kewell sakatlanınca lig tv'yi kapattırmıştım. iyi de yapmışım. galatasaray antrenmanına çıkamayacak kapasitede adamlar takımın yıldızı olmuş. kendinizi kandırmayın arkadaşım, canerlerle uğurlarla barışlarla topallarla sarplarla ilk dörde girersen öp de başına koy. yabancıların durumu ise apayrı bir entry konusu. açıkça bir pas verme-vermeme durumu sözkonusu takımda ki bu iş resmen kör gözüm parmağına gibi alenen yapılıyor bazı yerli hiper yıldızımsılar tarafından. pes doğrusu. iki tane de hoca var kenarda böyle boyları posları havaları o biçim. hadi len ordan.
ağır zeminde oynanan maç. futbol maçı oynanır bu zeminde ama mangala gidince oynanır. öyle kendi aranda gol atan kaleye falan. alışık olduğumuz üzere * kısır bir oyun oynadı galatasaray ve gol atamadı. maç boyunca arda'nın anlamsızca kesme vurmaya çalışıp dışarı attığı şutu da sayarsak 4 net pozisyona girdi galatasaray. sadece dört. keita'nın dışarı vurduğu kafa, elano'nun defansatan seken şutu ve emre çolak'ın kaleciye nişanladığı topla beraber. beşinciyi say deseniz sayamam.
buna karşılık kayserispor nispeten daha çok göründü galatasaray kalesinin önünde ama onların da ah vah edecek bir pozisyonunu hatırlamıyorum ben. penaltı denilen pozisyon var ama onda da cangele ceza sahasına penaltı almak için girdi ve ilk bacak gördüğü yerde kendini yere attı. o bacağı yiyen futbolcu öyle yana doğru düşmez. kendi etrafında dönüp sırtüstü düşersin. üzerinde çalışması gerek. bence poziyon penaltı değildi. zaten hakem de vermedi.
galatasaray kazansaydı büyük avantaj elde edecekti ama şampiyonluk yolundaki en büyük rakip olan fenerbahçe'nin de kayseri'den bu sahda 1 puanı zor kurtardığını düşünürsek bu haliyle de çok büyük bir kayıp olmadı galatasaray için. böyle devam edersek önümüzdeki haftalarda kanser olma ihtimalimizi saymazsak.
oyunculara teker teker bakarsak:
leo franco: gol yiyebileceği bir pozisyon olmadı. olsayı affetmezdi ama. birkaç geri pasta heyecanlandırdı beni şut sanıp içeri alır mı diye ama almadı.
caner erkin: sol tarafı nerdeyse tek başına kullandı. ileri geri kapasitesi ölçüsünde iyiydi. bu haliyle hakan balta'dan iyiydi bile denilebilir. ceza sahasına kesme orta açmaya çok uğraştı ama gerek zeminden gerek hızını ayarlayamamasından %90'ı boşa gitti. yine de iyi sayılabilecek futbolculardan biriydi.
emre güngör: lucas neill'le beraber maçın en iyisiydi. makukula'yla boğuştu, ondan kısa olmasına rağmen nerdeyse bütün hava toplarını aldı. her zaman söylediğim gibi kendine bakar ve sakatlanmayıp istikrarı yakalarsa servet çetin kendisinin yedeği olur. bir tane topu bile gelişigüzel kullanmadı. helal olsun.
lucas neill: maçın en iyisiydi. biraz tedirgin başladı ama sonradan toparlanıp müthiş bir oyun oynadı. gerek top esmede gerek topu oyuna sokmada 10 numaraydı. bu formunun sürmesini diliyoruz. servet dönünce sağ tarafı uğur uçar'dan mutlaka teslim almalı.
uğur uçar: sabri sarıoğlu'nun yedeğinin yedeği olamaz. ne çalım yeteneği var, ne de hızı. defansta da sorunlu. konyaspor maçındaki o sakatlıktan önceki ivmesi çok iyiydi ama federasyon sağolsun feci bir sakatlık geçirdi. olduğu olabileceği en iyi durumu budur. sahada olması bile mucize gibi bir şey o sakatlıktan sonra, saygı duyuyorum bu açıdan ama sağ tarafta bırakın sabri sarıoğlu'nu, serkan kurtuluş'un bile yedeği olması güç bu futbolla.
mehmet topal: türkiye'nin yetiştirdiği en iyi ön liberolardan biri. tam bir çapa. ama oyun kurması da istenirse olmuyor işte. uzun pasları iyi değil, çalım yeteneği de sınırlı. kötü oynamadı bugün oyunun defansif yönünde iyiydi ama ofansif hiçbir şey katamadı takıma. yanında pirlo tarzında gibi bir oyuncu olursa galatasaray'ın gattuso'su olur. maçı şut çekmeden bitirdi.
mustafa sarp: her zamanki mustafa sarp işte. ne eksik ne fazla. çok koştu. budur. maçı şut çekmeden bitiren bir diğer galatasaraylı futbolcuydu. orta sahada oynayıp şut atamamak da ayrı bir yetenek olsa gerek. mehmet topal'la beraber yan top yaptılar devamlı.
elano blumer: oynaması gereken yerde oynadı ama orta sahaya nerdeyse hiç yardım etmedi. gerçi yardım etse ne olacaktı onu da bilmiyorum. paslaşabileceği tek adam anlamsızca tek forvet oynatılıyordu. diğer ikisinden de biri sağ açıkta biri sol açıkta bekliyordu. zaten bu adam nerde oynar diye diye yaşlanıcaz biz. bana öyle geliyor.
dos santos: taç çizgisine o kadar çok saklandı ki bi an çıkıp gidecek sandım. içeri hiç katetmedi, aldığı her topu geriye oynadı. bir kere çalım denedi onda da yere düştü. caner'e enrdeyse hiç yardım etmedi ama neyse ki caner temposuyla biraz da olsa idare etti o tarafta. elano'nun yerinde oynasaydı daha başarılı olurdu. forvet arkası olarak sol beklerle uğraşmak zorunda kalmadan içeri katedebilir. bu zayıflıkla sağda ve solda bu oyun düzeniyle hiçbir şey yapamaz. forvet arkası diyorum ama arkasında oynayabileceği bir forvet varmış gibi düşünün siz.
abdelkader keita: sahadaki en teknik oyuncu olduğundan zeminden en çok o çekti. bu konuya da en çok tepki gösteren oydu zaten. hiçbir şey yapamadı. son dakikalarda dışarıya vurduğu kafa da cabası. geriye hiç yardıma gelmedi, zaten kısıtlı olan uğur'u iyice kaderine terketti.
arda turan: arda hakkında yazacağım şeyler frank rijkaard'ın bana tazminat davası açmasına neden olabilir. tek forvet oynatıldı, ona rağmen pres yapıp, orta sahaya gelip top alıp, presle top kazanıp elinden geleni yaptı. orta sahaya geldiği anlar topu ilerde tutabildiğimiz anlardı. iyi ki bu takımda. onu galatasaray formasıyla sahada görmek her şeye bedel.
emre çolak: kaliteli futbolcu ama dos santos gibi o da çok zayıf. ikili mücadelelerde yok. hiç yok. tek omuzda yerde. çok önemli bir pozisyona girdi ama biraz şanssızlık biraz da heyecan derken kaleciye nişanladı. büyük gelecek vaadediyor.
barış özbek: galatasaray formasıyla sahada gördüğüm her saniye bir yıla bedel. her zamanki gibiydi. oyuna girdi, birkaç kere yere düştü, sıfıra inmeye çalışıp yine düştü.
Keita'nın afrika kupasında uzaktan attığı şık gol sonrası ayağına her alışta kayseri kalesini yokladığı ve spikerin "keita şuuuuuttt ve taaaaaç" demesine neden olan çekişmeli maç.
galatasaray'ın fenerbahçe'den daha şanslı olduğunu gösteren maç. fenerbahçe verilen ağır penaltıdan sonra coşan bir kayserispor'a, galatasaray ise adnan polat'ın açıklamalarından sonra resmen 10 kişi bırakılan bir kayserispor'a karşı oynamıştır...
90 dakikasını tribünden, 3 dakikalık özetini de ligtvden izlediğim maç olmuştur ki, buz gibi havada verdiğim paraya da acıdım... kalitesiz bir maç oldu... galatasaray inanılmaz kötü, kayseri iyi mücadele ediyor ama atak yapmaktan hala haberi yok bu takımın, kontratağa nasıl çıkılacağanı bilmiyorlar cangele gibi bir futbolcuları olmasına rağmen... tabi bu maçı izlerken anıları da depreşiyor insanın bir anda, aynı şehir, aynı stad, ev sahibi aynı takım, aynı hakem, ceza sahasına giren aynı futbolcu, ben aynı ben yine tribünde, sadece rakip farklıydı yaklaşık 3-4 ay önce, cangele ceza sahasına girmiş, carlos'un hafif çekmesiyle birlikte kendini bırakıvermiş, herkes de hemfikir olmuştu; kimse bu çekmeyle düşmez ama carlos çekmiş bir kere, penaltı diye, ki hakem tolga özkalfa da zart diye çalmıştı... bu akşam ne oldu peki; cangele yine girmiş ceza sahasına, önünde bir bacak arıyor belki, ama bulmuş bir kere, kimse düşmez o darbeyle belki, ama o bacak orda bir kere... yapma özkalfa yapma, hani yıldızları koruyorsun ya, keita ya elini sürdü diye verdin sarıyı, biraz da cangele'yi koru, hani el sürdürmüyordun 3 ay öncesi...