Allah rahmet eylesin, en az Madımak katliamı kadar üzücü ama burada failler belli ne yazık ki ve hâlâ dağ da olmasalarda daha kötüsü şehirlerde fink atıyorlar.
başbağlarda öldürülen de masum insanalrdı. hatta sivas'da katledilenlerden daha masumdu. ama zamanın yavşak medyası bu olayı gündeme bile getirmiyordu.
erzincanın kemaliye ilçesine bağlı başbağlar köyünde pkk lı teröristler tarafından 33 sivilin ( kadınlar, yaşlılar cocuklar) katledildiği katliamdır.
bu sene de bazı insan görünümlü yaratıkların bu katliama karşı iki yüzlü tutumu şaşırtmamıştır. madımak katliamına gösterilen hassasiyetin yarısı bile bu katliama gösterilmiyor. âdeta unutuldu gitti.
Bu iki yüzlü tutum ülke insanının bütününe sirayet etmiş durumda. Sağı solu, islamlacısı sekuleri bu iki yüzlü ruh hali içerisinde..
Selçukluyu yıkan Babai, Osmanlıyı gerileme dönemine sokan Şahkulu-Celali isyanları Serisine katılan ataların, nefesi kin-nefret ve ihanet kokan torunlarının 27 yıl önce Erzincan'ın Kemaliye ilçesine bağlı köyde gerçekleştirdiği ve küçücük bebeklerin de kurşuna dizildiği bir katliamdır.
Peki neden Başbağlar bilir misiniz?
Hiç merak ettiniz mi?
Başbağlar, Şahkulu isyanını yaparken ele geçirdikleri bölgelerde 50.000 masum sivili Sünni olduğu için katleden şeref ve haysiyet yoksunlarının, bu sivilleri katletmekten öte gidemeyen eli kanlı ouroboros çocuklarının yaptığı isyanını bastıran Yavuz Sultan Selim Hanımızın emanetidir arkadaşlar.
Bu köy halkının ataları, tamamiyle Şii Türkmen isyancılara karşı Yavuz Sultan Selim Hanımızın yanında yer almış Sünni Türkmenlerden oluşmaktadır ve onlara ihanetlerinin karşılığında bozguna uğratmıştır.
Başbağlar, 740 yıllık geçmişe sahiptir, tarihi misyonu olan bir köydür.
Yavuz Sultan Selim Hazretleri tarafından Şahkulu isyanını yapanlara karşı kendilerini kahramanca savunmaları sonrasında ‘Kapıkulu' görevi görmüş, ‘Uçbeyi' olarak yerleştirilmiştir.
Köyde arıcılık, hayvancılık, yaz besiciliği ile geçimini sağlayan Sünni Türkmen aileler vardır.
Gerçi artık yoklar, bir çoğu katledildiler biliyorsunuz ki...
Belki de atalarınız da bu Babai, Şahkulu, Celali isyanlarını yapan şeref ve haysiyet içermeyen güruh tarafından zamanında Ehl-i Sünnet olduğu için katledilmiştir Osmanlı Dönemi.
Kim bilir?
O yüzden böyle şeyleri unutmamanız ve tarihinizi, atalarınızın geçmişini her an hatırlamanızı diliyorum sizlerden.
Bilinen kadarıyla da bu katliamla ilgili bir yargı süreci yaşanmamış, bir iddiaya göre dava dosyası başka bir dava dosyasının içerisine sıkıştırılmıştır...
Ayrıca...
tunceli alevisi doktor baran kod adlı pkk'lı terörist tarafından planlanmıştır.
malatya alevisi seyfi oktay'ın adalet bakanı olduğu dönem yapılmıştır.
muhsin yazıcıoğlu'nun o günlere dair sözleri;
"33 tane erimiz bingöl'e 8 kilometre yakın bir mesafede silah sesleri merkezden duyularak kurşuna dizildi, ben oraya ziyarete gittim.
mhp'nin genç ilçe başkanı da dağa kaçırılıp işkence yapılarak öldürülmüştü.
onun babasına baş salığına gittim, mezarına dua okumaya gittim bingöl'e.
oraya gittiğim zaman özel time mensup arkadaşlar böyle hüngür hüngür ağlıyorlar.
"bizi devreye sokmuyorlar" diyorlar.
"koalisyon protokolünde, gizli protokolde özel tim kullanılmaması için karar olduğundan dolayı bizi devre dışı bırakıyorlar" diyorlar...
erzincan valisi recep yazıcıoğlu, benim amcaoğlu değil, yani bir akrabalığımız yok.
recep yazıcıoğlu değerli bir devlet adamımızdır...
o basına açıklama yaptı, dedi ki "başbağlar köyü katliamını yapanlar yakalandı, itiraf ettiler, suçlarını itiraf ettiler" dedi.
sonra aradan 3 gün geçti, baktık ki başbağlar katliamını yapanlar ve itiraf edenler serbest bırakılmış...
gazeteler yazdı...
aradan bir müddet geçti, şimdi yeniden arıyorlar onları...
nerededir onlar?
ya mahsun korkmaz kampındadır yunanistan'daki ya isviçre'de, almanya'da bir yerlerdedir onlar değil mi şimdi?
yani atı alan üsküdar'ı geçmiş, ondan sonra yine oyun...
onu yakalamaya çalışıyorsunuz, yani tavşana kaç, tazıya tut diyorlar...
tavşanı önce tutuyor tazı, tavşanın kapağını açıyorlar git...
o iyice kaçtıktan sonra tazıya diyorlar ki hadi koş tut bakayım...
böyle terör önlenir mi? nasıl terörü önleyeceksin?
kim bunları serbest bıraktırdı?
devletin valisi itiraf ettiler diye söylüyor, kim bıraktırdı bunları serbest?
düşündünüz mü?
seyfi oktay adalet bakanı olursa, bunu anlamak kolaydır, bunu anlamak kolaydır..."
bir diğer konuşmasında ise yine adalet bakanlarından malatya alevisi vatandaşımız seyfi oktay'dan benzer sözlerle bahsetmiştir kendisi;
"1991 yılında mhp-ıdp-refah ittifakı olmuş, öbür tarafta da shp-dep ittifakı olmuş.
seçimlere beraber girmişler shp ile dep, leyla zanagil...
onlar da böyle bir ittifak yapmış gelmişler meclise.
biz meydanlarda demişiz ki 'shp'ye verilecek her oy pkk'ya verilecek sayılır. çünkü onları meclise sokacak.' demişiz...
sonra meclise gitmişiz, orada shp-dep koalisyonu olmuş, içinde de hep'liler var...
bu koalisyonun desteklenmesi istendiği zaman, yine ben demişim ki 'meydanlarda shp'ye verilen her oy pkk'ya verilmiş sayılır' demişim, şimdi meclise gelip onlara oy verirsem, bu millete yalan söylemiş olurum...
adeta, çok özür dileyerek söylüyorum, çalı dibine yıkılıp namusu kirletilmiş birisi gibi sayarım kendimi, ben inanmadığım bir şeyi yapmam demişim ve yapmamışım ama sonuçta bir şey daha söylemişim;
'eğer bu zihniyetin eline adalet bakanlığını verirseniz, 30 yıl bunu düzeltemezsiniz' demişim...
nitekim adalet bakanlığı o zihniyetin eline verilmiş, 30 yıl beklemeye gerek kalmadan, 3 yıl sonra, 3 yıl sonra hatırlayın, devlet kendi cezaevine tankla girmek zorunda kalmıştır, cezaevlerini yıkarak teslim alabilmiştir...
hatırlayın ve o zihniyetin başındaki bakan '3.000 kadro aldım, 2.500'ünü örgütüme kullandım, yani türklere mi kullanacaktım?' demiştir. hatırlıyor musunuz?
işte o zaman ben dedim ki, 'gelin bunu düşürelim' ama maalesef o da diyordu ki 'mhp'lilere mi verelim yani bu kadroları?' ama maalesef değerli arkadaşlarımız onları o değerli koltukta hala oturtmuşlardır...
ama yeri ve zamanı geldi, 8 milletvekilimle elime bir fırsat geçti, ben meclisin lojmanlarında pkk artıklarını koruyan, saklayan, işte o '3.000 kadro aldım, 2.500'ünü örgütüme kullandım' diyenleri iktidardan düşürdüm, mevcutun içerisinde en az zararlı olduğuna inandığım biri iktidarı getirdim.
benim imkanım bu kadardı...
ama o iktidarı da 28 şubat geldi, dayattı, aldı götürdü. benim getirme imkanım vardı, yaşatma imkanım yoktu.
ama karşılaştığımız öyle bir kritik ortamda da, hepinizin hatırlayacağı bir şeyi söylemek istiyorum, herkes bir şeyler söylüyordu, biri diyordu ki 'koskoca tanklarda mı kendinizi görüyorsunuz?' diyordu, biri diyordu ki 'askerler en çok beni istiyor' diyordu, öteki diyordu ki "hayır askerler en çok beni istiyor" diyordu...
böyle bir yarışa girmişlerdi ama bir tarafta da türkiye içinden içinden kaynıyordu, demokrasiye, milli iradeye tecavüz ediliyordu. öyle bir ortamda ben ne dedim arkadaşlar?
'türkiye iran olmaz, cezayir olmayacak, suriye yapılmasına da biz müsaade etmeyeceğiz' dedim.
peki ben ne dedim? 'bunların bu yalanlarına biz müsaade etmeyeceğiz' dedim..."
bu arada iran, cezayir, suriye örneklerini anlamayanlar için söylemek gerekirse, kendisi iran derken tamamiyle şii mollaların yönetiminde olan ve kendi mezheplerinden olmayanın ezildiği bir ülkeye atıfta bulunuyor ve türkiye'de bunların mezhepsel kolunun tehlikeli olduğu için söz hakkını almalarına izin verilmeyeceğini söylüyor kendisi...
ayrıca suriye derken de, genetiği bozuk esad diktatörlüğünün halkın %18'inin mensup olduğu bir mezhebe tabi olmalarına rağmen, halkı katlederek sindiren ve yönetimi bu şekilde üstün bir mezhep faşizmi ile ellerinde tuttuğuna dikkat çekiyordu...