Sampiyonun besiktas, ikincinin sivas, ucuncunun trabzon oldugu yarrak gibi bir sezonda oynanmasi ulan ne bulsak da sacmalasak altina diye dusunen haylazlari heyecanlandirmistir.
Afacanlar iste.
Hee biz galatasaray taraftari olarak bizim uefa kupamiz var demeye devam ettik tabi.
galatasarayın kazanmasında daha doğrusu etkili bir futbol oynamasında en önemli etken bence ileride yaptığı pres ve oyunu dar bir alanda oynaması oldu. benfica atak yapmadı mı; yaptı ama en önemlisi bir deplasman takımı baskı yemedi ve işin çoğunu büyük ölçüde halletmiş oldu. maç bir ara öyle bir hal aldı ki benficalıların 0-0 ken de dahil bu maç da kazanmamız zor beraberliği alalım gibi bir haline tanık oldum ben. nitekim sahada takımı bu kadar korkutursan üstüne yenen gollere karşı bir refleks geliştiremezler. ilerisi için umut verdiği kadar, ilerde yapılan presi çabuk aşıp arka alandaki boşluklara sarkacak takımlarla oynanacak maçlarda bu futbol ölçü olmayacak daha doğrusu bu şekilde de oynanmayacak. dünkü taktik tam olarak bu maça uydu diyebiliriz. klasik olcak ama herkes çok iyiydi. yalnız kaç senedir bence hakkı teslim edilmeyen ayhan akman öyle bir top oynadı ki artık ona medya da ayrı bir parantez açmamak suç olur gibi.
galibiyetle havalara ucan, nasıl koyduk, yuruyun aslanlar gibi naralar atan arkadasların %90 lık kısmı 1.60 lık oranı değerlendirmişlerdir.
paralar yalan olunca sozlukte totem başlamıştır.
şimdi sevinsin tatlı su galatasaraylıları. hiç beklemedikleri ummadıkları bi galibiyet aldı galatasaray. mağlup olana kadar dillerinden düşürmezler artık...
duygulandırmış, ağlamama sebep olmuş maç. hatırlatırım ki galatasaraylı değilim. "ne güzel, böyle insanlar da varmış!" da demeyin, fenerli ya da beşiktaşlı da değilim, nihaha. her neyse. galatasaray'ın "acaba?" dedirtip uzun yıllar sonra tekrar güzel oyunuyla döndüğü karşılaşma olmuştur; benfica kötü oynadı onu da söylemek lazım ama. yine de söylenecek tek şey yok aslında, helal olsun cimbom.
galatasaray 'ın uzun yıllar sonunda avrupalı gibi oynadığı maçtır. takdire şayan bir başarıdır. evet, gaLibiyet başarıdır. bunun dışındakiLer Laf-U güzaftır. aLkışLar...
galatasaray'ımızın eze eze yendiği maç olmuştur. maç öncesinde, benfica gibi zorlu bir deplasmanda oynandığı için, sönmüş olan umutları yeniden yeşertmiş ve bütün umutsuz gs taraftarlarını sevince boğmuştur michael skibbe ve oyuncular. helal olsun size..
galatasaray'ın iyi bir futbolla benfica deplasmanında 3 puan çıkardığı karşılaşma.
kolay değil galatasaray yeni bir takım kurmuş, avrupa şampiyonası nedeniyle ona yakın futbolcusu sezon öncesi kamplara yeterince katılamamış, medyaya göre tartışmalı bir hoca ile tarihinde ilk kez şampiyonlar liginden elenip kaosun içine sürüklenmişti takım. uefa kupası grupları çekildiğinde çoğu kişi galatasaray'ın bu gruptan çıkamayacağını falan düşünüyordu; kimilerine göre ise benfica ve olympiacos gibi üst düzey takımların galatasaray'a fark atacaktı!!!
ilk maç içerde olympiacos ile; yunanlılar iddialı, iyi bir kadro kurmuşlar, galatasaray'da sakatlıklardan dolayı stoper meira ortasahada, 35 lik emre aşık ise defansta... 90 dakika galatasaray olympiacos'u sahadan sildi, ezdi, bir sürü pozisyon kaçırdı ve 3 puanı alıp grup liderliğine çöktü. maçtan önce diogo'su, belluschi'si, galletti'si ile süper takım olan olympiacos, maçtan sonra sıradan takım olarak lanse edildi; galatasaray'da balına!!! kazanmış oldu bu maçı...
ikinci maç benfica deplasmanı, avrupa'da kendi sahalarında yaptıkları 150 kusur maçta sadece 14 kez yenilmişler tarihleri boyunca, uzun süredir de yenilmiyorlar. suazo, reyes, di maria, nuno gomes, aimar gibi yıldızlarla oluşturmuşlar takımı; defansta taş gibi luisao... galatasaray'da ise sakatlıklardan meira yine ortasaha, milan baros'da sağ açık oynuyor; kewell da yok bu maçta. maçtan önce benfica parçalayacak galatasaray'ı diyor herkes, 6 kasım faciası olacak falan filan. bir gün önce londra'da oynanan maçtan alınan bir puanla etrafta sevinç çığlıkları atan suyun karşı tarafındakiler gönderme yapıyor; fark olacak, ezileceksiniz diye.
maç bitiyor; galatasaray 0-2 kazanıyor. bu sezon seria'da fırtınalar estiren napoli'yi ön elemede eleyen, porto'nun da bulunduğu ligde namağlup 2. sırada bulunan benfica'yı, galatasaray efsane stadlarında sahadan siliyor, taraftarına ıslıklatıyor! forumlarda ve medyada maçtan önce benfica şöyle güçlü takım, aimar, suazo, reyes şöyle yapar böyle yapar diyenler; maçtan sonra benfica'yı köy takımı yapıp kendilerini komik duruma düşürüyorlar. maçtan fark bekleyenler ise umit karan'ın attığı ikinci golden sonra, tıpkı 99ların sonu 2000lerin başında olduğu gibi hayal kırıklığına uğrayıp tv'yi kapatıp yatıyorlar.
galatasaray bu sezon, o kadar sakat oyuncusu(emre güngör, ugur uçar, tobias linderoth, bariş özbek, serkan çalık, mehmet topal, harry kewell, shabani nonda, aydın yılmaz) olmasına rağmen iyi konstanre olduğu maçlarda rakibini sahadan sildi. lig lideri trabzonspor galatasaray karşısında da kötü takım değildi aslında, olympiacos ve benfica'da öyle. galatasaray'ın baskısı ve seri pas yapması kötü göstertti rakipleri. futbol da bir gerçek vardır; futbol rakiple oynanır!
galatasaray hemen hemen gruptan çıkmayı garantiledi. ukrayna temsilcisi, hertha berlin'i evinde yenemeyen, bizim basın tarafından çok övülen metalist kharkiv gelecek 3 hafta sonra sami yen'e. grup kuraları çekildiğinde gülümseyen yöneticilerini de bekleriz istanbul'a, gelmeden önce puan durumuna sonra galatasaray'ın uefa'ya verdiği kadro listesine bir göz gezdirsin...
spikerin arada bir yardırdığı, galatasaray'ın tebrik edilmesi gereken maç. maçın oyuncusu kesinlikle arda...
gelelim spikerimize. adını bilmiyorum fakat olay şudur: top arda'nın önüne gelmiştir*. arda'yı tutan adam vardır. arda topa vuramaz, kaçırır. defans uzaklaştırır topu, galatasaray'ın ceza sahasının yakınına düşer, orda da teke tek bir mücadele vardır. ve spikerimiz lafını patlatır:
uefa ne ya biz şampiyonlar ligindeyiz diyen, grubunda sonuncu olan arkadaşlara kapak olan maçtır.
öyle oynanmaz böyle oynanır...
galatasaray taraftarları alışkın bu başarılara... daha çoğunu da göreceğiz.
galatasarayımızın adına yakışır bir oyun sergilediği ve kazandığı maçtır.
ayrıyeten,
ayhan,arda,emre,ümit karan ve (hayret ki) lincoln ün hayvansal bi güçte * oynadığı maçtır. **
bir serbest vuruşta de santic ikili barajı ayarlamaya çalışırken o kıvır kıvır saçlarıyla lincoln ün bokunda boncuk bulmuş gibi sırıtması, de santicin yönlendirmeleriyle sağa sola kayarken ardayı'da kıçını yandan yandan vura vura ayarlayamaya çalışması, bu arada hala muzip muzip gülmesi.
yardı yıktı valla, o sahneyi görmeniz lazım..
6 kasım tarihinin psikolojik etkileriyle beraber fenerbahçe'nin arsenal deplasmanında aldığı puanla şen, şakrak ve avrupanın yeni prensi reloaded kıvamında gezdiği bir günde, bu kara bulutları bir nebze olarak dağıtmak amacıyla boynu bükük ayçiçeği gibi kalınmaması için mutlak surette puan çıkartılması gereken müsabakaydı.
benficalıların moulin rouge'e taş çıkaracak organizasyonları, maçtan 4 gün önce başlamış, sokaklar kırmızı-beyaz bayraklarla donatılmış, daha sonra bu bayrakların lisbon muhtarlık seçimi için olduğu anlaşılmıştı. maç günü gelip çatmış, köfteciler stad etrafındaki yerlerini almış, karaborsacılar kuyruklara girmiş, "gel abi, gel abi, ben abinin yerine tutuyordum" sesleri, çekirdekçilerin "gel abi bozuk paraları alıyorlar içerde" diyip külahlara çay bardaklarından düşen çekirdek seslerine karışıyordu. büyük bir çoğunluk da köpük alıp kaseyi güvene alıyordu.
merdivenlerden ışığın stadı olan estadio da luz'a çıkan seyirciler yine, "abi, ışığa doğru gidiyoruz yan basmayalım" esprisini yapıyordu. uçan bir kartal gördüklerinde hayvanat bahçesine geldiklerini sanıyor, bu sanan seyircilerin türk olduğu ve portekiz adetlerini bilmediği hemen ortaya çıkıyordu. portekiz'de maç başlamadan, önce kartal uçurulur daha sonra istiklal marşı okunur ve top-kale seçimi yapılırdı. fakat bu kez gariplik vardı, iyice gaza gelen dişi kartal, sahibinin aleti kopartıyor ve tribünlere doğru uçmaya başlıyordu (before). bu hareket tribünlerde büyük bir coşkuyla karşılanıyor, dul bayanlar kuşa el edip "geh" diyorlardı. dışarıda köfte-ekmek yaptıramayan insanlar da buldukları ekmeklerin arasını açmış, kuşu bekliyorlardı. maç sonrasında, artık eşcinsel olan kuş bakıcısı ve ilişkide "aktif" rolü üstlenecek kartal arasındaki ilişki, kartalın kur yapmasıyla start alacaktı (after).
derken maç başlıyor, bir portekiz geleneği olarak sporting lisbon kulübünün sponsoru yılmazlar, galatasaray'a başarılar diliyordu. trt'nin yayınladığı son maç olan arsenal-galatasaray maçından sonra trt yeniden bir maç yayınlıyordu. bunu bilen morgan de sanctis, taffarel'i anmak gerek düşüncesiyle ters ayağında yakalanıyor ve ancak topu üstten dışarı atmak suretiyle salıveriliyordu. dizilişi, serveti'in "arda, biz burdayız, sen, lincoln, baros, ümit takılın" şeklinde olan galatasaray, iddaa'da üst oynayan yaklaşık 772 bin insanın içine korku düşürecek şekilde ilk yarıyı golsüz bitiriyordu. tahminler doğru çıkıyor, bir portekiz geleneği olarak 15 dk sonra ikinci yarı başlıyordu. milan baros yine bir karşı karşıya pozisyon harcıyor, birkaç dakika sonra kornerden gelen topta emre aşık topa öyle bir vuruyordu ki top fizikçilerin bile çözemeyeceği bir saçmalıkla kaleye giriyor, emre de "ulan doğru kaleye mi attım" bakışlarıyla arkadaşlarının altında kalıyordu.
galatasaray, uefa yolculugundaki borussia dortmund maçını anımsatacak şekilde oynuyor, ki maçı da aynı skorla 2-0 kazanacaktı, ikinci golü de ortadoğu ve balkanların en itici, bülent ve materazzi'den sonra en çirkef 3. adamı olan ayhan, ayağında soytarı ayakkabısı varmışçasına bir pası ardanın kafasına çarptırarak ümit karan'a atıyor, ümit karan da bu tilt oyununu, topu ayakkabısının içinde parmak olmayan ucuyla kaleye gönderip, benficalıların "hocam vallahi bir numara var bu golde bi de çözemedik, iptal et" yakarışları arasında skoru 2-0 a getiriyordu.
bu dakikadan sonra biraz da politik bir davranış yaparak yaser arafat'ı oyuna alan skibbe, portekizlilerin tepkisiyle karşılaşıyordu. galatasaray, maçı 2-0 kazanıp iddaa'da tek maçtan yatan tüm bahisçilerin ahını alıyor, "ulan nasıl üst bitmez bu maç, ulan hep senin yüzünden üst dedin oynadık, tek maçtan yattık" tartışmalarının müsebbibi oluyor, sözü de usta yorumcu hakan ünsal'a bırakıyordu.
ewde kankam ve kuzenimle oturup maçı izlerken emre aşık hakkında; 'oynamayı bilmeyen fenerli yawşağı oynatıyorlar bu takımda, keşke emre güngör iyileşsede ibnelere yer kalmasa' dememin üstünden daha 5 dk geçmeden gol atarak beni döt edip, dumura uğramamı sağlayan karşılaşma.
helal lan sana emre aşık, kızlar alt takımlarına kurban olsun senin. bundan sonra sana fenerli veya yavşak dersem o sölediklerimin hepsi ben olayım emi!!! ama yinede fenere gitmeseydin iyi olacaktı...
90 dakikalık pres gücüyle, rakip alandaki yardımlaşması, soğukkanlı futboluyla uefa 2. tur kapısını açan maç. arda turan'ın alışılageldik oyunun dışıda defansa yardımı ile nasıl bir dalak yapısına sahip olduğunu merak etmeme neden olan bir maçtır bu karşılaşma.
