ölüm kaçınılmazsa zaman ihmal edilebilir. bu bilinçle yaşayan biri için çok da önemli değildir. önce hüzünlü bir sigara içilir. yaptıkların ettiklerin gözden geçirilir, fotoğraf albümleri taranır, anılar da yaşanır.
eşeklik etmek bırakılır sevdiklerine sevdiğin söylenir, götünü kaldırmak istemediğin kıza çok güzel olduğu söylenir.
arabasını çizdiğin komşuya ücreti ödenir.
bakkaldan çıkarken karşılaşacağın çocuklar için beş altı tane fazladan çikolata alınır.
ağaçlarla yaprakları okşanmak suretiyle vedalaşılır. hayvanların başı okşanır.
karşılaşılan insanlara gülümsenir, zaman daralmak yerine uzamış gibidir. önemsiz gibi görünen insanlara bile hal hatır sorulur.
anne babaya herşey için ayrı ayrı teşekkür edilir.
istinye-yeniköy arası bi yerde denizin dibine oturulur en sevdiğin şiir istanbulun yüzüne okunur.
bu soruyu defalarca oturup düşündüm. aslında harika bir soru. hayatı öylesine boş yaşıyoruz ki sanki hiç bitmeyecek gibi. başkaları hastalanabilir ama biz asla, başkaları ölebilir ama biz asla. ölümün bazen çok yakınımızda olduğunu fark ederiz ama tehlike geçtikten sonra hemen unuturuz. sanırız ki elimizde bitmek tükenmek bilmeyecek kadar çok zaman dilimi var. nasıl olsa isteklerimizi yapacak zamanımız olacaktır. oysaki o bitişin ne zaman olacağını hiç birimiz bilemeyiz. belki yarın, belki bu gece. Ama yarın öleceğiz diye kendimizi bırakmak için değil aksine çok fazla hayata sarılmak için yazıyorum bunları. planlarımızı hiç ölmeyecekmişiz gibi yapıp ama hiç vaktimiz yok gibi de acele etmeliyiz. düşünün bir kere 6 aylık ömrünüzün kaldığını, ne yaparsınız? bu dünyadan gitmeden önce neler yapmak isterdiniz? peki onları neden yapmıyorsunuz?