akıllara sığmayacak bir türden bir davranış olup hiç bir insanın yapmayacağı bir eylemdir. yapanlar yoktur demiyorum tabi. vardır böyle hayvanlar. hatta geçmişte de vardı inanır mısınız?
tabi yapanı insan türüne almıyorum. muhtemelen ya hayvandır ya da insan görünümde bir uzaylı.
yüce allah ın böyle bir yaratığı dünya ya getirmiş olam ihtimalini göz önünde bulundurmuyorum bile. bu tip insanlar hiç bir dine mensup değildir büyük oranda. yani düşünsenize; hangi din böyle bir şeye izin verir ki? bütün peygamberler güzel ahlaklıdır.dolayısıyla o peygambere inanan insanlar da bu ahlaka sahip olmak çin ömürlerini tüketirler. eğer böyle bir şeyi yapmışsa bir insan, bırak güzeli, ahlak sahibi bile değildirler.
yani gece yatarken bunu yapan 53 yaşında yaşlı başlı sakallı insanlar aklıma geliyor da şükrediyorum allah ıma bizim dinimzde, kitabımızda böyle bir şey yok diye!
şerefsizliğin koy götüne, kansızlıktır!
bu kansız-vicdansız insansı yaratıklardan daha da kansız şerefsizler ararsanız bu zavallı kız çocuğunun çevresine bi göz atın. babasına, abisine, dayılarına, amcalarına filan.
baktınız di mi?
siz de kusabilirsiniz evet.
9 yaşındaki kız nüfusa geç yazdırılmış olabilir. ya da ne bileyim belki onun köyünde kızlar erken ergenliğe girip çıkıyordur. belki de kız istemiştir. 9 yaşında sözlenip evlenmek için 13 yaşını beklemiş olabilir genç aşıklarımız.
adamın kızı ne vaatlerle kandırdığı ya da ana babasını ikna edip kızı alıkoyduğu merak edilen olaydır.
ulen bi adam gelse bana mucizeler gösterse, gözümün önünde havalansa uçsa falan böyle bir şeye izin vermem! marifetli bir kişiliğe sahip kişiymiş. kendisini tebrik ediyorum.
milyarlarca defa iftira olduğu dillendirilmiş ve ispatlanmış mevzu. 9 değil 17 yaşındaydı.
ama yok, ben illa götümden anlayacam bana mani olamazsınız diye diretenler için tekrar açıklama zahmetine girişmek yersiz.
buyrun anlayın.
yazar arkadaşın, üstü kapalı olarak anlatmak istediği konu belli. ancak, o zaman ki şartlardaki evlenmek, kurda kuşa yem olmasın diye, sahipsiz kız çocuklarını himaye altına almakmış. yani onunla illa ki birlikte olmak değil.
bazı yazar arkadaşlar okadar emin olarak anlatıyorlar ki, dokuz yaşındaki kız çocuğu ile beraber oldu diye. zannedersiniz odasına kamera yerleştirip izlemişler, o derece yani.
iş başa düştü. gerçekten bu hususta bilgi almak isteyenler buyursun. Dr. Reşit Haylamaz'ın konuyla ilgili makalesinden alıntıdır.
1. Risâletin ilk günlerinde Müslüman olanların isimleri sıralanırken, ablası Esmâ Vâlidemizle birlikte Âişe Vâlidemizin adı da zikredilmektedir. Dikkat çekici olan bu zikrin, Hz. Osmân, Zübeyr ibn Avvâm, Abdurrahmân ibn Avf, Sad ibn Ebî Vakkâs, Talha ibn Ubeydullah, Ebû Ubeyde ibn Cerrâh ve Erkam ibn Ebil-Erkam gibi ;Sâbikûn-u Evvelûn; tabir edilen en öndekilerin hemen arkasından; Abdullah ibn Mesûd, Cafer ibn Ebî Tâlib, Abdullah ibn Cahş, Ebû Huzeyfe, Suhayb ibn Sinân, Ammâr ibn Yâsir ve Habbâb ibn Erett gibi isimlerden de önce gerçekleşiyor olmasıdır. Demek ki Âişe Vâlidemiz, o gün küçük de olsa irade; beyanında bulunabilecek bir çağda ve ilk Müslümanlar arasında yer alabilecek bir durumdadır. Söz konusu bilgilerde ondan bahsedilirken, "O gün o küçüktü." şeklinde bir kaydın konulmuş olması, bu manayı ayrıca teyit etmektedir.
2. Ablası Esmâ Vâlidemizin konumu da bu kanaati güçlendirmektedir; zira onun, on beş yaşında iken Müslüman olduğu bilinmektedir. Bilinen bir gerçek de onun, 595 yılında dünyaya gelmiş olduğudur. Bütün bunlar, risâletin ilk yılı olan 610 tarihini göstermektedir. Demek ki Âişe Vâlidemiz, yaşı küçük olmasına rağmen 610 yılında Müslüman olmuştur. Bunun için o gün onun, en azından beş, altı veya yedi yaşlarında olması gerekir ki, on üç yıllık Mekke hayatıyla en az yedi aylık. Medine günleri de bu tarihe ilave edildiğinde onun, Allah Resûlü ile evlendiği gün ;risâletten beş yıl önce dünyaya gelmiş olma ihtimalini esas alacak olursak- en azından on sekiz yaşında olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır.
3. Mekke günleriyle ilgili olarak Âişe Vâlidemiz, "Ben Mekke'de oyun oynayan bir kız iken Hazreti Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)e, Doğrusu, onların asıl buluşma zamanları, kıyamet saatidir; Kıyamet saatinin dehşeti ise, tarif edilemeyecek kadar müthiş ve ne acıdır! (Kamer sûresi, 46) ayeti nâzil oldu." bilgisini vermektedir ki bu bilgi, onun yaşıyla ilgili olarak bize farklı kapılar aralamaktadır. Şöyle ki:
4. Söz konusu ayet, Kamer sûresinin 46. ayetidir ve bütün halinde nâzil olan bu sûrenin, ibn Erkam'ın evinde iken ve bi setin dördüncü (614),13 sekizinci (618) veya dokuzuncu (619)14 yılında indiğine dair farklı rivayetler vardır. Özellikle ayın ikiye yarılma hadisesini ve o gün buna olan ihtiyacı nazara alan bazı âlimler, söz konusu tarihin 614 olması gerektiği üzerinde durmuşlardır ki bu tarih esas alındığında Hz. Âişe Vâlidemiz, ya henüz dünyaya gelmemiş veya yeni doğmuş demektir. 618 veya 619 tarihi esas alındığında da durum pek değişmemektedir. Zira bu durumda o, henüz dört veya beş yaşında demektir ki her iki yaş da, söz konusu hadiseyi kavrayıp yıllar sonra da aktarabilecek bir olgunluğu ifade etmemektedir. Bu durumda ise o, en yakın ihtimalle risâletin başladığı günlerde dünyaya gelmiş olmalıdır.
Burada dikkat çeken başka bir husus da, o günü anlatırken bizzat Âişe Vâlidemizin, "Oyun oynayan bir kız çocuğu idim." şeklindeki beyanıdır. Kendisini ifade ederken kullandığı "kız çocuğu" kelimesinin karşılığı olan câriye; lafzı, ergenlik çağına geçişi ifade etmekte ve o dönemler için kullanılmaktadır. Arap şairlerinden ibn Yerâ, bu yaşlardaki birisini kastederek maksadını şu şekilde ifade etmektedir: "Sekiz yaşına geldiğinde artık o, benim için bir câriye değil; Utbe veya Muâviye'ye nikahlayabileceğim gelin adayımdır." Bazı bilginler bu kelimenin, on bir yaşın üzerindeki kız çocukları için kullanıldığını ifade etmektedir.
Kamer sûresinin indiği tarih olarak 614 yılını esas alacak olursak, Âişe Vâlidemizin risâletten en az sekiz yıl önce doğmuş olduğu ortaya çıkar ki bu tarih 606 yılına tekabül etmektedir. Bu ise, evlendiği gün onun on yedi yaşında olduğunu ifade eder. Sûrenin indiği tarih olarak 618 yılını kabul ettiğimizde ise onun, 610 yılında dünyaya gelmiş olma ihtimalini ortaya koyar ki bir yönüyle bu, evlendiği gün Âişe Vâlidemizin on dört yaşında olduğu sonucunu doğururken diğer taraftan onun, risâletten dört yıl sonra dünyaya gelmiş olamayacağını ispat eder.
Bu bilgilerle birinci maddede ifade edilenleri yan yana getirdiğimizde, Âişe Vâlidemizin 606 yılında dünyaya geldiği ve on yedi veya on yedi buçuk yaşında iken de evlendiği sonucuna ulaşmamız mümkün olmaktadır.
peygambere inanmayan, mucizelerini duyunca ıspatla diyenlerden ıspat istediğim konudur.
(bkz: çivi çiviyi söker)
ayrıca siz islamla terörizmi ayırt edemezken ben n+1 tane kitap yaladım yuttum bu oyunları bırakın artık.
Peygamberliğin gelişinden on yıl sonra, 50 yaşındayken eşi Hz. Hatice'yi kaybeden peygamberimiz (asm.) kendisine hem ev işleri ve çocuklarının bakımında yardımcı olacak, hem de islâm'a davet faaliyetlerinde destek olacak eşlere ihtiyacı vardı. Bunun için bir yandan yaşlı ve dul bir kadın olan Sevde'yi, öte yandan da en yakın arkadaşı olan Hz. Ebubekir'in kızı Hz.Ayşe'yi istetti.
Hz. Peygamberin bu isteği, vahyin başlangıcından 10 yıl sonradır. Hz. Ayşe vahiy başlangıcından beş altı yıl önce doğmuştur. Dolayısıyla Hz. Ayşe'nin peygamberimizle evlendiği yaşın 17-18 olduğu ortaya çıkar.
Bu konu, daha detaylı bir şekilde Mevlana Şibli' nin Asr-ı saadet kitabında geçer. (ist. 1928. 2/ 997)
Hz. Ayşe'nin evlendiği zaman yaşının büyük olduğunu, ablası Esma'nın biyografisinden kesin olarak anlıyoruz. Eski biyografi kitapları Esma'dan bahsederken diyorlar ki: "Esma 100 yaşındayken, hicretin 73. Yılında vefat etmiştir. Hicret vaktinde 27 yaşındaydı. Hz. Ayşe ablasından 10 yaş küçük olduğuna göre, onun da hicrette tam 17 yaşında olması icap eder. Ayrıca Hz. Ayşe, Hz. Peygamber'den önce Cübeyr'le nişanlanmıştı. Demek evlenecek çağda bir kızdı."
edit: başlık sahibiyle mesajlaşmam sonucu amacın üzüm yemek değil bağcıyı dövmek olduğunu anlamış bulunmaktayım. yine boşuna uğraşmışım, arz ederim.
insanların düşmanlarının kanını onların kafatasından içtiği bir dönemde normal bir olaydır. evlenenler bir gecelik ilişki yaşamamıştır. ömür boyu sürecek bir evliliktir onlarınki. alan da veren de razıdır. sana da bok yemek düşer. *
beşiğinin yanı başında, nefes alma kudretinin zihinlerindeki yeni yeni tomurcuklamasını izlerken,küçücük bebişlere söz kesen insan zihniyetinden ne beklersin ki?
"zoruna gitmesin" ya da "başka kapıya" şeklinde beylik laflarla, demogojiyle, karşı tarafa it kopuk diye hakaret etmekle tartışılamayacak konu.
saçma salak argümanlarla gelmek yerine susmak daha mantıklı olacaktır.
ne belgen var, ne kanıtın, ne sağlam argümanın, sonra inancına göre beylik lafları edip kesip atacaksın.
var mı öyle bir şey?
gülerler lan adama.
kimse kimsenin inancını, sevgisini de değiştirmeye çalışmıyor. Bunun için karşıdakini tanımak lazım. "sen kimsin ki senin inancın beni ilgilendirsin?" demezler mi?
Burda tartışılan senin inancın mı, yoksa başlıkta yazan hadise mi?
kolay geliyor değil mi konuyu buralara çekip kestirip atmak?
başka çare yok çünkü?
uzun zamandır bu kadar zavallı bir şey görmemiştim sözlük.
ha eğer bile bile dogmalara batmak istiyorsan da o sana layıktır, ne diyelim?
sadece bunu "benim inancım" kalıbına sokma mümkünse.
pedofilidir. Lakin, türkiyede zannedildiğinin aksine pedofili, "8-9 yaşındaki kızlarla yatmak" şeklinde tanımlanmaz. Aslında bir cinsel aktivitenin pedofili olup olmadığını belirleyen, esasen partnerlerin arasındaki yaş farkıdır. Misal 15 yaşındaki bir oğlan ve 12 yaşındaki bir kız sevişirlerse, tıp literatüründe buna pedofili denmez, oğlanı da kimse tedavi etmeye kalkmaz. Ve fakat 60 yaşında adam 17-18 yaşında kızlarla evlenip, onlarla yatmayı düşünüyorsa, kendisi pedofildir, tedaviye muhtaçtır.
dolayısıyla;
(bkz: 53 yaşında adamın 17 yaşındaki kızla evlenmesi)
(bkz: işte şimdi rahatladım)
(bkz: bu mudur?)
(bkz: bir 18lik de sen al kampanyası)
diğer bir iddiaya görede arabistanda 9 yaşındaki kız türkiyede 18e denk gelmekteymiş.çöl havası çabuk geliştiriyor kızları canım.yoksa kötü niyet yok hani.*
edit:eksileyenlere selamlarımı sunarım.
gelenekler yerel ise de, pedofili benzeri hastalıklar evrenseldir. ancak unutmamak gerekir ki, kimi toplumlarda pedofili normal kabul edilir. Tıpkı başka bazı toplumlarda şizofreninin bir övünç kaynağı olması gibi.
Lakin konu islam peygamberinin davranışları olduğunda, bugün bize ters gelen davranışlarını "tarih bilimi", "o zamanın şartları" diye açıklamak sorunlu bir tavır. Zira islam dininin iki iddiası var. 1) kendi getirdiği kurallar bir topluma ve zamana değil evrensel ve zaman-üstü olacak şekilde, sonsuza dek sürecek şekilde getirdiği kurallardır. 2) Kuran'da açıkça belirtilmeyen konularda peygamberin davranışları, yani sünnet esas kabul edilir.
Öyleyse peygamberin ahlak, aile v.b. kamusal konulardaki tüm tavırları, islamın evrensel ahlak anlayışının bir parçası değil midir? bazı "sünnetlerini" zamana uymuyor diye reddetmek, köşeye sıkışan birisinin bulduğu, islami kurallara da pek uymayan bir manevradan başka nedir ki?
türkiye gibi ileri değil de geriye götürülmeye çalışılan bir ülkede şaşılmaması gereken durumdur. bir de 30 yaşındayken 15 yaşındaki kızla evlenen büyük aşıklar vardır.
bilmeyenler için gelsin : **