tipik istanbul büyükşehir belediyespor izlediğimiz karşılaşmadır.
tipik diyorum, ilk maç kapalı kutu. büyüklere sürpriz yapan bir takım üzerine bu stadta beşiktaş'a ters gelmesi.
zaten bu maçla alakalı ilk yazımda da söyledim, "hem ilk maç hem belediye. tek korktuğum bu" diye. korktuğumuz başımıza geldi. belediye bahsettiğimiz bu tek fırsatı kullandı.
tıpkı geçen sezonki maç gibi, kaçırılan pozisyonların çok arandığı karşılaşma olmuştur.
ligin ilk maçı, insan mükemmel top oynanmasını beklemiyor. mücadele edilsin ve elbette kazanılsın yeter anlayışı. ilk yarıda ligin ilk maçı için, beklediğimiz türden bir oyun vardı. mükemmel olmayan ancak pozisyon yakalayan, ortada dönen bir mücadele. holosko'nun yerinde bindirmeleri, nobre'nin hareketli oyun tarzı iyiydi. buna fink ve ernst'in olumlu oyunları da eklenince "lan bir şekilde atar alırız" düşüncesi hakimdi ki, 29. dakikada "at fink'e" mottosu gerçekleşti. fink'e atıldı o da yaklaşık 25 metreden düzgün bir vuruşla öne geçirdi. arkasından belediye'nin iyi organizasyonunda, ibrahim akın muhteşem yeteneklerini sergileyip, arka arkaya çalımlarla önce bizim, akabinde spiker melih gümüşbıçak'ın da dediği şekilde "göstere göstere" jeneriklik bir gol attı. jeneriklik derken, o golü halı saha takımında yesek, defanstaki arkadaşlarla tartışır "lan soksana ayağını nasıl yiyorsunuz ya" deyip papaz oluruz. sonrasında yine birkaç pozisyon ve ilk yarı biter.
ilk yarıda net 4-5 pozisyon var beşiktaş adına. belediye ise tek doğru düzgün atağında, ibrahim akın'ın bireylsel yetenekleriyle getirip buldukları tek pozisyonda golü yaptı. ilk yarıdaki oyun ile "ikinci yarı atarız lan" diyorduk. yusuf yokları oynadı sahada, yerine beğenmesem de bobo'nun girmesi gerekirdi. sonrasında ikinci yarı başladı.
mustafa denizli geçen sezon abzürt 11'ler çıkarıp, 2. yarıda olması gereken 11'e dönünce maçları alırdı. bu defa ise tam tersini yaptı. tamam yusuf etkisizdi ama ilk yarının en iyisi holosko hangi akla hizmet oyundan alınıyor, hazır olmayan nihat sürülüyordu sahaya?
şkşncş yarı başladı beşiktaş sanki hortlak görmüş gibi pas hataları yapıyordu. fink yoktu ortalarda. nihat desen ofsayt pozisyonunda kalıyor sirekli. bobo desen bildiğimiz bobo. ağır ve sık top kaptıran. bunlara tello'nun etkisizliği de eklenince ortaya pek bir şey çıkmıyor. uzun süre belediye'nin nispeten daha iyi oyunu ile kör dövüşü şeklinde geçti. sonra beşiktaş arka arkaya kullandığı kornerlerle bir silkindi kendine geldi. ferrari'nin kafası çizgiden çıkarıldı, sonrasında tello'nun düşürüldüğü pozisyonda pozisyon net penaltı iken çalınmadı. gerçi yunus yıldırım da olsa çalmazdı, allah var yukarda. nihayetinde beşiktaş. neden vereceksin ki penaltı?
derken maç bitti.
ikinci yarıdaki değişiklikleriyle daha doğrusu nihat'ı sürüp, holosko'yu almakla mustafa denizli muhtemel galibiyeti elinin tersi ile itmiştir. zira nihat takım savunmasına zerre katılmamış, genelde ofsaytta kalmış, bencil tavırlarını sürdürmüş, top kapamamıştır. hazır değildir belli. hazır olsa da çok bir şey ifade edeceğini sanmıyorum. zira takım oyunundan ziyade "ben yıldızım" havasında bencilce davranacak. bir de takımda nihat'a oynama hastalığı oluşmuş. daha müsait adamlar varken nihat'a verilmeye çalışılıyor garipsemedim değil.
erhan güven, ismail oynadığı diğer karşılaşmalara nazaran ne kadar düşüş göstermişse, diğer maçlara nazaran daha derli topluydu. sivok-ferrari ikilisinin daha birlikte oynamaları lazım. şu maçta gökhan zan olsaydı eminim maçı tek pozisyon ve tek golle kapatmazdı belediye. ernst bildiğimiz ernst, fink ikinci yarı yoktu ama adam görevini iyi yapıyor. tello aklı nerede bilinmiyor. adam gibi tek duran top kullanmadı. bir tane serbest vuruşu iyi attı ama nobre dokunamadı.
beşiktaş hücum hattı kalecinin üstüne üstüne atarak beşiktaş'ın rahat kazanabileceği maötan berabere ayrılınmasını sağladılar sağ olsunlar.
nobre'ye ayrıca değinmek istiyorum. bu adamın özverisinin 10'da biri ne bobo'da var, ne de has evlat nihat'ta. adam her yerde. bir tek kaleye geçmediği kalıyor maç içinde.
bobo'ya olimpiakos'un ciddi ciddi talip olduğunu sanmıyorum hatta kulübe resmi teklifte bulunduklarına da inanmıyorum. eğer varsa teklif ve 5 milyon euro veriyorlarsa çok bile bu adam için. batuhan şımarık falan ama bobo'nun eksikliğini hissettirmez. hani halı saha maçına iyi oynayan bir arkadaşınızı çağırısınız da içinde aslında oynama isteği yoktur ve sırf laf olsun diye oynamaya çalışır da pek bir şey yapamaz da, arkadaşlarınız "getireceğin adamı s.keyim" derler ya? hah işte. o arkadaşınız bobo'dur. isteksiz, güçsüz.
belediye takımı ilk yarıdaki gibi oynarsa ligde 10. sırayı zor görür. her rakip beşiktaş forvetleri gibi kalecinin üstüne üstüne vurmaz, her maçta çizgiden top çıkaranın çıkmayabilir, her maçta ibrahim akın bu denli iyi olmaz. yani abdullah avcı önlemini alsın.
mustafa denizli bu kafayla, bu inatlarla giderse bize bu sezon hüsrandan başka bir şey gelmez. oyuncu tercihlerinde doğruları bildiği halde, hala toto oynuyor.
velhasıl, bu takımım eksikleri gün gibi ortadadır. şu saatten sonra da adam gibi birini getirebilecekleri de gayet açıktır ki çok da olası değildir. beceriksizlik hala diz boyu. devre arası delgado'nun bonservisini 7,5 milyon dolar verip alacağınıza, o 7,5 milyona 5 daha hatta bir 7,5 daha ekler, kralını getirirdiniz yerine! allah'ın belası beceriksizliğiniz paçadan aka aka bir hal oldu zaten. delgado sanki 10 milyon edecekmiş gibi ağalarımız saçıyorlar parayı. sallamasyon yabancıları alıp, 5 yıllık sözleşme imzalayıp, ondan sonra da göndermek için 40 takla atmak, çuvalla paralar savurmak dışında başarılar da bekliyoruz yönetimden. gerçi ben şahsen beklemiyorum da, umut işte.
istanbul büyükşehir belediyespor'un haddini bilerek oynadığı ve daha akıllı hücum ettiği, ayrıca eski beşiktaşlı ibrahim akın'ın belki de ilk haftanın en güzel golünü attığı 2009-10 sezonu açılış maçı. ayrıyeten