet verdiğimiz paralar nereye gidiyor diye isyan çıkartmış.
bazen anarşinin gerekli olduğu ortadadır. Bu olaylardan sonra polis bir daha birini öldürebilir mi? tabi ki hayır. iktidardaki kişiler ayağını denk almak zorunda kalırlar. işte biz bunu yapamadığımızdan ülke başbakanı kız mıydı kadın mıydı diyebiliyor,polis insan öldürebiliyor, toplu mezarlar olabiliyor. Biz isyan edemedikçe bize öcü diye isyanı iyi diye körü körüne bağlılığı yutturdukları sürece bizden adam olmaz.
Tottenham'da başlayan ve tüm ingiltere'ye yayılan gösterilerde bir kişinin söyledikleri, ayaklanmanın özünü veriyor.
ITV kanalından bir muhabirle, bir gösterici arasında geçen diyalog şöyle:
"- Kendinizi ifade etmek için en iyi yol isyan etmek mi?
- Evet. Eğer isyan etmeseydik, şu an benimle konuşuyor olmazdınız, değil mi? [Muhabir verecek yanıt bulamayınca sözüne devam ederek] iki ay önce Scotland Yard'a yürüdük, 2 bin kişi, hepimiz siyahtık, barışçıl ve sakin bir yürüyüştü, ve ne oldu? Basında tek kelime bile yer almadı. Dün gece biraz isyan ve yağma oldu, ve etrafınıza bir bakın."
öyle devrim mi olurmuş. öyle devrime sokayım. sistemli hareket edip belli bir stratejiye göre harekat yönü belirlenmezse ve herkes kendi kafasına göre dükkan yağmalarsa, sivillere zarar verirse, tecavüz ederse, cinayet işlerse, kavga ederse, kısacası kaos zemini için elinden gelenin fazlasını yapıp fiziksel olarak belki aktif ama mental açıdan nötr uygulamalara giderse bu gerizekalıların yapacakları sistem karşıtı eylemler ellerinde patlar. böyle aptal proletarya olmaz olsun. egemen sınıfın güvenlik güçlerinde iş yok zaten. hal böyle iken ülkenin tüm kentlerindeki önemli kamu kurum ve kuruluşlarını basıp basını oralara yönlendirirseniz belki tabandan daha fazla destek alırsınız. ama yok sizin işiniz devrimle değil, sizin amacınız yağma ve talan etmek. bu yolla refah seviyenizi çok yükselteceksiniz merak etmeyin beyler. ülkede ırk savaşları ve göçmenlere karşı başlatılan şiddet politikası tam anlamıyla patlak verince göreceksiniz ananızın amını.
türkiye'nin güneydoğusunda hak aradıklarını iddia eden teröristler dükkan yağmaladıkları zaman "vay şerrefsizlerr" diye söz alan yurdum türkü, her nedense londra türkleri evlerini ve dükkanlarını korudukları zaman "kendini bilmezlerr!!" demeye başlıyor. afedersiniz?
ki, devrim ve isyan adı altında onyıllardır yapılagelenler hep aynı; hakkın yenildiyse hakkını gidip hakkı yenilen diğer masumlarda ara. sen sistemin çarkları arasında ezildiysen gidip aynı çarkta tutunmaya çalışan suçsuz esnafların dükkanlarını yağmala ve böylece devrim yap. hayırdır, karakol yağmalamaya götlerimiz yemiyor mu çakma devrimciler? amerikan malı gömleklerinizin altına giydiğiniz t-shirtlerdeki che'yi tersten dinleyip götünüzle mi anladınız?
haksızlığa ses çıkarmıyor olmak onun kabullenildiği anlamına gelmez. o çok sevdiğiniz v for vendetta'daki v nasıl arıyordu hakkını? dönerci yağmalayarak mı? hayır, hükümet binasını patlatarak. ama yok, ne gerek var öyle tehlikeli işlere kalkışmaya. hazırda brown amca'nın kitapçısı var ya zaten. indiriverin camlarını aşağı; sistemi alt-üst edin.
son: savunduğunuz çapulcuların 30 sene önceki versiyonları evlere girip insanların paralarını alıyorlardı. ama devrim yine de güzel şey değil mi, her nasıl yapılırsa yapılsın...
londra'da 1 kisi ölüyor ve halk sokaklarda. Türkiye'de her yil en ay onlarca kisi ölüyor ama kimsenin umrunda degil. Hatta tayyip bunun üzerine polisi savunuyor ve herkes tayyip'e oy vermeye devam ediyor.
yapılanların hak hukuk arama değil fırsattan istifade eylemler olduğu gün gibi ortadadır. memleketin ne kadar göçmen ve zencisi varsa sağı solu yağmalakta, yoldan geçen insanları donuna kadar soymaktadır; öyleki videoları izlerseniz soyduğu mağazada ki kıyafetleri üzerine deneyerek bile rahat tavırlar sergilemekte. bazıları da çıkmış fakir fukara edebiyatı yapıyor.
dükkanlarının yağmalanmasına evlerinin yakılmasına seyirci kalmak isteyemeyen türk/kürt gurbetçilerimizin mahallecek kilitlenip isyancıları kovalayıp dövdükleri bir hal almakta. polisin 4 çocuklu siyahi bir vatandaşı öldürmesiyle başlamış isyan. polis şiddetini kınamak olarak başlayan sonradan seyrini değiştirerek amacından sapmış ve bölge bölge yağmalamaya geçilmiştir. eh karşılarında anadolu aslanları var. o değil de hackney mahallesindeki türklerin "yürüyün uleeaann allaaahahahaha" diye sopa döner bıçaklarıyla isyancıları kovaladığı bir video var ki ekran başında gülmekten kendimden geçtim. hayır birde bu isyancıların kaçışlarını görmelisiniz. video linkini kaybettim bulursam ekleyeceğim buraya.
ayrıca tüm londra halkı türkleri desteklemeye başlamış. işte bir türk vatandaşın sözleri:
"we're protecting our homes. this is war."
aklıma geçtiğimiz kurban bayramında angus için şu yorumu yapan türk geldi:
çok kültürlülüğün çark ettiğini gösteren yağmalardır. çünkü isyan eden, sağı solu yağmalayan parazit, asalak grup zencilerden ve göçmenlerden oluşmaktadır ki isyan sebebi de öldürülen zenci falan değildir. maksat kaos çıkartmak ve ülkeye mümkün olduğunca zarar vermektir. haliyle ingiltere'de de tüm avrupa'da olduğu gibi göçmen düşmanlığının artmasından başka bir şeye yaramayacak yağmalardır. sokak ortasında zenciler tarafından üstü başı soyulan insanların olması ingiltere'de 'english defence league' ve benzerlerine büyük bir sempatizan kitle kazandıracak.
insani güldüren haberlere sebep olan ayaklanma. haber şu,
londra'nın bazı bölgelerinde yaşayan türklerin dükkânlarını ve mallarını göstericilerden korumak için sopalarla, döner bıçaklarıyla ve kebap şişleriyle savunma nöbet tuttukları ifade ediliyor.
Ülkemiz boyalı basınının ağırlıkla bölgedeki türklerin mallarını çeşitli savunma aletleriyle "kahramanca" korumasını öne çıkararak verdiği ayaklanma.
esasında ise kapitalizmin eşitsiz düzeninin çeşitli zamanlarda çeşitli ülkelerde verdiği patlakların "gösterişli" bir örneği olacak gibi görünüyor.
gelişmeleri yukarıdaki ayrımların farkında olan bir yayın organından, sol haber portalı'ndan alalım:
"ingiltere'de yoksul ve göçmenlerde biriken öfke patladı. Bir kişinin polis tarafından öldürülmesiyle başlayan olaylar durmuyor. Gelecekleri de, bugünleri de kapitalizm tarafından ellerinden alınan gençler, öfkelerini sokağa taşıyor.
ingiltere geçtiğimiz Cumartesi başlayan protestolar ve ölçüsüz polis şiddetiyle sarsılmaya devam ediyor. Perşembe günü dört çocuk babası 29 yaşındaki Mark Duggan'ın polis tarafından yol ortasında sorgusuz sualsiz öldürülmesinin ve ardından hiçbir açıklama yapılmamasının, kimsenin ceza almamasının üzerine ülkede başlayan eylemler, polis şiddetiyle de birleşince kuzey Londra'yı alevler sardı. Polis kontrol sağlamaya, ingiliz basını eylemcilere karşı kamuoyu yaratmaya çalışıyor.
Geçtiğimiz birkaç gün ingiltere, kuzey Londra'dan gelen çatışma, yangın ve tutuklama haberleriyle sarsıldı. Semtten semte sıçrayan ayaklanmalarda şimdiye kadar kimse hayatını kaybetmezken 215 kişi tutuklandı. Onlarca yaralı ve dönülemez hasara uğramış birçok bina ve mağaza var. Polisin ölçüsüz ve planlı şiddeti kameralara yansıdı ancak yetkililer hâlâ "hazırlıksız yakalandık" yalanları savuruyor. Şehrin birçok semtinde yolcu otobüsleri, mağazalar, polis araçları ateşe veriliyor. Mark Duggan'ın ölümü üzerine yapılan eyleme ve ailesinin başvurularına karşın polis henüz net bir açıklama yapmış değil. Duggan'ın ölümü ve onun için yapılmış olan eylemin bu boyutlara ulaşması üzerine polisin uydurmaları bitmiyor.
Yol ortasında infaz
Geçtiğimiz Perşembe günü, 29 yaşındaki dört çocuk babası Mark Duggan, nişanlısını görmek için taksiye bindikten bir süre sonra, araç polis tarafından durduruldu. Akşam saat altı civarıydı. Arabadan indirilen Duggan, aracı durduran polis tarafından sorgusuz sualsiz vurularak öldürüldü. Polisin iddiası, önce Duggan'ın kendilerine ateş ettiği ve polisin nefsi müdafa sonucu Duggan'ı vurduğu yönünde. Ancak görgü tanıklarının ifadeleri bunun aksine, "Duggan'ın yere yatırılıp sonra ateş edildiğini" söylüyor. Balistik rapor henüz çıkmış değil. Ancak iddia Duggan'ın "ölüm tehlikesi yaratacak şekilde dönüştürülmüş basit bir tabanca ile silahlı polislere saldırdığı" yönünde.
Duggan'ın erkek kardeşi Shaun Hall, Mark Duggan'ın bir "aile adamı" olduğunu ve böyle bir şey yapmış olamayacağını söylüyor: "Uydurmayın. Kardeşim öyle bir insan değildir. Polise ateş açacak kadar salak da değildir, bu saçmalık."
Polis şiddetini örtbas etmekle görevli Bağımsız Polis Şikayetleri Konseyi'ne başvuran aileye henüz bir açıklama yapılmış değil. Gösteriye katılanlardan biri gazetecilere Duggan'ın annesinin bile tanıyamayacağı bir hale getirildiğini söyledi. Polis ise yaptığı açıklamalarda yapılan operasyonun planlı olduğunu söylüyor ancak operasyonun neden yapıldığı hâlâ açıklığa kavuşturulmuş değil.
"Mark Duggan için adalet"
Duggan'ın sorgusuz sualsiz infazı üzerine Cumartesi günü, kurbanın ailesinin de içinde bulunduğu 200 kişilik bir topluluk Tottenham polis karakolu önünde eylem yaptı. "Mark Duggan için adalet" sloganının atıldığı eylem sakin geçerken akşam saat 20:30'da çatışmalar başladı. Polis bu konuda da kendini temize çıkardı. Bir grup gencin polis arabalarını yakarak mağazaları yağmalamaya başladığını söyleyen polis "Bir gerilim bekliyorduk ancak bu kadarına da hazırlıklı değildik" dedi. Ancak eylemciler, Duggan için yapılan eylemden sonra 16 yaşında bir kadının bir polisin sopalı saldırısına maruz kalmasıyla işlerin çığrından çıktığını söylüyor.
iyi ki hazırlıksızlarmış
Duggan için yapılan eylemin ardından yaşanan gerginlikle Altın Yetki yapısı (büyük çaplı terörist eylemlerinde kullanılan yüksek yetki) "kuruveren" polisin "bunu beklemiyorduk" iddiaları da yalanlanmış oldu. Çatışma alanlarına büyük polis ve araç desteği yağarken, havada polis helikopterleri cirit atıyor.
Kaldı ki bu şiddet ingiltere polisinin ilk vukuatı değil. 2009 yılı Nisan ayında yapılan G8 zirvesinde de benzer icraatlara imza atan polis, Ian Tomlinson'ın ölümüne sebebiyet vermiş ve Nicola Fisher'a saldırmıştı.
5 Ocak 1985 yılında işsiz siyah bir genç olan Floyd Jarrett'i "araba çalma suçundan" vurmuş, evini basarak annesi Cynthia Jarrett'in kalp krizinden ölümüne yol açmış olan polis, 80lerde, özellikle de Tratcher'ın muhafazakar hükümetinin, istihdam, işçi halkarı, yaşam standardı ve gençlik politikalarına karşı gerçekleşen ayaklanmalarda da benzer bir vahşet sergilemişti.
Londra'nın kuzeyi savaş alanı
Cumartesi akşamı saat 20:30'da başlayan çatışmalarda çoğu gençlerden oluşan gruplar Tottenham'da bulunan mağazalara, yolcu otobüslerine ve polis araçlarına tuğla, şişe ve yumurtalarla saldırdı. Bir süredir biriken kızgınlığın sonucu olabilecek bu ayaklanmada "Yanıt istiyoruz" ve "Kimin sokakları? Bizim sokaklarımız" sloganları atılırken, polisle çatışan eylemcilerin dışında bir grup insan, mağazaları yağmalamaya başladı. Görgü tanıkları kalabalığın bir kısmının Tottenham'ın dışından olduğunu söyledi. Özellikle büyük şirketlerin mağazalarının zarara uğradığı çatışmada birçok mağaza bir daha açılamayacak duruma geldi.
Pazar günü Woodgreen'de de benzer bir tablo vardı. Dün de Peckham'da 18:30'da başlayan çatışmalarda kar maskeli polis ekipleri Mare Caddesi'ni kapattı. Saat 19:00'a gelirken eylemciler gruplara ayrıldı, bazı sokaklar polis kontrolüne geçerken, bazı sokaklara tek bir polis giremiyordu. Pek çok yerde yangınlar çıktı ve mağazalar yağmalandı. 19:30 sularında Peckham'da alevler geniş bir alanı kaplamış, itfaiye olay yerine varmıştı.
Parlementoda hükümete karşı bir suçlama dalgası yükselirken italya'daki yazlığından açıklama yapan Başbakan Yardımcısı Nick Clegg, hükümetin yetersizliği iddialarını reddetti. Üç gün içerisinde 215 kişinin tutuklandığı ve birçok polis ve sivilin yaralandığı olaylarda kimse hayatını kaybetmedi.
Eylemler başka şehirlere de taştı
Eylemler, bu sabah itibariyle en az üç büyük kente daha taştı. Birmingham, Bristol ve Liverpool'da da eylemci gençlerin gösterileri kentin belli bölgelerine hâkim oldu.
Siber-hafiyelik ve Guardian'ın işgüzarlığı
Enfield, Wathamstow ve Brixton'da da isyan başlarken Metropolitan Polis Komiseri Tom Godwin, Twitter üzerinden de takibe devam ettiklerini, paylaşımlarından yola çıkarak insanları tutuklayabileceklerini söyledi.
The Guardian gazetesi de bir yandan polisi şiddete çağıran, "Tottenham vahşeti polise bir uyan çağrısıdır" başlıklı, bugüne kadar polisin kimi yerlerde uyguladığı "nezaket polisliği"nin bitmesi gerektiğini ve "bu gangsterler"e karşı silahlanmak gerektiğini söyleyen yazılar yayınlarken, bir yandan da Twitter ve BlackBerry Messenger üzerinden anketler düzenliyor.
Orada yaşananları orada olanlar kadar iyi kimse bilemez fikriyle "Siz orada mıydınız?" sorusu sorarak okuyucularından onay ya da kınama içerikli mesajlar isteyen gazete ayrıca "Sizce Mark Duggan için yapılan eylemler neden bu boyutlara ulaştı?" gibi anketler de yapıyor. Yayınladığı yorumlarda herhalde ellerinden geldiğince "tarafsız" davranan The Guardian, olan bitenleri anlatan iletilerden polis şiddetini ayıklamış gibi duruyor.
80'lerin olayları hatırlandı
ingiltere ilk defa bu tarz ayaklanmalara şahit olmuyor. 1980 yılında polisin Bristol'daki Black and White Café'ye yaptığı baskının ardından yaşanan ayaklanmada 130 tutuklama gerçekleşmiş, 81 yılında Brixton'da polisin bir genci bıçaklaması üzerine onlarca sivilin ve yüzlerce polisin yaralandığı olaylar yaşanmıştı. Yine aynı yıl, 20 yaşındaki Leroy Cooper'ın tutuklanması üzerine yaşanan olaylarda bir adam polis aracı tarafından ezilerek ölmüş, 500 kişi tutuklanmıştı. Pek çok gazete 80'lerin ayaklanmalarına gönderme yapıyor ve o zaman eylemlere katılanlarla "yok efendim biz bu kadar vahşi değildik" temalı söyleşiler gerçekleştiriyor.
Türk topluluğu kendi derdinde
Dün ingiliz basınına yansıyan bilgilerden biri de, Londra'da Türkler'in ağırlıklı yaşadığı mahallelerde eylemlerin bastırılması idi. Özellikle Türk esnaf, dükkanlarının bulunduğu sokakların başında döner bıçakları ve beyzbol sopalarıyla nöbet tutarak, ayaklanmacılara karşı kendi çıkarını koruyan bir tavır aldı.