"Çoktan beridir vardı benim bir derdim:
Gideyim, zâlimi ikâz edeyim, isterdim.
O, bizim câmi uzaktır, gelemez, mani’ ne?
Giderim ben, diyerek, vardım onun cami’ine.
Kafes ardında hanımlar gibi saklıydı Hamid,
Koca Şevketli! Hakîkat bunu etmezdim ümid.
Belki kırk elli bin askerle sarılmış Yıldız;
O silahşörler, o al fesli herifler sayısız.
Neye mâl olmada seyret, herifin bir namazı:
Sâde altmış bin adam kaldı namazsız en azı!
Gördüğüm maskaralık gitti de artık zoruma,
Dedim ki: “Bunca zamandır nedir bu gizlenmek?
Biraz da meydana çıksan da hasbihâl etsek.
Adam mı, cin mi nesin? Yok ne bir gören; ne eden;
Ya çünkü saklanıyorsun bucak bucak bizden.
Değil mi saklanıyorsun, demek ki: Korkudasın;
Ya çünkü korkan adamlar, gerek ki saklansın.
Değil mi korkudasın var kabâhatin mutlak!"
istanbul'da olduğu zamanlar sürekli şahit olduğum durumdur. Capitol Avm'nin oradaki Marmara ilahiyat Cami'ne gelmektedir.
Camiye çıkan yollar araç trafiğine kapatılmakta, oluşan trafik ise ikindi namazı vaktine kadar dağılmamaktadır.
Üstelik camiye giden sokaktan geçmek için üzerinizin aranması da gerekmektedir.
bu memlekette, cia talimatıyla başbakanlar asıldı, cumhurbaşkanları zehirlendi, ihtilaller yapıldı, kendilerine düşman gördükleri herkesi, temeli ingilizlerce atılmış cumhuriyet rejiminin postalları vasıtasıyla oyun dışı bırakmaya çalıştılar. bu durumu, her eylemi, batılı ağababalarınca desteklenen kanada başbakanının işine korumasız ya da hollanda başbakanının bisikletle gitmesiyle karşılaştırmak için, nasıl bir sofistike mantığa sahip olunması gerektiğini bilmiyorum; ve fakat bildiğim şu ki, geçtiğimiz birkaç yıl içerisinde, güney amerika ülkelerinin birçok lideri, kanser teşhisiyle patır patır koltuklarından indirildi. tamam, benzer şey erdoğan'ın başına gelse zil takıp oynayacak bir güruhla yaşamak zorundayız; lakin, ota boka da sırf muhalif olmak için eleştiri getirmek de hangi opportunist ya da hangi makyavelist yaklaşımın tezahürü ise, vatandaşın takdirine bırakıyorum. ülkenin cumhurbaşkanının gönül rahatlığıyla cuma namazına gidememesi, sizin ve sizin temsil ettiğiniz batılı/oryantalist düşmanca kafanın, içten içe irin dolu bedeninizin, katran bağlamış sefil iç organlarınızın ürünüdür. fernando lugo, luis inacio lula da silva, hugo chavez ya da cristina fernandez de kirchner'in başlarına gelenleri bir araştırın derim. mabadın üstüne oturaraktan, okumadan, üretmeden, patates cipsinden patates gibi olmuş yağlı ellerinizle tıngırdattığınız bakteri yuvası klavyenizin başında kola hüpürdeterek muhalefet olmaz, sezerciğim yavrucuğum.
Güvenlik kavramını, yanına iki sümüklü ararkadaşını alıp gezmekten ibaret sanan ergen tespiti. Korudukları adam bu ülkenin cumhurbaşkanı, aynı önlemler abd başkanı için alındığında ağzınız açık, hayran hayran bakarsınız ama.
Bir cumaya yaktigi benzin , koruma maaslari fazladan vs ile kac tane okuyacak durumu olmayan cocuk veya alim gucu olmayan aile doyurup sevaba girerdi , yolu kapatip halkin zamanini calarak girdigi gunahlari saymiyorum bile .
Ayrıca benim anlamadığım bişey var kaç-aksaray'ın içinde cami var bu adam niye bahçesindeki camide değil de tee ankara'nın göbeğindeki camide namaz kılıyo ? Gövde gösterisi mi yapıyo yoksa halkın arasına mı karışmayı amaçlıyo ?
Eğer gövde gösterisi yapıyosa halkını kendinden üstün mü görüyo ?
Eğer halkın arasına karışmayı amaçlıyosa polisleri neden kalkan olarak kullanıyo bu adam halkından mı korkuyor ?
Çomarlar buradaysa bu soruların cevaplarını özelden ya da bu postun altından bekliyorum.
Belki kırk elli bin askerle sarılmış Yıldız;
O silahşörler, o al fesli herifler sayısız.
Neye mal olmada seyret herifin bir namazı:
Sade altmış bin adam kaldı, namazsız en azı!
Hele tebzîri (savurganlık sınırını) aşan masrafı, dersen, sorma.
kıldığı namazın sevabıyla camiye giderkenki masrafı yüzünden girdiği kul hakkını karşılaştırınca zararda olduğunu düşünüyorum. fakat amaç sevap değil de prim kasmak olduğu için sorun olmayabilir.