6 7 eylül olayları

entry199 galeri36
    123.
  1. Kesinlikle tükler yapmamıştır. Tükler soykırım, pogrom, katliyam yapmaz. Tükler barışçıldır, şiddet sevmez. Tükler hasis değildir, başka etnisitelerin zenginliğini kıskanmaz.

    Tış küçler yaptı. Amarika yaptı.

    Evet!
    3 ...
  2. 122.
  3. Dünya üzerindeki her dönemde türklere açık açık katliamlar yapılırken sesini çıkarmayan iki yüzlüleri ortaya çıkaran olaylardır. Rumlar ki ülkemizde bulunan en aşağılık azınlıklardan biridir. O adını anmaya luzüm görmediğim yediği kaba pislemekte ünlü olan diğer ırk gibi.
    2 ...
  4. 121.
  5. provakasyondur. başka gizli servislerce planlanıp, ihalenin mit'e kaldığı operasyonudur.

    (bkz: göte girebilecek entryler)
    0 ...
  6. 120.
  7. bugun bile yuzumuzu kizartan olaylarin vuku buldugu tarihlerdir.
    1 ...
  8. 119.
  9. Yunanistanın türkleri yetmiş yıl telle çevrili bir alanda yaşattığını camileri genel ev yaptığını dillendirmeyen kıbrısda rum itlerin katliamlarını görmeyen sözde atatürkçü özde ne olduğu belli olmayan midesizlerin katliam yapıldı diye lanse ettiği olay. Kıbrıs da yunanistanda türklere türlü işkencelerle diyet ödedilirken türk devleti ve milleti olması gerekeni yapmıştır.farklı görüneceğim diye yavşaklığın alemi yok katliam görmek isteyenler yunanistan da ve kıbrısda türklere yapılanlara baksın.
    8 ...
  10. 118.
  11. sermayenin türkleşmesi adına yapılan son pogromdur. cumhuriyet dönemindeki ilk pogrom değildir. 1934 yılında nihal atsız'ın kışkırtmasıyla ama aslında derin devletin himayesiyle çanakkale ve trakya bölgesi'nden yahudilerin sürülmesi bunun ön provasıydı. 6-7 eylül öncesinde istanbul'da takriben 160 bin rum ve toplamda 250 bin gayrı müslim vardı. şu an 2 bin civarında rum kaldı. eğer operasyonu idare eden türklük şampiyonu derin devlet kuvvetleri, müslümanların eline geçen kapital gücünün kırk sene sonra bu kez de kürtlerce ele geçirileceğini bilseydi bunu yaparlar mıydı ? gittiğiniz lokantada yemeğiniz bitmeden tabağı önünüzden almaya kalkan mardinli apaçi garson, alırsan ekime almazsan sikime tavırlı karslı marketçi, küfür eder gibi cevap veren rizeli pastaneci bunların hepsi 6-7 eylül'ün neticeleridir.
    2 ...
  12. 117.
  13. insanların bir anda ne kadar vahşileşebildiğinin göstergesi olan tarihtir:

    http://imgim.com/bw1iiv3cmaal3lh.jpg

    cehalet insanın içindeki kini dışarıya çıkarıyor. bir gece önce dost olan sabaha düşman oluyor.

    en acısı bir kıvılcım olsa ortaya çıkacak bu zihniyet hala aramızda !
    2 ...
  14. 116.
  15. türkiye'de kalan son yabancıların kovulma işlemi. emeği geçen herkesi saygılarımla anarım.

    edit: sözlükte ne kadar çok ortodoks yahudi tohumu varmış yahu.
    2 ...
  16. 115.
  17. türkiye cumhuriyetinin en karanlık tarihlerinden biridir. askerlerin halkı galeyana getirmesi sonucu rumlar, ermeniler ve yahudiler ülkeden kaçırtılmıştır. bugün ırak gibi istikrarsız bir ülkede bile 1.5 milyon gayrimuslim varken türkiyede olmamasının ana sebebidir. sonra bi de türkiyede faşistlik yok derler.
    1 ...
  18. 114.
  19. rum-ermeni dölü diye aşağılanırlar, öldürülürler, tecavüze uğrarlar, şimdi hepsi taşnakçı olmuştur. şahsen ben hoş karşılıyorum. bölünmez bütünlük diye höykürüp 6-7 eylüllerde höykürdüklerini devlet-"milliyetçi" eliyle bölmesinin, asala türkleri şehit etti diye hrant dink gibi vatanseverleri öldürmesinin, samatya cinayetlerinin ardından ermeni ve rum "döl"lerinin taşnakçı olmalarını hoş karşılamak lazım. sonuçta kendi elimizle böldük bölünmez bütünlük diye savunduğumuz şeyi.
    2 ...
  20. 113.
  21. 58 yılda yitirdiğimiz 58 şey

    Türkiye'nin tarihine kara bir leke olarak yazılan 6 - 7 Eylül olaylarının üzerinden tam 58 yıl geçti. Türkiye renklerini kaybetti ... işte kaçan güzellikler ...

    http://fotoanaliz.hurriye...yilda-yitirdigimiz-58-sey
    1 ...
  22. 112.
  23. deprem sonrası kamyonlara doluşuğ yağmaya gidenlerin olduğu bir toplumda şaşılmaması gereken olaydır.
    0 ...
  24. 111.
  25. gündemimiz, andorra karşısındaki tarihi galibiyetimiz olması gerekirken, gereksiz yere yine önümüze çıkan hoax vaka.
    1 ...
  26. 110.
  27. tarihimizdeki en kirli hadisedir. kıbrısta rumlar, türklere zulmediyor diye hemşerimiz rumlara karşı saldırıda bulunmak asla kabul edilemeyecek bir eylemdi. hiçbir izahı yok.
    bir türk milliyetçisi olarak özür diliyorum. umarım devlet en kısa zamanda rum ve ermeni vatandaşlarımızın tüm zararlarını giderir.
    1 ...
  28. 109.
  29. afedersin rum kardeşim özrünün kifayetsiz kaldığı günlerdir.
    0 ...
  30. 108.
  31. soner yalçın konu ile ilgili mükemmel bir yazı kaleme almış. Kesinlikle okunmalı !

    --spoiler--
    6–7 Eylül 1955:

    istanbul'daki olayın vahametini bilmeyenimiz yok.

    Nasıl olduğunu da biliyoruz.

    Peki, olayların üzerindeki "James Bond"/ingiliz gölgesini görebiliyor muyuz?

    Bir gerçeği kabul edelim; sürekli “sonuç”a bakarak olayları değerlendiriyoruz. “Sonuç”u ortaya çıkaran “nedenler” üzerinde pek durmuyoruz.

    Gelin, sonucu belli bu acı 6-7 Eylül olaylarının nedenleri üzerinde durmaya çalışalım; yani meseleye bir de başka perspektiften bakalım.

    ingiltere, II. Dünya Savaşı’nın galip ülkelerinden biriydi. Ancak savaştan zayıf çıktı. Sömürgeleri üzerindeki nüfuzunu koruyabildi fakat bağımsızlık hareketleriyle başı dertteydi. ABD’nin de zorlamasıyla sömürgelerinden kısmi olarak çekilme kararı aldı. Bunlardan biri de Kıbrıs’tı…

    Kıbrıs, Ortadoğu petrol kaynaklarının ve petrol taşımacılığının kavşağındaydı.

    ingiltere petrolünün 2/3’ünü buradan sağlıyordu. Kendisi için yaşamsal önemdeki enerji kaynağına ve sömürgelerine bu derece yakın bir bölgeyi terk etmek istemiyordu. Avrupa, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’ya yakın bu stratejik adada, ingiltere’nin önemli kara, deniz ve hava üsleri de vardı.

    Komünist isyanı

    Kıbrıs’ta da güçlü bir komünist hareket vardı. ingiliz sömürgeciliğine karşı mücadele veriyorlardı. Örneğin; 1931’deki komünist ayaklanmayı ingilizler güçlükle bastırmıştı. Ancak artık ingilizler güçsüzdü.

    Avrupa ve Balkanlar’da güç kazanan Sovyetler Birliği Yunanistan ve Kıbrıs’taki komünistlerin arkasındaydı.

    Komünistler Kıbrıs’ta 1941 yılında legal “Çalışan Halkın Yenileşme Partisi”ni (AKEL) kurdular. ingiltere partiyi komünistlerin kurduğunu biliyordu ama savaş yıllarında ortak düşmanları vardı: Naziler!

    Savaş sonrası ittifak dağıldı.

    Yunanlı komünistler (ELAS) ve Kıbrıslı komünistler (AKEL) ingiltere’yi adada istemiyordu. ingiltere, AKEL’in Yunanistan’daki ELAS gibi, silahlı mücadele başlatacağından çekiniyordu.

    Üstelik AKEL güçlüydü. Son yerel seçimin tek galibiydi.

    ingilizler bu siyasal gücü bölmek istiyordu.

    ingiliz Oyunu

    ingiltere, Kıbrıs’tan kısmi bir çekilmeyi diplomasi kurnazlığıyla yapacaktı: Diğer sömürgelerinde yaptığı gibi askeri üslerini koruyabilmeli; ada üzerindeki siyasi, iktisadi hegemonyasını sürdürebilmeli ve Kıbrıs yönetiminin merkezi yine Londra olmalıydı.

    Yunanistan ve Türkiye’nin kabul etmediği bu planı ingilizler nasıl hayata geçirecekti: Böl ve yönet siyasetiyle!

    Kimleri bölecekti?

    Öncelikle Rumları; komünist ve milliyetçi olarak bölecekti. Kıbrıs’ta komünistler güçlüydü, bu nedenle hemen güçsüz sağcılar kuvvetlendirecekti.

    ingilizler ardından Rumlarla Türkleri birbirine düşman edecekti…

    Amaç belliydi; Kıbrıs’ı o kadar parçalara bölecekti ki, adadaki hiçbir taraf, artık ingiliz egemenliğini tehdit edecek güçte olamayacaktı.

    Şimdi gelelim konunun Türkiye aşamasına…

    Yunanlılara Düşman Oluverdik

    Kıbrıs meselesi Türkiye’nin ne zaman gündemine geldi?

    Hatay’ı biliyoruz. Musul’u biliyoruz. Peki Kıbrıs’ı?

    Hamaseti bırakıp gerçekle yüzleşmemiz gerekiyor.

    ingilizlerin çekilme kararına kadar Türkiye’nin Kıbrıs diye bir meselesi yoktu.

    Yunanlılar için de istanbullu Rumlar sorunu yoktu.

    O yıllar Türkiye- Yunanistan ilişkileri çok iyiydi.

    Öyle ki: 1934 yılında Venizelos, Nobel Barış Ödülü’ne Atatürk’ü aday gösterdi.

    Türk-Yunan dostluğu “ikamet, Ticaret ve Seyrisefain Antlaşması”yla pekişti; bu antlaşma sonucu on binlerce Yunan vatandaşı Türkiye’ye yerleşip ticaret yapmaya başladı.

    Türkiye ve Yunanistan 1951’de NATO’ya el ele tutuşarak girdi. 1952’de Balkan Paktı’nın oluşturulması iki ülke arasındaki askeri işbirliğini güçlendirdi.

    1952’de Cumhurbaşkanı Celal Bayar Yunanistan’ı; Kral Pavlos ise Türkiye’yi ziyaret etti. Gümülcine’de Celal Bayar Lisesi açıldı.

    Bir ayrıntı daha eklemeliyim:

    1953 yılına kadar ne Osmanlı’da, ne de Cumhuriyet döneminde istanbul’un fethi törenleri hiç yapılmadı.

    Ne olduysa 1953’te oldu. Demokrat Parti Hükümeti’ne baskılar başladı. DP fetih törenlerini yine de mütevazı törenle geçiştirmek istedi. Bunun üzerine istanbul’da olaylar çıktı; mağazasına Türk bayrağı asmayanların vitrinleri kırıldı.

    Yani 1953 dönemeçti…

    Yunan düşmanlığı ve Kıbrıs meselesi Türkiye’nin gündemine birden giriverdi. Hızla milliyetçi dernekler kuruldu. Basında kışkırtıcı haberler yer aldı.

    Kıbrıs meselesinin neden abartıldığını anlamadığını ifade eden ve “Türkiye ile Yunanistan arasında Kıbrıs diye bir mesele yoktur” diyen Dışişleri Bakanı Fuat Köprülü’nün önce yetkileri tırpanlandı; sonra Kıbrıs meselesi dışişlerinden alınıp Devlet Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’ya verildi. Bir süre sonra da Köprülü bakanlıktan da alındı. Zorlu Dışişleri Bakanı yapıldı.

    Kıbrıs’ın Türkiye için öncelikli mesele olarak görülmesinde ingiltere’nin parmağı var mıydı?

    Bilinen ingilizlerin, Türkiye’nin Kıbrıs ile yakından ilgilenmesini istediğiydi.

    Peki niye?

    Yanıtını bulmak için Yunanistan’ın Kıbrıs politikasını bilmemiz gerekiyor.

    Pasif Türkiye

    Yunanistan iç savaşı bitirip, istikrarlı siyasal düzene kavuşunca, ingiltere’den Kıbrıs’ı kendilerine devretmesini istedi. Aksi takdirde meseleyi BM’ye götürecekti.

    Yaptı da; kendi kaderini tayin hakkı talebiyle sorunu 1953’te BM’ye taşıdı. Mesele artık uluslararası boyut kazandı.

    Kıbrıs çözümü ingiltere’nin inisiyatifinden çıkıyordu.

    ingiltere öncelikle sömürgecilik suçlamalarını zayıflatmak ve sorunu başka bir yöne çekmek için Türkiye’ye ihtiyaç duydu.

    ilk hedef “Türkiye’yi kendi pasifliğinden uyandırmaktı.”

    Türkiye’nin gündemine Kıbrıs meselesinin birden bire girmesinin bu “uyandırma servisiyle” ilgisi var mıydı?

    Sonuçta:

    Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs’ta çıkan olaylar ingilizlerin işine yaradı. “Ben olmazsam bu iki ülke birbirini boğazlar ve komünistler iki ülkeyi de, Kıbrıs’ı da ele geçirir” korkusunu yaydı. En geçerli yol, adada statükonun devam etmesiydi!

    ingilizlerin bu kurnaz ve kanlı politikaları sonucu, Yunanistan BM’deki en güçlü destekçisi ABD’yi bile kaybetti. 23 Eylül 1955’de ABD, Kıbrıs sorununu BM Genel Kurulu’na getirilmesine karşı çıktı.

    Bu arada yeni kurulan israil de kendisine sadece 70 mil uzaklıktaki Kıbrıs’taki statükonun korunmasından yana çıktı.

    Tüm bu süreç sonunda ne oldu biliyor musunuz:

    Sömürgeci ingiltere masaya her iki tarafı barıştırmak isteyen bir hakem rolüyle oturuverdi!

    Türkiye’de kimse yaşanan bu kanlı süreçte “James Bond’un rolünü” sorgulamadı bile…

    ingiliz Gladio’su işbaşında!

    Tarih: 16 Aralık 1954.

    Atina’daki Apoyevmatini Gazetesi, “artık Kıbrıslıların silahlı mücadeleyi düşünmeleri gerekiyor” diye yazdı.

    Kıbrıslı komünistler, “silahlı mücadele emperyalistlerin provokasyonudur” diyerek karşı çıktı.

    Ve tarih 1 Nisan 1955.

    Rumların faşist örgütü EOKA bir bildiri yayınlayarak silahlı eylemlere başvuracağını duyurdu.

    1955 yılı Kıbrıs’taki ingilizler için de dönemeç oldu.

    ingiliz gizli servisinin Flatcher Flitch gibi ajanları 1955’den itibaren Kıbrıs’a gelmeye başladı.

    Keza aynı yıl, Kıbrıs’taki ingiliz Hükümeti Valiliği’ne imparatorluk genelkurmay eski başkanı Mareşal Sir John Harding atandı. Harding “demir yumruklu asker” olarak biliniyordu.

    ingilizler kanlı bir oyunu sahneye koymak için uzmanlarını adaya getirmeye başladı.

    Keza:

    1955’te ingiltere Sömürgeler Bakanlığı Özel Temsilcisi Philips Tay, polis istihbarat birimi “Special Branch”ı kurmak için adaya geldi.

    Aynı yıl Sömürge Hükümeti Polis Mekanize Birliği kuruldu. 1955’deki mevcudu 165 kişiydi. Bir yıl sonra sayı 600 kişiye çıkarıldı ve polislerin hepsi Kıbrıs Türk’üydü. 1958’de sayı 1770’e yükseldi ve bunun 1700’ü Kıbrıs Türk’üydü!

    Bu tablo gösteriyor ki; ingilizler Rumların ENOSiS mücadelesine karşı, Kıbrıslı Türkleri destekleyecekti.

    Dolayısıyla EOKA’nın hedefinde kim vardı dersiniz:

    Kıbrıslı Türk polisler!

    Zaten, Türk polisler Abdullah Ali Rıza ve Nihat Paşa’nın katledilmeleri Kıbrıslı Rumlar ile Kıbrıslı Türkleri birbirinden kopardı.

    Peki, ingilizler EOKA’nın terör eylemlerinden habersiz miydi?

    Olur mu öyle şey? EOKA’nın lideri Albay Georgios Grivas’ın şoförü Pashalis Papadopulos bile ingiliz ajanıydı!

    Kıbrıs’ta terör ingiliz siyasetinin aracıydı.

    Halkları birbirine düşürmüşlerdi. Ama bu yeterli değildi. Dünya kamuoyunun ilgisini çekecek büyük provokasyonlar lazımdı.

    Dönemin ingiltere Başbakanı Anthony Eden anılarında, dünya kamuoyunun, Türk ve Yunanlıların uzlaşmaz iki taraf olduğunun bilinmesini çok istediklerini yazdı.

    ingiliz diplomatlarının, “Ankara’da birkaç ayaklanma çıksa bizim işimize gelir” dediklerini Kıbrıs konusunda araştırmalar yapan yazar Robert Holland açığa çıkardı.

    Bitmedi.

    Üzerindeki gizlilik kararı kalkan 19 Ağustos 1954 tarihli ingiliz belgesinde, Atina ingiltere Büyükelçisi Londa’ya bakın nasıl bir rapor gönderdi:

    “Yunan-Türk dostluğunun kırılgan olduğu çok açık, çok küçük bir şok bile yetebilir. Atatürk’ün Selanik’te doğduğu evin duvarına tebeşirle slogan yazmak gibi önemsiz bir olay bile bir kargaşanın çıkmasına yeter.”

    6–7 Eylül olayları Selanik’te Atatürk’ün evine “sözde” bomba atılmasıyla başladığını biliyorsunuz değil mi?

    Yani plan hazırdı…

    Zamanı bekleniyordu…

    ingiltere, Türkiye ve Yunanistan’ı Londra’da üçlü konferansa davet etti. Konferansı konusu, “Özgür Dünya’nın komünizm tehlikesini önleme çabaları açısından Kıbrıs sorunun çözümü”ydü.

    Toplantı 29 Temmuz 1955’te gerçekleşecekti ancak nedense bir ay sonraya ertelendi.

    Bu sırada Türkiye’deki bazı gazetelerde, Rumların Türklere karşı katliam hazırlığında olduğuna dair haberler çıkmaya başladı. Benzer haberler Yunanistan’da da çıktı. Tesadüf müydü?

    Bu arada ingilizler, Türklerle Yunanlıların bir uzlaşmaya varabileceğinden endişelendi. Çünkü Yunan Dışişleri Bakanı Stefanopulos, Londra’daki Türk Büyükelçisi Suat Hayri Ürgüplü’ye, o güne kadar hep karşı oldukları Kıbrıs’taki Türk azınlığın hakları konusunda uzlaşmaya hazır olduklarını söyledi. Bu Türkiye’nin de isteğiydi. ingiltere kendisinin dahil edilmediği çözümden rahatsız oldu. Dışişleri Bakanı Macmillan hemen Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’yla buluştu ve “Türkler görüşlerini konferansın başında ne kadar sert koyarsa, kendileri için de, bizim için de o kadar iyi olur” mesajını verdi.

    Ve Zorlu, Türkiye’nin görüşünü alışık olunmayan bir sertlikle ortaya koydu. Yunan delegasyonu şoke oldu. Zorlu aynı kararlılığı Türkiye’nin de göstermesini istediği şifreli telgrafı Ankara’ya çekti.

    Ve sonrası malum…

    Bugün 6–7 Eylül olaylarına sadece “tek pencereden” bakmayı sürdürüyoruz.

    Oysa 10 Eylül 1955 günü Atina radyosu şöyle yorum yaptı:

    “Yunan-Türk dostluğunu zedeleyen istanbul ve izmir’deki olaylar, düşündüğümüz gibi, ingiliz diplomasi planlarının ani biçimde patlak vermesinin ürünü değildir; bizzat ingiliz diplomasisinin planladığı ve başarmaya çalıştığı bir provokasyondur.”

    Yunan basını Atina’daki bombalama eylemini ingiliz ajanlarının yaptığını yazdı hep.

    Sahi o günlerde James Bond’un istanbul’da işi neydi?

    Ve James Bond istanbul’da

    ingiliz gizli servis ajanı “James Bond” adlı karakteri ortaya çıkaran yazar Ian Fleming idi.

    Popüler edebiyatın tanınmış ismi Ian Fleming aynı zamanda ingiliz istihbarat örgütü MI6 ajanıydı. Üst düzey görevlere kadar yükseldi.

    Aynı zamanda gazetecilik de yapıyordu!

    Ian Fleming nam-ı diğer James Bond, 6–7 Eylül gecesi neredeydi biliyor musunuz: Büyük olayların yaşandığı Beyoğlu istiklal Caddesi’nde!

    Bu gerçek ortaya çıkınca, “istanbul’a Interpol toplantısına katılmak için geldiğini” söyledi. Toplantıya ingiltere Denizaşırı istihbarat Teşkilatı adına katılmıştı. “Denizaşırı” istihbarat alanının Kıbrıs’ı da kapsadığını yazmama gerek yok sanıyorum.

    Devam edelim: Interpol toplantısı için istanbul’a gelen Fleming’in toplantıya hiç katılmadı. Açıklaması şöyleydi: “15 dakika katıldım; sıkıldım; seccade almak için dışarı çıktığımda olaylar meydana geldi!”

    6–7 Eylül olaylarının hemen ertesi günü ingiliz Sunday Times gazetesinde “istanbul’da büyük ayaklanma” başlığıyla manşet haber çıktı. Haber tümüyle görgü tanıklığına dayanıyor ve olaylar neredeyse naklen anlatılıyordu.

    Haberde imza yoktu.

    Haberin üslubu “Gazeteci” Ian Fleming’e benziyordu!

    Ve iddiaya göre Fleming istanbul’a, Atatürk’ün evinin bombalandığı Selanik üzerinden gelmişti.

    Ian Fleming’in olaylarda ne derece rolü var bilinmiyor.

    Bilinen; 6–7 Eylül olaylarının ardından ingiliz Dışişleri Bakanlığı, haber dairesine şu talimatı verdi: “Basında istanbul’daki 6 Eylül olaylarında ingiliz mallarının tahrip edilmesi ve ingilizlerin yaralanmasıyla ilgili haberler özellikle vurgulanmalıdır.”

    Bu talimat bile gerçek kışkırtıcıların kimler olduğunu göstermiyor mu?

    Peki, Türkiye’de 6–7 Eylül olaylarının sorumlusu olarak kimler apar topar cezaevine tıkıldı: Aziz Nesin gibi “Komünist Fişli” 45 aydın!

    Yani dün de bugün de oyun hep aynı:

    Alavere dalavere muhalif aydınlar cezaevine…

    Soner Yalçın
    --spoiler--
    2 ...
  32. 107.
  33. "Burada, yerimizde kalacağız. Kiliselerimizi yeniden yapmak, ölülerimizi gömmek, okullarımızı, işyerlerimizi, evlerimizi toparlamak için düştüğümüz yerden doğrulacak ve yerimizde kalacağız.

    Doğduğumuz, büyüdüğümüz, dedelerimizin ve babalarımızın şimdi kırık dökük de olsa mezarlarının bulunduğu bu ülkede kalacağız kırık mezarlardan, harabeye dönmüş kilise, okul, dükkân ve evlerimizden yeni bir dünya yaratacağız. Sebat ve cesaretle o harabelerin arasında yine yaşantımızı düzene koyacağız.

    Sesimizi yükselteceğiz ve başımıza gelen bu felâketin gelmemiş olması gerektiğini haykıracağız. Üzerinde yaşamakta olduğumuz ve bizim de vatanımız olan bu ülkede rehine ya da esir olmadığımızı ve bazıları bizi kovmak istiyor diye gitmek zorunda olmadığımızı haykıracağız. Burada kalacağız. Büyük bir çınarın toprağı kökleri ile sarması gibi, bu ülkede köklerimiz olduğunu devamlı söyleyeceğiz. Dallarımızı budayabilirler ama yaşlı ağacımızın köklerine kimse ulaşamaz.

    Bizler bu ülkede lütuf ve keyfi kararlarla kalmıyoruz. Kalmaya hakkımız olduğu için buradayız. Devletin bizi korumasını istemiyoruz. Ancak bu ülkenin vatandaşları olarak devlet kavramının korunmasını istiyoruz.

    Güvenlik olmayan bir ülkede devlet kavramından söz edilemez Türk devleti var oldukça onun içinde bizler de olacağız.

    Yaşadıklarımızı unutacağız ve burada kalacağız. Ancak yarınımız için garanti istiyoruz. Tanrı’nın manevi desteği ve devletin koruması ile Rumlar kısa zamanda kendilerini toparlamayı başaracaklardır.”

    Embros gazetesi 6-7 Eylül pogromunda matbaası zarar gördüğü için sekiz gün yayın yapamadı. Yukarıdaki metin, Embros’un tekrar yayına başladığı 15 Eylül 1955’te yayımlanan başyazısı. "
    0 ...
  34. 106.
  35. bundan tam 58 sene önce yaşanan olaylardır.

    türkiye' nin ilk derin devlet olayı olarak geçer. ki doğrudur da. ingiltere' nin parmağı yadsınamaz bir gerçektir. kıbrıs' ı almak isteyen ingiltere, dost olan türkiye ile yunanistan' ın arasını bozmak zorundaydı. çünkü ege denizi üzerinden kıbrıs' a gitmek istiyordu.

    olaylar istanbul ekspres gazetesinin selanik'teki "atatürk'ün evine bomba atıldı" haberiyle başlamıştır.

    bunun üzerine galyana gelen halk isyan çıkarmıştır. olaylar sonucunda 16 rum ve 1 ermeni vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. 1000'e yakın ev, 4348 işyeri, 73 kilise, 110 otel, 23 okul yakılmış veya yağmalanmıştır. türkiye cunhuriyeti 60 milyon tl tazminat ödemek zorunda kalmıştır.

    olayların içinde ingilizlerin olduğu nasıl anlaşılır derseniz, ünlü james bond' un yazarı ingiliz ian lancaster fleming olaylardan bir gün önce istanbulda konaklamıştır.

    yani türkiye cumhuriyeti ilk derin devlet olayı bundan 58 sene önce bugün yaşanmıştır.
    2 ...
  36. 105.
  37. o günlerden ders almadığımızı gösteriyor hala ipsiz çapsız insanların ortaya attığı laflarla birbirimizi boğazlıyoruz. en basitinden 1-2 saattir sözlükte dönen odtü geyikleri bile bunu gösteriyor.
    0 ...
  38. 104.
  39. genç bir kızımızın bundan bi kaç yıl evvel tecavüze uğramış oldugu zaman.
    0 ...
  40. 103.
  41. bir utançtır. aynı mantık benzer güruhla devam etmektedir dönemde... benden olmayan ölsün... din adı altında yapılan bilmem kaç bininci vahşettir.
    0 ...
  42. 102.
  43. trt radyodan yükselen ''selanikte mustafa kemalin evini yakmışlar '' anonsunu hatırlatır.
    0 ...
  44. 101.
  45. akp zihniyetinin selefi demokrat partili göt kıllarınca tertiplenen çirkin ötesi hadiseler.

    https://galeri.uludagsozluk.com/r/476124/+

    görseldeki göt kılı elini havaya kaldırmış "yeter, söz milletin" demekte.
    2 ...
  46. 100.
  47. failleri 2 temmuz 1993 sivas katliamını yapanlarla aynıdır.

    bunları alt alta yazıyoruz.

    son birkaç seneniz. gerici devriminizi yaptınız yaptınız. sonra bu listeye göre tek tek yargılanacaksınız. 2023'ten önce bu ülkede gerici akımının kökü kurutulmuş olacak.
    2 ...
  48. 99.
  49. cumhuriyet tarihinde ki sermayenin el değiştirmesi için yapılan müdahalelerden biridir.

    demokrat parti ve yöneticilerinin parmağı vardır.

    sermaye değişimi hareketlerinden bazıları için;

    (bkz: mübadele)
    (bkz: varlık vergisi)
    (bkz: techir) *
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük