sezonun bütün emeklerini bitiren maç. galatasaray açısından tabi.
ama olsun takmayın kafanıza seneye yeni stadınızda türkiye kupası maçlarına çıkacaksınız.*
(#7657086)son paragraf anlatıyor hepsini. günü kurtarmak için alınıp sezon sonuna da yalandan yere opsiyonu bizde demek ve buna inananları görmek daha komik. 18 milyon euro verip aldıkları jo'yu veya santos'u (ki santos bence çok iyi bir oyuncu)adam sana sezon sonuna verir mi 2'ye 3'e!! vermez tabi.
galatasaray için bu sezonun bittiği hatta avrupa kupalarına katılamama tehlikesinin * başladığı maç olmuştur. her sene hoca değiştirmekle galatasaray'da sorunların çözülmediği ortada. ayrıca aston villa'da kaptanlık yapan neill ve kendisinden tecrübeli sabri ve ayhan varken arda'yı es-es'e giden ümit karan'ın yerine kaptan yapmak hataların en büyüğüydü. adama bu yaşta bu sorumluluğu verirsen kaldıramaz. bu nedenle en uzun süre burada oynayan sabri kaptan olmalıydı.
her başarısızlıkta hoca değiştirmekle sorun çözülmüyor. lucescu 2002'de şampiyon yaptı, yaranamadı. gitti 2003'te beşiktaş'ı şampiyon yaptı. oradan gitti shakthar donetsk'le avrupa'nın 2. büyük kupasını kazandı. gerets gitti, marsilya'yı şampiyonluk yarışına soktu. skibbe gitti, uzun zamandır alt sıralarda oynayan eintracht frankfurt'la avrupa ligini zorluyor. kısacası bizde sabır yok! sir alex ferguson'ın 7. senesinde lig şampiyonu olabildiğini unutuyorsunuz galiba. bu nedenle rijkaart kalmalı ve arda * dahi oyuncuların çoğu gitmeli.
ayrıca bir not: keita'nın dirseği nerdeyse hayrettin'i öldürüyordu. o dirsek nedeniyle adamın dili dönmüş ve 3 dakikaya yakın nefessiz kalmıştır.
sadece 2000 yılının ruhunu kaybetmekle kalmayıp, genel olarak galatasaray ruhunu kaybetmiş bir takımın, şampiyonluktan adım adım uzaklaştığını bizlere gösteren maç olmuştur. ha bundan sonra olacakları söyleyim; lig sonunda franco gidecek, belki yanında bir iki kişi daha gidecek. bunlardan biri emre aşık olabilir. kiralıklardan jo alves midir nedir o adam gider büyük ihtimal. bunların yerine ingiltere'nin küme düşmemeye oynayan takımlarından bir orta saha yıldızı alırız. lige başlarız ilk 5, 10 maç kazanırız, uefa kupasına gidebilirsek 3 5 maçta orada kazanır, gene heyecanlanırız 2000 ruhunu yakaladık diye. sonunda da yine burada sene sonu kalacak, gidecek oyuncuların bilançosunu falan yaparız.
rijkaard'ın verdiği maç. mehmet topal'ın, dos santos'un, ayhan akman'ın ve servet çetin'in güzel futbolları da böylelikle havada kaldı.
ligin sondan üçüncü takımının başındaki adam sakatlanan sol bekinin yerine bir sol açık olan faruk bayhan'ı alırken, galatasaray'ın başındaki adam sakatlanan futbolcusunu oyunda tutarken defansı beşleyebilmek adına gökhan zan'ı oyuna almak derdindeydi.
galatasaray artık bu saaten sonra nah şampiyon olur dediğimiz maçtır, sivas çatır çatır bir puanı almıştır, mesut bakkalın sivas'a gelmesi sivas'ı ateşlemiştir.
galatasaray'ın sahaya akıl almaz bir kadro ile çıkıp, aynen fenerbahçe'nin 5 hafta öncesine kadar yaptığı gibi gol atıp üstüne yatmaya çalıştığı ve ayarı aldığı maç olmuştur. rijkaard'ı bile delirttiler ya, helal valla.
sonuç olarak galatasaray yeni sezonu yine erken açmayı garantilemiştir*.
geçen hafta vurulan tokmağın feryatlarının dinmediğini göstermiş maç. galatasaray 1-0 galip durumdayken 7 kişiyle kendi ceza sahasına gömülmesiyle şampiyonluğu ne kadar istediğini anladık, sanki karşında fenerbahçe var, bu ne korkaklık? şimdi daha iyi ifade etmesi açısından sivas'ı fenerbahçe sanmak meselesini bir şarkıyla vurgulayalım;
--spoiler--
dün gece,
hiç tanımadığım bir erkeğe,
sırf sana benziyor diye,
usulca sokulup,
merhaba dedim.
--spoiler--
sonucu gayet normal hatta sivasspor kazanamadıgı için normalden biraz uzak biten maç.
neden mi? e geçen hafta adamlara kendi sahalarında seyircilerinin önünde koyduk. bu ayarla en az 3 hafta tökezler bunlar da ondan.
galatasaray ın futbol denilen oyunu oynamadığı maçtır. türkiye nin en kötü top oynayan takımına ikinci yarı yaklaşık 45 dakika gömülürsen karambolde adamlar sana golü atarlar. kalede aykut değil leo olsaydı şimdi maçı çoktan kaybetmiştir. bir sözüm keita ya ''eyy keita topa vurmak pas vermek zor bir iş değildir.'' anladın. uzunca bir sözüm rijkaard a ''eyy rijkaard elano ve jo madem kadroda niye 11 başlamıyor. çeyizlik mi saklanıyor. ikinci yarı orta saha düşüyor. sen ise oturuyorsun. barış sakat sakat devam ediyor. gökhan zan ı alacaksın fakat barış topa müdahele edemeyip adam bomboş şut vurduruyorsun.'' anladın. son sözüm galatasaray ın bütün futbolcularına ''eyy takım zaman geçirmek için hiçbir şey yapmayıp sanki karşınızda barcelona var gibi nasıl oynarsınız resmen deplasmanda oynanan a.madrid maçı gibi sürekli topu şişirdiniz. zaman geçiremediniz ve top falan oynamadınız.''
ben anlamıyorum. ilk yarı top yapan, rakibini orta sahada bozan bir galatasaray varken; ikinci yarıda oyunu kendi yarı sahasında kabullenen, arkaya yaslanan bu takımı tanımak mümkün değil. ilk yarıdaki oyunun ardından, rotasyon işe yaramış diye düşünürken, maçın ikinci yarısındaki oyun kabul edilecek gibi değil.
barış'ın attığı kasti tekmenin izahı olamaz. ayrıca aykut performansıyla, formayı leo franco'dan daha çok hakettiğini göstermiştir.
kaybedilen bu 2 puanla, şampiyonluk ümitleri de son bulmuştur kanımca. artık varsa yoksa en azından ligi 2. sırada tamamlayıp, seneye şampiyonlar ligi'nde mücadele etme şansını elde etmemiz, şahsıma yeterli olacaktır.
maçı söküp götürecek bir futbol ortaya koyamıyoruz. ikinci yarıda resmen geriye yaslanıp golü bekledik. bir umut var demiştik ama bu da bugün sivas'ta yitti. geriye sadece bursaspor'a başarı dilemekten başka bir şey kalmıyor.
galatasaraylı oyuncuların ilk yarıda havaya girip yaptığı artistik paslarla, isabetsiz ve şımarık şutlarla cömertçe harcadığı pozisyonların ardından, ikinci yarıda sivasspor bambaşka bir yüzle sahaya çıktı ve oyuna ağırlığını koydu. ikinci yarı sanki galasataray sivasspor, sivasspor ise galatasaray oldu.
sarı kırmızı kutsal formada ter döken futbolcular feci şekilde yorgun düştü, takım da oyundan da düştü. buna bir de sivas takımının ligde kalma mücadelesinden kelli maça asılması eklenince, olanlar oldu. son yarım saat gol adeta "geliyorum" dedi. ve de son dakikada geldi.
sezona iyi başladık, fakat iyi götüremiyoruz malesef. evet şanssızlıklar, sakatlıklar vs. yaşadık ama sakatlananların yerine yeni futbolcular da alındı oysa.
nonda takımdan gönderildi ve gönderildikten sonra "beni göndermekle hata yaptılar. galatasaray'ı daha zor günler bekliyor" dedi. ve hakikaten de öyle oldu.
sen tut, takımın en golcü adamına "haydi naş bakalım" de, sonra gol sıkıntısı çek. 2-3 senedir takıma büyük bir uyum sağlayamış efendi bir nonda'yı uğurla, onun yerine gol atma becerisini bırakın, oyuna ağırlığını koyamayan bir golcü (!) al, bir de fenerbahçe yenilgisinin ardından gitsin parti versin.
rijkaard ise -nedense- büyük bir hayal kırıklığı yaratmaya başladı. aralarında dağlar kadar fark olsa da, geçen sezonun başında takıma getirilip gönderilen skibbe ne kadar başarısızdıysa -ki o da tartışılır-, rijkaard da son birkaç aydır işte o kadar başarısız.
nokta.
Galatasaray'ın büyük ölçüde şampiyonluk yarışından koptuğu maçtır.
Ayrıca Barış özbek tekvandocu misali rakibine tekme sallayıp kırmızı kart görmüştür.
sivasın beraberlik golünün geleceği yarın salının gelceği kadar açıktı. nedense taktiği bir türlü değiştiremediler. fm oynayan biri bile bu durumun sonunun iyi olmadığını bilirdi. belkide teknik heyetin bir suçu yoktur yorgun futbolcuları piskolojik geri yaslanma durumudur. fiziki bir yorgunluk çok belli oluyordu futbılcularda, heleki kendi sahasında şampiyonluk yarışındaki büyük rakiplerinden birine kaybetmenin piskolejiside üstüne binince ayaklarında taş varmış gibi oynadılar. ben son 10 yıldır bir 11 kişi kendi kalesinin önünde kümelenmiş bir galatasaray izlemeiştim. bugünleride görmüş olduk.