ali atay'ın başrolde olduğu film. bugün filmi izledim. film bana biraz kısa geldi ama gayet hoş bir filmdi. ali atay'ın oyunculuğunu tartışmaya gerek duymuyorum. genel olarak hoş bir filmdi. sonu daha hoş bağlanabilirdi ama yinede güzeldi. genç yönetmenin de ayrıca ilk filmiymiş. gayet iyi iş çıkarmış.
kırk ayak gelir aklıma ve kırkayak kelimesi, latince yüz ayak anlamına gelen centipeda kelimesinden gelmektedir. kırkayaklar yüz yılı aşkın bir süredir kapsamlı bir biçimde incelenmelerine karşın tam olarak yüz ayağa sahip bir örneğine rastlanmamıştır. türkçedeki adlarına bakarak bu hayvanların kırk ayaklı oldukları da söylenemez.ilginç.
40 deyince ilk önce bir vize puanlarım geldi aklıma, şurada iki gün kala finallere gerildim açıkçası. sonra bir düşündüm aklıma 40 haramiler geldi . Ben nasıl bir psikoloji içerisindeyim ki bu sabah, hadi bakalım.
" mahşer yeri gibi bu şehir. sanki herkez birgün buraya uğrayacakmış gibi duruyor. cennette cehennemde burda " artık istanbul'u daha kolay bir cümle ile de anlatabileceğim. bu şehrin bok çukurları o kadar güzel anlatılmışki sanırım film bi 5 saat sürse önünden kalkamıcak gibiydim. oyuncuların mahalle aralarındaki gezdikleri mekanlar harikaydı. öylesine dolaşırken mi çektiler yoksa herbir yeri ayrı ayrımı seçtiler bilmiyorum ama o kaybedilmişlik, yılgınlık, çıkarsızlık o sokaklarla birbirini o kadar güzel tamamlıyorduki olmuş bu iş demekten kendimi alamıyorum adeta.
ha bunun dışında bu kadar güzel bir filme şans eseri denk gelmiş olmakta biraz kötü sanırım. burda en boktan filmler hakkında bile sayfalarca yazılar yazılırken böyle bir yapımın farkında bile olunmaması sanırım durup düşünülesi bir konu.
not: ali atay bu filmle yeteneğinin nerelere ulaşabileceğini çok iyi bir şekilde gösterebilmiş sanırım. yolu daha da açık olsun, hep en iyi filmlerin adamı olsun.
not 2 : deniz çakır'ın ve o zenci oyuncununda hakkını yememek gerek, hepsi çok başarılı idi.
başroldeki ali atay'ın * çılgın attığı filmdir. sürekli duyuyoruz, komik videolarını izliyoruz bu delikanlının ama meğerse harbi bir cevher varmış adamda.
konusu itibariyle beyaz türklere hiç mi hiç hitap etmez. varoşlardaki hayat sıkıntısı, mültecilik kavramı, hayatın anlamı kargaşası derken bir solukta akıp gitmiştir.
hele ki son sahnesi tam olarak yarmış, ibret aldırmış ve karşıya geçmenin ne kadar basit olduğunu tekrar ispatlamıştır.
Sagopa kajmer'in olmamış şarkısı. Mesela ben sonunda ağzıyla yaptığı scratchler olmasaydı dinlemezdim ikinciye. Hiçbir anlam derinliği yok şarkıda. Tamamen gerçek anlam. Hayır bu Sagopa değil.
harika bir beat ile başlayan şarkıya daha güzel sözler olabilirdi dediğim şarkı. fakat bilindiği üzere sagopanın şarkıları dinlendikçe güzelleşir fakat bir önceki ıstakoz'dan daha güzel olamayacagı kesin şarkı.
dinsel motif sago'nun bazı şarkılarını güzel yapabildiği gibi, bazı şarkılarınıda anlamsızlaştırabiliyor. bunu bu şarkının nakaratında anlayabiliyoruz.