ticaret yapan bir ülkenin garipsenmiyecek borcudur. sanayimiz kuvvetli, rekabet gücümüz büyük, işlenmiş mal satan ülke olalım,varsın borç trilyon dolar olsun.. domates patetes satıp borçsuz olmaktan iyidir neticede...
1923-2002 arası (çoğunluğu 24 ocak 1980 kararlarından sonra olmak üzere) iç-dış borç toplamımız, 221 milyar dolar.
2002-2007 arasında ise, 200 milyar doların üzerinden ekstra borçlanma ve borç miktarının 420 milyar doları aşması...
2002 yılında kişi başına düşen borç miktarı 3300 dolar iken, bugün 5500 doları aşmış durumda... -hani ötülüyo ya, "kişi başına düşen geliri arttırdık biz bıdı bıd bıdı" diye-
üstelik bu duruma gelirken, devletin para kazanan ne kadar kuruluşu varsa özelleştirme adı altında yabancılara satılır...
büyük kısmı özel sektöre ait olduğu gibi, bunların büyük kısmı da özel bankalaradır. özel bankaların çoğunun sahibi yabancıdır, bankacılık sektöründe ise toplamda %55 gibi büyük bir pay yabancıdadır.
buraya yatırdığı yaklaşık 70 milyar dolar ile önümüzdeki 20 yıl içinde yaklaşık 3 trilyon doları kontrol eder pozisyona gelecektir. 30 liralık borcu ödeyemeyen bi kişinin/şirketin 50 liralık malına el koyup, yok pahasına sattırabilir mesela banka. bilgi olsun diye söylüyorum, bankalar şehiriçine yakın otopark yapmak için arazi bulmakta zorluk çekmekteler. bu otoparkları işleteceğinden değil, borcundan ötürü haciz koydurduğu otomobiller için. kredi kart borcu yaklaşık 30 milyar dolar.
yiğit bulut'un da dediği gibi, dünyanın hiçbir yerinde yoktur ki, itibar sahibi olduğu iddia edilen bir ülkenin ekonomi bakanı, banka sektörününn çoğunluğunun yabancının elinde bulunmasından gurur duysun.
e tabi, ihanet parayla alınabilen bir şey.
bunun adı, durmak yok, yola devam ekonomisidir işte. artık, kimler durdurulamıyor, kimler yoluna devam ediyorsa. bilmem belki de dünyanın 8. en zengin siyasetçisi ve tayfası olabilir?