bddk tarafından yapılan resmi açıklamaya göre, enerji ve inşaat sektörlerinde kredi kullanıp bu kredileri ödemeyen firmalar tespit edilmiş ve tam 46 milyar lira batık kredinin takip hesaplarına alınması istenmiş.
şimdi bu takip hesabına alınacak 46 milyar lira batık kredi, işsizlik fonundan karşılanacak.
yani?
yani enerji ve inşaat sektöründe bankalardan kredi kullanıp ödemeyen firmaların borçları vatandaş tarafından ödenecek.
bankalara bir giren çıkan yok.
kredi garanti sistemi var. banka her türlü parasını alıyor, ayrıca zarar gösterip vergiden düşüyor.
ve bu batık krediler, hiç alakası olmayan bir yerden, işsizlik fonundan karşılanıyor.
binlerce işsiz var piyasada.
son dönemde işsiz kalan onbinlerce insanımız var.
bunlar işsizlik fonundan maaş bağlatmak için başvuruyorlar ama bunlara maaş bağlamak için devlet pek çok şart koşuyor, bin dereden su getiriyor.
işsizlik fonu normalde işsiz vatandaşlara maaş ödemesi gerekirken batırılmış milyonluk kredileri ödemek amacıyla kullanılıyor.
hak mı bu adalet mi?
bu bankalar bu kredileri verirken, kredi ödendiğinde kar etmiyorlar mı?
bu karı vatandaşla, devletle mi paylaşıyorlar?
o halde neden batık kredileri devlet ödüyor, vatandaşa ödettiriliyor? https://galeri.uludagsozluk.com/r/1905880/+
yazık ya. dünyanın neresinde var böyle bir uygulama?
Evet, sadece Türkiye de olur bu tip olaylar:
Vatandaşı soyup soğana çevirip, yandaşların açıklarını vatandaşın cebinden almak Türkiye gerçeği.
Yaşadığım bireysel ve benzer olay:
10 yıl çalıştığım alman firması Türk bir firmaya satıldı. Türk firma diğer firmasını kurtarmak için, hem kendi firmasını, hem bizim firmayı konkordatoya soktu. Göz göre göre çalıştığım firmanın içini boşaltıp 2 sene içerisinde iflas verdi. Kendi firması halen faaliyete devam ediyor.
Sonrasında hileli iflas davası açıldı. iflas kararı usülsüz olduğu için kaldırıldı.
Sonuç:
- ortada iflas eden bir firma yok.
- iflas verdiği sürede demişbaşları dahi el altından satıldı.
- sadece benim 80.000 tl alacağım var, faiziyle 2017 den beri 100 ü bulmuştur.
- 2000 kişi işsiz kaldı. Çoğu mavi yakalı...
Bu firmalar devlet eli ile işçiyi, vatandaşı sömürüyor.
Kimi kime şikayet edeceğiz?
buradan hemen david harvey'in a brief history of neoliberalism kitabına göndermeler yapabiliriz. neoliberalizm bir anlamda budur zaten. en genel anlatımla kamu kaynaklarının sermayeye aktarımı denilebilir. bunun birkaç yöntemi olabiliyor. mesela batık bir şirketi doğrudan kamu bankası ile kurtarıyorlar. buna amerikancada bailout diyorlar. ya da buradaki örnekte olduğu gibi haksız krediler transferleri. bunun yalnızca türkiye'de olduğunu düşünmeyin. bu dünya genelinde 1980 sonrası ve özellikle 2008 sonrası kapitalizmin aldığı biçim ile yakından ilgili. ama şu kadarını söyleyeyim. kitleler artık isyan halinde. batının en büyük sanayi ve finans şehirlerinde hemen her sene büyük toplumsal olaylar çıkıyor ve bu olaylar işte iktisadi yapının karakteri ve bölüşümün orantısızlığı ile yakından ilgili. kapitalizm müthiş bir kriz ile karşı karşıya. 2000'lerde artık wolfhanh streeck gibi bazı akademisyenler kapitalizmin şu an uçurumun kenarında olduğunu ve her an yerle bir olabileceğini söylemeye kadar vardırdırlar işi. gerçekten de baktığında kitleler hızla sefalete sürükleniyorken sermaye kaynaklara doğrudan el koyuyor. eskinde bu el koyma daha dolayımlı olduğundan daha uygar görünürdü. ama artık öyle kör göze parmak bir şekilde gerçekleşiyor ki şehirlerin bu kadar kalabalıklaştığı bir dünyada şehir yoksulluğu görülmemiş boyutlara ulaştı. bugün dünyanın her bir santimetre karesinde ekonomik kriz var. bu gidişata isyan etmekten başka şansımız yok.