- aşkım nasılsın?
* iyiyim hayatım** sen nasılsın?
- bende iyiyim aşkım... falan filan diye başlar.
sabah 10:30 gibi tekrar bir mesaj gelir:
- aşkım napıyorsun?
* iyiyim dersten yeni çıktım işte.
- ha iyi bende arkadaşlarımla beraber kahve içiyordum.
* iyi güzel de sordum mu?
- ??!?!?!?!?!?!....
Her zaman aynı muhabbetin döndüğü ve bir zamandan sonra sıkan aktivitedir.Uyuyakalmak en kaçınılmaz olaylardan biridir. (bkz: gece mesajlaşırken uyuya kalan erkek)
ilişkinin ömrünü, güzelliğini, sadeliğini ve anlamını azaltan hatta yok eden durumdur. insan elinden geldiğince msn'den bile konuşmamaya çalışmalı bence. biraz özlemi tatmak lazım. sevgilinin değerini anlamak lazım. bir ilişkide bu başlıktaki örnekler çoksa, o ilişki laçkalaşmaya başlar bence. eğer birde 7/24 mesajlaşmaya insan vakit bulabiliyorsa kendisinin ömrüde çok değildir zaten.
ha belki diyeceksiniz eee evlenince nolacak diye? hep yüzünü göreceksin diyeceksiniz ama evlilik farklı bir olay. evlendikten sonra zaten aile için çalışırsınız, aile için çabalarsınız. artık bir aile oluyorsunuz. tıpkı anne,baba gibi. insan annesini babasını hergün görmekten sıkılır mı? tabikide hayır. aslında aşkı öldüren evlilik değildir, evlilik öncesi yaşananlardır. ama insan farkında olmuyor sanırım.
"yeni ergen abazan" gençlerimiz pek sevmez bunu, sıkılır. ama sik görmemiş kızlarımız bayılırlar, sevgilileri bu kadar sık mesajlaşmak istemediklerinde başka erkeklerle sohbet ederler. çevremden biliyorum, itiraz istemem hacı.
mesajlaşmanın bokunu çıkaran bireylerdir. utanmasalar yan yanayken bile mesajlaşacaklardır. buluşma öncesi:' aşkım ben yaklaştım, aşkım elli adım sonra ordayım, aşkım kusura bakma geç yazdım nefes aldım da, aşkım ben şu an giriş kapısının kulpunu aşağıya doğru indiriyorum, aşkım içeri girdim...' gibisinden her bir boku yazarlar. eh nerede kaldı buluşmanın heyecanı, birbirlerini özlemesi?