--spoiler--
"yaptığı her şeyi onun gibi yapmak veya onun ulaştığı şeye bir şekilde, onun yoluna yakışacak biçimde ulaşmak" ise sünnet... e budur mına koyim? ne kızdınız?
--spoiler--
harika bir tespit olmuş vesselam. saygılar. ayrıca;
paradoks olarak düşünülen ama aslında alakası olmayan bir önerme. hz.muhammed(s.a.v.) müslümanlık gelmeden önce ki dönemdede hanifti*. hatta annesi, babası, dedesi ve çoğu akrabası hanifti *.
Enbiya 25:
"Ey Muhammed! Senden önce gönderdiğimiz her peygambere; Benden başka ilah yoktur, bana kulluk edin, diye vahyetmişizdir."
Al-i imran 67:
"ibrahim, yahudi de, hıristiyan da değildi. Ama doğruya yönelen bir müslimdi; Puta tapanlardan değildi."
yani Hz.Muhammedden önceki Peygamberlerin dini ne ise, Hz.Muhammedin de dinide oydu. müslümanlık. hemde doğumundan itibaren.
öyle ki;
peygamber efendimizden çok önceki hz.nuh(a.s.) döneminde;
Nuh(a.s), kavmine şöyle denilmiştir:
Yunus 72:
"Eğer yüz çevirirseniz bilin ki, ben sizden bir ücret istemiyorum. Benim ecrim Allah'a aittir. Müslümanlardan olmakla emrolundunuz."
Şura 13:
"Allah, Nuh'a buyurduğu şeyleri size de din olarak buyurmuştur. Ey Muhammed! Sana vahyettik; ibrahim'e, Musa'ya ve isa'ya da buyurdu ki; Dine bağlı kalın, onda ayrılığa düşmeyin."
Al-i imran 19:
"Doğrusu Allah katında din; islam'dır."
yani müslümalık peygamber efendimiz 40 yaşında iken hasıl olmuş bir kavram değil. daha önceden de bir çok peygambere emrolunmuştur.
kaldı ki peygamber efendimizin ailesi ve tüm kavmi, haccederdi, hepsi namaz kılardı, oruç tutardı. başka bir örnek;
hz.muhammed(s.a.v.)'in dedesi abdülmuttalib ve fil olayı. efendimizin dedesi kabe'yi yıkmak için gelen yemen valisi ebreheyle savaşmıştır. amacı kutsal saydıkları ve hac ibadetlerini yaptıkları kabe'yi korumaktı. detaylı bilgi için fil vakasına ve fil suresine bakabilirsiniz.
iyi de ona 40 yaşında cebrail görünmüştü. sen 40´ına geldiğinde sana cebrail görünmezse n´olucak?...bi de sen 40´ına gelmeden ölecek olursan n´olcak...işin bir de o yönü var. bir de doğru olan konudan yanlış çıkarım yapma durumu var, bir de bunun bilinçli olarak yapılması durumu var...yani nerden baksan yanlış. demek ki bu başlığı açan sözlüye kalkmış öğrenci olsa, öğretmen bu çocuğa "sıfır, otur" der.
artık n´apalım öğrenci bir daha ki sözlüye daha iyi çalışır ve iyi bir not almaya bakar. bu sefer iyi not almaya yetmiyor yazdıkları.
(lise diliyle yazalım da daha bir anlaşılır olalım. bu kadar da uçulmaz yani, sözlükte neler dönüyomuş meğer serhat abi be...)
islam tarihi okumamış cahil müsveddelerinin götlerinden uydurulmuş dayanaksız tespit. müsvedde diyorum zira cahil olmaya bile layık değillerdir. peygamberlik vazifesi öncesinde de peygamberin namaz kıldığı, herkesçe bilindiği gibi sözünde durduğu, yalan söylemediği, ve daha nice aktiviteleri yaptığı biliniyor. hanif dini denilen, hz. ibrahim'in inancı üzerine hareket ediyorlardı. 40 yaşından önce islamiyet açık ve seçik duyurulmadığından ve daha kemale ermediğinden, müslümanlığın yayılmasını da bekleyemezsiniz. bu suretle, peygambere kırk yaşına kadar dinsiz yaşamış gibi böyle bir şey isnat etmek terbiyesizlik, kendini bilmezlik, düşmüşlük ve rezillik manasına gelmektedir. tabi ki bu ve bunun gibi başlıkların ve bu başlıkları açanların amacı ortamı germek, insanları tahrik etmek. ama yine de dilsiz şeytan olmaktansa gereken cevap verilmelidir.
ötmeyi yanlış ezberlemiş yavru kuşlar gibi kargaların maskarası olmak tam da budur işte.
türkçe yanlış. kelimeler yanlış. bilgi yanlış.
seni hangi karga beslediyse arkandan gülmek için ötmeyi yanlış ezberletmiş sana.
bir yerden 40 duymuş, sonra (münafıhlıhtır) ne demekse artık, onunla birleştirmiş, aklı sıra trolluk yapacak.
biz bu aralarda senin bluevelve abini yedik bitirdik. bari o biliyordu bir şeyler. en azından türkçe biliyordu. senin daha çok yolun var.
trolluk dediğin işin bile bir raconu var.
öğreneceksin önce, sonra öteceksin yaramaz!
Kırk yaş, sinn-i kemal, yani olgunluk yaşıdır. Insan, kırkına basınca maddî ve manevî, aklî ve bedenî birikim ve donanıma sahip olarak kemale erer. Peygamberimiz başta olmak üzere pek çok peygambere peygamberlik vazifesi kırk yaşında verilmiştir. Pek çok ilim adamı, kırk yaşından sonra eser yazmaya başlamıştır. Dua ille de kırk yaşa gelince yapılacak diye bir şey yok, ama kırk yaşa özellikle vurgu yapılmıştır. Zaten âyette rüşd çağında da bu duanın yapılması gereği vurgulanmıştır. Rüşd çağının, 13, 18, 25, 33 yahut 40 yaş olabileceği konusunda görüşler vardır (Razî, Tefsir, 28:16).
Kırk yaş, ortalama insan ömrünün ortasıdır. Insan, bu çağda geçmişindeki birikimlerinden hareketle geleceğe dönük hazırlıklara daha yoğun bir biçimde yönelir. Bazılarında bu çağdaki bu sorgulama ve kararsızlık çeşitli bunalımlara sebep olabilmektedir. Bu yüzden kırk yaş sendromu, kırkından sonra azma literatürümüzde meşhurdur.
insan, genellikle kırk yaşına basınca çocukları yetişmiş olur ve acısı tatlısıyla anne baba olmanın ne demek olduğunu daha iyi anlamaya başlar.
Kırk sayısının daha başka özel sebepleri de olabilir. Nitekim kültürde kırk rakamına çeşitli anlamlar yüklenmiştir. Kur'ân'da kırk sayısı üç yerde, biri Hz. Musa'nın Tûr'da geçirdiği kırk gece ile ilgili olarak (Bakara, 2/51); ikincisi, Israiloğullarının kırk yıl çölde perişan bir hâlde dolaşması anlatılırken (Maide, 5/26); bir yerde ise yazımızın konusu olan dua ile ilgili olarak (Neml, 27/19) geçer.
--spoiler--
--spoiler--
Kitabımızın bize sunduğu dua örneklerinden birisi de insanın özellikle kırk yaşına basınca yapması gereken şu duadır:
Biz insana, anne ve babasına güzel muamele etmesini emrettik. Zira annesi onu nice zahmetlerle karnında taşımış ve nice güçlüklerle doğurmuştur. Çocuğun anne karnında taşınması ve sütten kesilmesi otuz ay sürer. Nihayet insan, gücünü kuvvetini bulup daha sonra kırk yaşına girince, "Ya Rabbî!" der. "Gerek bana, gerek anneme babama lütfettiğin nimetlerine şükür yoluna beni sevket. Senin razı olacağın makbul ve güzel iş yapmaya beni yönelt ve bana salih, dine bağlı, makbul nesil nasib eyle! Rabbim! Senin kapına döndüm, ben sana teslim olanlardanım." Işte Biz, onların yaptıkları en güzel işlerini, taatlerini kabul edip, günahlarını affedeceğiz. Bunlar cennetlikler arasındadırlar. Bu, onlara söz verilen gerçek bir vaaddir.
--spoiler--
kırk yaşına gelince kendisine de nasip olmasını dilediğimiz yazarın tespitidir.
şimdi şöyle bir şey var... planck uzunluğu da mühim burada. öncelikle onu belirteyim.
şimdi bu adama vahiy gelir gelmez kendisi peygamber olmuş neticede. aynı zamanda da müslüman olmuş tabii. işte tam bu anın öncesi sünnete girmezken, bu an ve sonrası sünnete girer. yani vahyin gelişi de buna dahildir. tam o an, vahyin gelişini ihtiva eden anın en küçük birimi sünnetin başladığı andır. ve bu da vahyin geldiği ilk anın ilk anının ilk anı tarzında bir şey olur. ki o an aynı zamanda, peygamberin bırakın peygamber olmayı, müslüman dahi olmadığı andır. çünkü vahiy hem gelmemiş, hem de gelmiş/gelmek üzeredir.
bi sıkıntı var bu noktada ipneler. hadi neyse... inanın inanın tamam sorun yok. korkmayın. cennete gidersiniz tamam. ne heyecan yaptınız yav.
"yaptığı her şeyi onun gibi yapmak veya onun ulaştığı şeye bir şekilde, onun yoluna yakışacak biçimde ulaşmak" ise sünnet... e budur mına koyim? ne kızdınız?
peygamber efendimiz zat-ı alileri 40 yaşında kelime-i şahadet getirmiştir.
daha önce yapması gerekseydi allah bunu bilmez miydi? haşa, sorgulamamız bile bir münafıhlıhtır.
o yüzden 40 yaşımıza kadar dinsiz olmamız vacibe sürttüren sünnettir.