böylesine kaosa yatkın ve her an herşeyin olabileceği günlerde genelkurmay ın bile ağzını bıçak açmıyorsa mutlaka çok büyük bir fırtına çıkacağına yorulmalıdır. tahminim odur ki sınırları değiştirecek çok ciddi olayların planlarının gizliden yapıldığı günlerin içerisindeyiz.
öyle önemli dönemlerden geçiyoruz ki, tarihe tanıklık ediyoruz adeta.
''türkiye, 1926 ankara antlaşması'nda imzası olan bir ülkedir. bm'ye bu antlaşmanın takipcisi olun diyebilir. bu şekilde, türkiye konseyi güçlendirebilir. sonuçta, konsey kararlarda denetim hakkı elde ederse o zaman vilayet;
(musul vilayeti; musul-erbil-dohuk-süleymaniye-kerkük-diyala)özerklik isterse; özerklik, türkiye'ye bağlanalım derse türkiye'ye bağlanır.''
isviçreli hukukcu, j.anton keller
musul vilayet konseyi bm daimi temsilcisi ve arabulucu.
şayet böyle bir bağlanma olursa, bu dtp'nin yada benzeri partilerin elini kuvetlendirecek bir oluşum olur. bu oluşumla birlikte ilgili partilerin parlamentoda temsil sayısı bir daha ki seçimde artacaktır. yani hükümet bile olabilirler, birde hükümet olurlarsa zaten vay anam vay..
uluslararası hukukta aşiretlerin bir ülkeye bağlanmak istemesi ya da bir ülkeden ayrılmak istemesi "gebze il olsun" diyenler kadar bile değer taşımaz demektir.
adı üstündedir aşirettir. özerk yapıda bir vilayet ya da eyaletler, demokratik bir referandum yapmaları durumunda bu kararı verebilir.
ama güzel olan altmış üç aşiret liderinin ırak coğrafyasının dağdağasından kaçan bir gemi gibi memleketimin limanlarına sığınmak isteğidir.
yüzyıllardır "su medeniyeti" içinde yaşayıp da, içine medeniyet suyundan bir damla almamış, inatçı "taş kafa"lara bir örnek olması açısından sevindiricidir.
ama fikir bazında sevindiricidir; bu isteğin gerçekleşmesi muhaldir...