o değil de hala tadı damağımda ya la. muhtemelen 3. ayağı istanbulda (ekim gibi) 4. ayağı bursa'da (aralık gibi) gerçekleşecek ve muhtemelen memcos reyis sağ oldukca devam edecek zirve ötesi oluşum.
gittiğime gitmişliğime cok mutlu oldugum zirvedir. birçok yazarı tanıma fırsatı bulmuş olmaktan dolayı cok mutlu oldum. memcosa, skydancer ve japoncum a bu organızasyon için teşekkur ederim.
memcos, skydancer ve japoncum'a organizasyon için teşekkürlerimizi sunduğumuz, zirvede tanışıp kaynaştığımız tüm yazar arkadaşlara da en içten sevgilerimizi yolladığımız zirvedir.
unutulmaz anılara sahip olmamı sağlayan zirvedir.
hayat sana teşekkür ederim, tüm beklenmedik sürprizlerine rağmen çok güzelsin.
--spoiler--
dünyayı güzellik kurtaracak
bir insanı sevmekle başlayacak her şey.*
--spoiler--
iyi olmuştur zirve.**
istanbul'dan, ankara'dan, eskişehir'den gelen yazarlarla hoşsohbetler geçirilmiştir. bursa tayfasını zaten anlatmaya gerek yok tanıdığımız bildiğimiz adamlar.
gelen herkese teşekkür etmekle birlikte aynı isimli diğer zirvenin bir sonraki ayağının istanbul olacağını söylemek isterim.
zirvede moonlight sonata ile yaptığımız futbol muhabbeti sonrasında ortaklaşa verdiğimiz karar seneye bursaspor şampiyon olur. buna moonlight sonata'da katılıyor. hatta bir gün belki bende bursasporlu olabilirim dedi bana.
baş ağrımın bana verdiği yetkiye dayanarak, çok şaapamadığım... kişiyle tanışamadığım, eğlenemediğim zirveydi. o ağrıyla gece 2'ye kadar nasıl durdum ben de şaşkınım. güzeldi ama ben başımı ovalarken bayağ eğlenmiş millet. *
bu zirvede abazan damgası yedim arkadaş. efendi efendi oturuyordum 5-6 kişilik bir grupla birlikte. bir elimde bira diğer elimde sigaram milletin konuşmalarını dinliyordum. zaten iyice geç olmuş, yaşlı insan olduğum için kafam kaldırmıyordu müzikleri. neyse efenim, bu 5-6 kişilik grubun içinde bir tane kız vardı. bir süre sonra adamın teki gelip "beyler bu benim kız arkadaşım, asılmayın, akıllı olun." tarzında bir söylemde bulundu.
e arkadaşım sen millete nasıl böyle abazan ithamında bulunursun? madem kıskançlığın var, sevgili olduğumuzu belli edelim diyorsun gelirsin kızın yanına yanağına bir öpücük kondurup "aşkım eğleniyor musun?" gibisinden bir şey söyledin mi olay biter gider. en olmadı sen de sevgilinin yanında durusun. bu sinir bozucu olay yüzünden zirveden habersiz ayrıldım. diğer arkadaşlar umarım kusuruma bakmamıştır.
nerden başlasam bilemedim, ya Allah bismillah dinimiz amin.
adsl faturam 260 lira geldiği için yaklaşık 1 aydır netim yok, haliyle en son sözlüğe girdiğimde zirveye nickimi yazıp çekip gitmiştim bu diyarlardan, arada fırsat bulup girdiğimde ise katılım listesinde otuza yakın yazar vardı, ulan kalabalıkmış, acaba gitmesem mi diye düşünüyordum ki zirveye gittiğimde yaklaşık yetmiş kişinin geldiğini duyunca ufak çaplı bir baygınlık geçirdim. yol yakınken dönecektim fakat kankam panpam dobrowski tuttu kolumdan.
dobrowski her zaman ki cancanlığıyla karşıladı beni, kankam kendisi gibi çok sıcakkanlı, güleryüzlü bir sevgili yapmış hayırlı uğurlu olsun, artık başı bağlı olduğu için omuzlardan feragat ettim bende.* otuzluk dulun soğuk yatağı oy ben yerim onu, son gördüğümden bu yana saçları biraz daha uzamış, dili ise zaten çok uzundu ama napalım ben onu öyle seviyorum. seyyar motto benim ince ruhlu dostum. lost controlüm. japoncum ve skydancer bunlar tek kelimeyle harikalar zaten. japoncuma saçları çok yakışmış, güler yüzü ise yine içimi aydınlattı.
skydancer nickini her ne kadar benimseyememiş olsam da yine gecenin maskotuydu. iyi ki varsınız efendim. kalemime sinek kondu adam centilmen! her zaman ki kibarlığıyla yine yüzümü güldürdü. yalnız zirvenin kalabalıklığından fazla sohbet etme şansı bulamadık. hatta kalın efendim. protest sanayici abinin karizması beni öldürecek. değişik bir aurası var bu adamın. siyasete atılsın, hangi partiden olursa olsun oyum ona! hayyamatlos sticker ve tşörtünun renk uyumuyla parlıyordu efendim. bir ara ismimden yola çıkarak protest sanayici ile ateşli bir muhabbete başladılar, tam aha sıçtık derken gecemin gülen yüzü, parlayan gözü, özlü sözü kamil lanet olsun içimdeki insan sevgisine diyerekten muhabbete dahil oldu ve bir şekilde muhabbeti içimize insan sevgisini aşılayarak kapatmayı başardı. * umutckr o benim bu zirvedeki son dakika golüm gibi bir şey. hoşsohbet insan. pek bi memnun kaldım. kerter ahh kerter vahh kerter! adım kerter diye dolanıyor ortada. anlamı ne diye soruyorum merakla, ' babam koydu, mert cesur korkusuzca demek, moğolca' diyor. sonra adının başka bir şey olduğunu öğreniyorum. soyadım kerter diyor bu sefer. soyadının da kerterle uzaktan yakından alakası olmadığını öğreniyorum. oğlum sen ne ayaksın diyorum, çaresizce bütün şirinliğini takınarak anlatıyor. iyice inanayım diye çıkarıp öğrenci kartını gösteriyor. zirveden ayrılırken onu gerçek adını ifşa etmekle tehdit ediyorum, nekro yapma etme gözünü seveyim diye yalvarıyor, kıyamıyorum ve kabul ediyorum. şaka bir yana böyle tanıştığında aslında çok uzun zamandır tanışıyormuşsunuz hissi verenlerden. sıcak, komik.. ah kerter vah kerter.~ ~swh~ ~ vitaminli yoğurt yenir ki bu. memcos u görünce bi heyacanlandım, aa sen de mi geldin yaa nidaları atarken zirve sahibi olduğunu öğrenmem bir hayli komikti. tavlada kendimi geliştirip geliştirdiğimi test etmek istiyormuş üstad, bir dahakine ezip geçicem seni dostum diyorum. güzel insan.saygılar. intihar eden penguen bölümdaşım. öyle dolmuşuz ki hiç işimiz gücümüz yokmuş gibi bölümdeki hocaları çekiştirdik umarsızca, seviyorum bu kızı. * moonlight sonata moderatörler böyle hoş mu yahu diye düşünmeye sevk etti beni. * hoş kişilik, tanıştığıma memnun olduklarımdan. kamilin kardeşi fırlama yaa, sözlüğün muhtarı mübarek, ama bu kadar tatlı olunmaz ki! unidentified stranger bir yerlerden tanıdık yüz, ama nerden bilemiyorum. * çok karizmatik, çok olgun, çok hoşsohbet. pseco diğer 5475 yazar gibi o da mesajlarına cevap alamadığı için sitemliydi. ısrarla bahsettiği msjın gelmediğini söylesem de cazibesine ve kaslarına kapılıp ne söylediyse kabul edip onaylamak zorunda kaldım. *
ve ve ve iki cevizli lahmacun bir ayran dobrowskinin tekelinde olan yazarlarımızdan. * nickini soranlara kısa kesip cevizli lahmacun gibi bir şey diyor, ya yol yorgunu oluşundan ya da cool oluşundan, bilemiyorum şimdi. fakat müzisyen oluşunun verdiği bir dinginlik var üstünde, huzur veriyor. zirve sonunda istanbuldaki konserlerde görüşmek üzere sözleşiyoruz ve vedalaşıyoruz. saygılar. viyolasıyla sevişen kızve paganinia güzellikleriyle gönlümü aydınlattılar, umarsızca aralarına girip dilek tuttum, kabul olması dileğiyle. experimental adam hem ünlüymüş hem de üçüncü nesil, gel gör ki ben hiç okumamıştım, bunu söylediğimde ise uyardı beni, 'okuyup ağlayanlar var, vallahi iyice güzin abla oldum, ağlamak istiyorsan okuma bak' dedi. ben de bakalım görelim dedim. tokat gibi entryleri. sarstı beni. saygılar.
stewie komikliğiyle, hero of the day karizmatikliğyle, dişi timsah* güler yüzü ve sempatikliğyle yüzümü güldürdü.çok yoruldum yaa, kısacası görüp görebileceğim en kabalık zirveydi fakat bir o kadar da güzeldi. emeği geçen herkesin yüreğine sağlık. bahsedemediğim bütün arkadaşılarıma selam eder sevgilerimi gönderirirm. öptm kib.
şimdi ne desem bilemedim. tanıdığım tanımadığım bi' çok kişiyle tanıştım. buradan isim vermeyeceğim kendileri biliyor. belki ben bile bilmiyorum ama ne yapayım yaka kartlarını okuduktan bi' süre sonra herkes birbirine karıştı. velhasıl güzel organizasyon skydancer, japoncum ve gecenin assolisti memcos organizatör taifesi ve gönül dostu insanlar seviliyorsunuz. deniz otobüsünde karşılaştığım saipsiz ve tanıma fırsatı bulduğum iki yazarımız. zirvede derin konulara karıştığımız masa. abuk sabuk hareketler ile anlamsızca güldüğümüz oturan taife. öncesi ve sonrası daha fazla anlatmak istemiyorum olan olduğu yerde kalsın. hepsine istanbullardan selamlar sevgiler gönderiyorum. tekrardan görüşmek dileğiyle.. dww
"düzgün anlatmayı çok isterdim hocu bu kısmı, lakin zirve boyunca, 3 şişe açtırarak sonunda orjinalini bulduğumuz jack daniels'ı, - ki bunda mekan sahibinin hiç bir suçu yoktur, içkileri aldığı tekel bayii tarafından kandırılmıştır- bitirme baskısı nedeniyle, hatıralar çok kopuk kopuk"
- daha ilk kadehim gelmemiş, eskilerden abberline, yenilerden otuzluk dulun soğuk yatağı ve de nickini unuttuğum bir yazarın olduğu masada sırtım sosyal hayata dönük duruyorum, otuzluk dula, "seni ben 30-35 yaşlarında görmüş geçirmiş bir adam sanıyordum" diyorum, "abi ben 20 yaşındayım" diyor, gözleri pırıl pırıl, saçlar uzun, ben de o yaşlarda öyleydim diye düşünüyorum, "seni de yıpratırlar hocu" diyesim geliyor, demiyorum, tam huzurluyum, ortama sırtım dönük derken, bir anons yapılıyor, "migros'ta ağlamak, migros'ta ağlamak", arkamı dönüyorum, uzaktan pis pis sırıtan saipsiz'in elinde mikrofon var, 3-5 kişi hemen arkamda, "experimental bu mu" diyorlar birbirlerine, balkona çıkıyorum.
- balkonda bir masadayım, yanımda soapbox, kiremit bacaları, kamil, kamil in kardeşi, ve de benim halen yeni nick'ini öğrenemediğim lost control var, eskilerden birinin yanında kendini rahat hissediyor insan, sonunda orjinal şişe bulunmuş, keyfim yerinde, soapbox sürekli garip garip bakıyor suratıma, korkuyorum, kiremit bacaları sürekli gülümsüyor, kamil olgun ve anlayışlı, kamil in kardeşi meraklı, lost control her zaman ki gibi. hemsire oetker geliyor masaya, tanımıyorum başta, "çok durmuyacağım burada, yine dedikodu çıkar" diyip, hepimize hediyeler verip gidiyor, muhabbet güzel.
- masaya bir yazar geliyor, "seninle konuşmak istiyordum ne zamandır, tanışalım artık" diyor, "olur" diyorum, sözü uzatmıyor, yurtdışı-ilişkiler vs. konusunda benzer şeyler yaşamışız, onları anlatmaya başlıyor, alkol iyice sıkıştırıyor beynimi, boşalmam lazım hiddetleniyorum; "kaybedenler klübünü izledin mi", diye soruyorum "evet" diyor, "işte kadınlar öyledir, hepsi, yurtdışına gitmek için, bütün hazırlıklarını yaparlar, başvurular, uçak biletleri, pasaport, vize, sonra gitmeden önce gözlerinin içine bakarlar ve gitme dersen gitmem derler, çok yapay çok ya-pay, madem öyle, neden herşeyi hazırlayıp soruyorsun bu soruyu", kamil hak veriyor, ben içiyorum.
- "ahugözlü noldu" diye soruyor biri, "bitti diyorum", "aa neden" diyor, detay vermek istemiyorum, "yurtdışına gitti" diyorum, inanamıyor, "nasıl hep aynı olabilir" diyor, "tarih" diye düşünüyorum, "gerizekalılar için hep tekerrür eder".
- kalemime sinek kondu, "abi senin yazılarından sonra yazar oldum ben" diyor, "hocu yaptığınız işlere erdemli anlamlandırmalar yapmayı bırakın" demek istiyorum, demiyorum, viski beni ters bir adam yapıyor, gülümsüyorum. huysuz ihtiyar olmama daha 30 sene var, ama benim 30 senem var mı bilmiyorum.
- skydancer, sürekli herkesi ağırlıyor, sürekli yanımıza gelip bir sorun var mı diyor, hep sorun çözüyor,japoncum'da ev sahibesi, herkesi yokluyor, "keşke" diyorum, "herkes bunlar kadar süpersonik olsa", ben değilim biliyorum, skydancer'ı organizasyon yetenekleri konusunda tebrik ediyorum, "estafurullah abi" diyor, bir de alçakgönüllü, gıcık oluyorum. (memcos'da varmış orgainzayonda, ama çok muhabbet şansımız olmuyor, bu vesileyle ona da teşekkür ediyorum.)
- kaideyi taciz eden istisna'yı gördüğüm her yerde, insanlara "süpersonik yazıyor bu mutlaka takip edin" diyorum, "abi senin tarafından beğenilmek..." gibi bir şeyler söylüyor, "herkes alçakgönüllü olmuş sözlükte, ondan herkesin "sevdiği eserleri" kısmı boş" diye düşünüyorum, takip edin ama kaideyi taciz eden istisna'yı güzel yazıyor. gerçi beni kız sanıyormuş, süslenip gelmiş, ama olsun.
- vitaminliyogurt'ta eskilerden, mezun olmuş, çalışıyormuş, "ben senin şu kadarlık halini bilirim" muhabbeti yapıyorum, hayatından bahsediyor, herşey güzel gidiyormuş, umarım bozulmaz diyorum, 3 kere kafama vuruyorum.
- haymatlos'u yanlış yazmış nick'li bir adam dolaşıyor ortalarda, kaytan bıyıklı, efendi görünümlü lakin çapkın bakışları gözümden kaçmıyor, "gittin mi haymatlos'a geçenlerde marsis konseri" vardı diyorum, "yok abi" diyor, "hem bu hayyamatlos". "sen de güzel bir kardeşimizmişsin" diyorum.
- gecenin en sarhoş anları, sürekli birileri bir yere çekiyor beni, en son bir motosiklet hatırlıyorum, üzerinde oturan biri, motosikletin ne işi var mekanda, ben mi mekanda değilim, kayıp bir hatıra burası.
- saipsiz'le politika konuşuyoruz, masada ismini bildiğim ama nickini hatırlamadığım biri daha var, ama funkymonarch değil başkası, çantası dikdörtgen bir onu hatırlıyorum, sıkılıyor, gitmek istiyor, izin vermiyorum, "hep kakara kikiri olmaz, politika konuşucaz" diyorum, içince ısrarcı oluyorum, top sakallı güzel bir kardeşimiz de güzel savlar öne sürüyor, keyifli.
- çok açım, 2 gündür hiç bir şey yemeden sadece içiyorum, yavaş bir intihar bu, pes ediyorum, motosiklet sonrası içmeyi bırakmışım, hafiften açılıyor kafam, skydancer'a "açım" diyorum, moonlight sonata'ya "açım" diyorum, saipsiz'e "açım" diyorum, hepsi "sabret abi" diyor, "görükle'ye servis kalkacak zaten 20 dakika sonra", hesapı kapatmaya aşağıya iniyorum, tuvalete gidiyorum, yalnız kalır kalmaz, yine düşünceler geliyor, "acaba kabul etti mi teklifi" diye düşünüyorum.
- yalpalayarak üst kata çıkıyorum, "kimler görükle'ye gidecek" diye soruyorum, umutckr ve nekrofobi ile tanışıyorum, "nekrofili değil ama bak" diyor biri, öbürü "ckr soyadım" diye belirtiyor, "görükle'de ne yenir bu saatte" diyorum, "kokotaşyus" diyorlar, "bir de çorbacı var adana sofrasının yanında".
- servis çok şık, ama bangır bangır demet akalın çalıyor, nekrofobi, "ben seni hiç okumadım" diyor, biri "migros'ta ağlamak" diyor, "oku ama ağlarsan kızma" diyorum, experimental'dı değil mi diyor, onaylıyorum.
- yol bitmiyor, sıkılıyorum, sözlüğe giriyorum telefondan, nick'imi görüyorum sol frame'de, biri kel ve göbekli demiş, biri de viski sever.
gülümsüyor, sözlüğü sevdiğimi düşünüyor, ama belli etmiyorum, anlarsa o da gider yurtdışına diye temkinli davranıyorum.
zirvedit: nickini unuttuklarımdan, buraya adını yazamadıklarımdan ve de sarhoş sarhoş kafasını ütülediğim herkesten özür dilerim. mesela bak şimdi hatırladım pseco diye bir yazar vardı, vücudunu kıskandık tüm göbekli yazarlar.
sabahın 6'sında kalkıp istanbul'dan yola koyulup, milli olduğum zirve. ilk defa bir zirveye katılacağımdan dolayı, aman kimseyi tanımıyorum, ne pok yiyeceğim, dışlanır mıyım acaba diye düşündüğüm o birkaç saniyeye sıçayım. Hayır arkadaş, yok öyle birşey. Hepimiz kardeş, kuzen, ağbi, amca, dayıymışız meğer. Tabii ki öncelikle ev sahipleri skydancer ve japoncuma ilgileri için, hediyeleri dağıtıp kaçan hemsire oetkere nezaketi için çok teşekkür ediyoruz. Vicdanımın içine eden gecmis zaman olur ki uğrama lan bi daha yanıma. * renkli kişilik ve renkli lazerli kardeşler kamil ve kamil in kardesine gecemizi renklendirdikleri için ve ayrıca bütün gece bizler için kendilerini feda edip konsa çıkan arkadaşlara minnettarız. Otuzluk dulun soğuk yatagı hepimizi o tipiyle hayal kırıklığına uğratmıştır. * ben bereli, hırpani kılıklı bir moonlight sonata beklerken yanıldım. Bildiğin efendi tipi var adamda. Bu sıcakta üşenmeyip bizi terminale kadar götürüp uğurlayan memcos ve psecoya zahmetleri ve muhabbetleri için ayrıca teşekkürler. Ve kısa da olsa tanışıp sohbet ettiğimiz diğer arkadaşlarla, herkesle çok süperdi, çok eğlenceliydi.
Edit: gece yarısı balkabağına dönüşmeden kaçtığım zirve. Özel durumlardan dolayı kalkmak zorunda kaldım. Yoksa sabaha kadar viski çikolata eşliğinde oturup memleket meselelerini dinlerdim. *
bir teşekkür de mozaik pub çalışanlarına ve işletmecisi volkan'a gelsin. saolsun ne istediysek yerine getirdi. experimental'in yeni cek denyıls şişesi, görükle tayfasının vasıtası, saipsiz ve recipe'nin şarkı söylemesi...
saygıyı hakeden erdem sahibi vefalı yazarların samimiyet ve sevgi ikramında bulunurken esnaf gibi davrandıklarını görmemi sağlamış güzel bir gündü.
zirveye tam olarak 63 kişi dahil olmuştur. adını yazdırıp da gelmeyenlerin muhakkak kabul edilebilir bir bahaneleri ya da mazeretleri vardır, saygı duyuyorum.
zirve genel görüntü itibariyle problemsiz ve güzllikler içinde yaşanmış ve bitmiştir. bir ya da iki arkadaşın içki içerken kullanmaları gereken uzuvları karıştırmaları dışında sorun olmamıştır. içki içtiğimiz organ dört harflidir, üç harfli değil.
katılımcı sayısı arttıkca kontrolün ne kadar zor olduğunu gördüm, cidden zor iş. hala kafamın ağrıyor olması tamamen bu sebeptendir.
zirve sonrasında ben, eşim, munlayt, sayipsiz, fanki, piseko, memçoş ve dobroski ile birlikte denize 20 kilometre uzaklıkta yer alan bir evde sabahladık. ikinci bir zirve de orada yaptık. gecenin ilerleyen saatlerinde moonlight sonata, pseco, memcos, ben ve subay abiyle sohbet ettik ama burada o konuşulanları yazarsam sözlük karışır o derece.
bir başka zirvede görüşmek üzre kib, öptm, sçs, aeo, ok, bye.
daha yeni yazar olduğum ama çok sevdiğim sözlüğümün * katıldığım ilk zirvesiydi. yabani bir insan olduğum için yabancılık çekeceğimi düşünmüştüm ama paganinianam saolsun tuttu kolumdan getirdi. kamil in kardesinin güler yüzü, kamilin lazeri, seyyar mottonun sohbeti , nekrofobinin iyi dilekleri, kerterin mızıkası ve daha yazamadıklarımla çok güzel bir akşamdı. otuzluk dulun soguk yataginı da pek bir merak ediyordum iyi oldu **
katılımcı sayısının bir hayli fazla olduğu zirve. *
peşin özet: oğlum zirveydi, kalabalıktı, dinden imandan çıktık, eğlendik. biliyorum 'o'dan sonrasını okumadın.
son otobüsü kaçırmayayım diye erken ayrılmak zorunda kaldım, fakat kaçırsaydım keşke. hemen, hemen aklın "zirve süperdi, o yüzden kalmak istiyorum" düşüncesiyle dolmasın, zirve süperdi. fakat bir metroda kaç kişi kuran okuyabilir ki? ya da rakıma kattıkları ilaç ile bana öyle geldi. 14, tam 14 kişi. ilik gibi bira kokusu sinmiş birisinin ortalarına düştüğünde ki psikoloji? of lan.. terse doğru sıçırttı.
Neyse, zirveye dönersek; zirve öncesi baktım herkes "mık'tayız, mık'ta olacağız" gibi entryler girmiş. saat 18:15 civarı o tarafta sadece yazar olmayan tanıdıkları görüp, mozaik'e geçtim. alt kata girişte, patron "yaka kartını alabilirsin şuradan" diye uyardı. kabak gibi duruyordu orada, fakat biraz hırpalanmıştı. sonradan öğrenecektim ki kamil in kardesi göz koymuş. neyse, yukarıya doğru çıkarken 1.90 boy olmasından dolayı merdivenlerin daha yarısına gelmeden içeride çalışan elemandan başka kimseyi göremeyince "hassiktir lan.. nerede bunlar" diye iç geçirirken eleman "balkondalar" diye içimi rahatlattı. fakat daha balkona gelmeden, fazla kimse yoktur diye tam giriyordum ki 20 25 kişilik bir ordu tüm balkonu işgal etmişti.
sırasıyla yazarlar gelmeye başlamış, elden geldikçe masaları dolaşıp tanıştım. fakat hepsiyle tanışma fırsatı bulamadığım için de içten içe üzüldüm. ben içten içe üzülürüm, gülerken ağlarım lan.
yaka kartlarını göğüsüne takıp, sonra sapık muamelesi uygulayan yazarlara da selam olsun. bakışlarınız yetti, bakışlarınızla.. öptünüz. buna çözüm getiren japoncum oldu. fakat alınlarda hiç estetik durmadığı için, hemen vazgeçildi.
seviye, evet seviye, kademe kademeydi. bölüm bölümdü. bir taraf, galatasaray muhabbeti ile yerlerdeyken, diğer taraf senfoniden bahsedecek kadar tavandaydı.
- *otuzluk dulun soguk yatagi; hiç, ama hiç beklediğimiz gibi değildi. 30'unda taş gibi bir hatun beklerken, 190 boyunda incecik, uzun kıvırcık saçlı, sakallı bir 20 yaşında ibiş geldi. peh. bir daha gelme oğlum.
organize eden memcos'a, hazırlığını üstlenen skydancer ve japoncum'a ve gelenlere teşekkürler ederim efendim.