bir mektup. *
Gecenin bir yarısı. Size yazmak istedim. Ağlamak yerine yaziyim dedim. Öğrendiklerimi, öğrendiğimi sandıklarımı, korkularımı, korku bildiklerimi, gördüklerimi, görmezden geldiklerimi. Paylaşıyım istedim.
işte bir kalp daha kırıldı. Evet, benim yüzümden. Güzelliğim kızıyor, böyle deyince. Ama kırdım işte. Bir insan evine mutsuz döndü. Evet biz de döndük, defalarca. Kim saydı ki. Düşünün ne zaman bıraktık saymayı. Benim çok oldu. Kopuk parçalar var hala içimde. Bir baksanıza içimize.
Bir güzellik dünyanın en güzel şeyini yaşadığını düşünürken, en güzel denizde yüzdüğünü zannederken, bir anda kıyıya vurdu herşey. Ve o, kalakaldı öylece. Acısını sokacak bir yer bulamadı içinde. Tam bir yerlere sıkıştırıcak gibiyken, o yine gelip kanattı onu. inanmak istemedi, aklı, kalbi almadı. Hala da acıyor bir yerlerde. Kimsenin acılarına yakından bakmasına izin vermedi. Şu dizimin kabuğu düşmeden, yaklaşmasın kimse. dedi. Belki onu yarasıyla görmesinler diye, belki de o yara düşmeden tekrar kabuk bağlamasın diye. Ama biz öğrendik, herşey geçiyor. Ve Allah kahretsin ki, her güzel rüya, kan ter içinde uyandığın bir kabusa dönüşebiliyor, onu da öğrendik.
Tek dileğim, önce onun bildiklerini unutması.
Hadi o unuttu bildiklerini, o da unutsa iyi olmaz mı, masum yeşil gözleriyle? Bir benzetmesi var. Tırmanıp tırmanıp düştüğünü hissediyormuş. Haketmeyenler için tırmanıp, haketmeyen tarafından düşürülüyor. Kızıyorum! Hepsine! Karşıma alıp bağırıp çağırmak istiyorum! O, oynamak istediği oyunlarda, mızıkçılık yapıldığını görüp, üzgün evine dönen çocuklar gibi mahzun ama her seferinde bebek umuduyla yeniden çıkıyor dışarı. istiyorum ki hep parlasın güzel yeşilleri.
Hiç aşık olmamış ya! Hani hiç bacakları tirtir titrememiş aylarca, yıllarca. Bacaklarının titrediği anlaşılmasın diye dans ediyormuş gibi yapmamış hiç. Hiç hissetmemiş görür görmez içinden birşeyin tam aşağıya doğru kayıp gittiğini. Adını oluşturan harflerin nasıl da o alfabeden sıyrılıp sana başka göründüğünü. Yaşayanlar bilir, boyundan büyük acılar da yaşarsın. Bazen aşkından, özleminden miden bir yumru, boğazın koca bir düğüm olur. Ağlamaktan gözlerin yanar, sanırsın bitecek artık gözyaşların. Kuruyacak artık göz pınarların. Aklını veremezsin hiçbir şeye, dünya odur. Herşey orada döner, olur biter. Başka önemli şey yoktur ki. Yaşamaya devam etmek için yemek yemen gerektiğini bile unutursun. Kendin, kendin değildir artık yıllardır tanıdığın. Bir kavga edersin, öyle sözler duyarsın ki, hayatında duymadığın. Tek bir harfini haketmediğin belki de. Ama gidemezsin işte. Onun gözünü, kaşını, burnunu, dudaklarını daha fazla kaç saniye görebilirsin diye hesap yaparsın. O sözler, davranışlar içinde yaradır ama kanasa da duymazsın. Öylece durursun sadece. Uyumazsın mesela, yoktur artık düzenli bir hayatın. Gece gözlerin tavandadır. Evet, herşeyin büyük olur bunun yanında. Heyecanların da mutlulukların da. Birlikte televizyon seyretmek, açık havada güzel bir içki içmek, serin bir yaz akşamı minderlere uzanmak gibi kocaman hayallerin olur!
işte istiyorum ki, bu güzel yeşiller sadece güzel taraflarını yaşasın bu hikayenin. Olmasın karın ağrısı, ama heyecanı büyük gelsin minik kalbine!.
Güneşten açılmış güzel uzun saçlarıyla en aşık o belki de. Bir insanın gözü neleri görmezin en etkili kanıtı. Evet, aşk hiçbirşeyi görmüyor. Keşke o gözlerini parlatan sihir hiç kaybolmasa, doya doya yaşasa mutluluğunu, içine sokması gerekmese o imrenilecek coşkusunu.
Yargılanırken etraftan, gücü kocaman olsa, duymayacak kadar, ve güçlü olmasa, kendini yok etmesine izin vermeyecek nasihatları susturacak kadar.
Zar zor unutmayı başarabildiği, mutlaka içinde hala duran külleriyle, yeniden her güzel şeyi yaşamaya başlamışken, keşke herşey hep güzel kalsa? Evet, farklı ama bir o kadar da festival gibi bir hayatı olsa!
Ve o. Güzel yüzüyle, çarpan kalbiyle yine özel kelimeler seçen, yine etkileyen. Öyle imrendim ki, hissetiklerine. Özlemişim çok, yazdıranın umrunda olmayacak kadar yazdırıldığınla ilgilenmeyi. Bir yerde, bir gökte mutluluğu. Hiçbirşey tekdüze ve dengede değil. Kimi zaman heyecan verici, hiç bitmesini istemeyecek kadar; kimi zaman ise yorucu, daha fazla devam edemeyecek kadar.
Tek derdim, kaybetmemesi o hayran olduğum bakışını aşka, duyguya, kelimelere. Hep paylaşsak.
Ben mi? Özlememem gerekenleri özledim bu aralar, sevsem iyi olacakları sevemedim. Ama biliyorum vazgeçmeyeceğim. Hissetmek istemekten vazgeçmeyeceğim, tek bildiğim o. Ve hayallerim, en çok heyecan duymak istediklerim hep basit kalacak biliyorum. Onun göğsünde film seyretmek gibi.
Çok fazla duygu var hayatta, çok fazla an var, yaşanılması gereken. Ve ben en güzellerini yaşadım, yaşamaya devam ediyorum. Gecenin bir yarısı tüm hissettiklerini dört güzel melekle paylaşmak gibi.