Birkaç gündür ulusalcı/laikçi zevat, var gücü ile hükümetin 12 yıllık kesintisiz eğitim teklifini geri çekmesi için çalışıyor. 28 şubat döneminde milletin kalbine sapladıkları hançer yetmezmişcesine ''1000 yıl sürecek'' bu 25 iq ürününe (8 yıllık kesintisiz eğitim) ve bu ürünü destekleyen ''kutsallarına'' iman etmişcesine bağlı davranmaları aslında eğitim sistemindeki değişikliğin ülkeye sağlayacağı zararı ya da faydası ile ilgilenmekdiklerini açıkça gözler önüne seriyor.
Tüsiad ın, disk in, cumhuriyet kadınları platformu nun, chp nin, türk kadınları birliği nin vs. topluluk, stk, kurum veya kuruluşun ortak bir özellikleri mevcut. Hemen hepimiz bu ortak paydanın ne olduğunu çok iyi biliyoruz değil mi? Sekülerizm potasında eriyen, bilim ile dini birbirinden ayıran, yaradılış yerine evrime inanan topluluklar... (3-5 inanan varsa da cuma namazına gittiğini bile açıkça söyleyemez)
Bu ''Sen bilmezsin biz bilirizci'', jakoben tabaka milli eğitim için öneri sunmak yerine imam hatiplerin orta kısmı açılacağı için neredeyse üzerlerine benzin döküp kendilerini yakacaklar. Tarih bilincinden ve kendi özlerini oluşturan halktan bihaber yaşamaları, dünya arenasında ürettikleri mal ve hizmetler dışında hüsnü kabul görmemeleri bu yaşam formlarını epeyce incitiyor. Artık önemsenmiyorlar, içlerindeki kin ve nefret yüzünden kimseden bir bardak su bile alamıyorlar. işte tam da sorun burada. Bu durum kendilerini deli ediyor. Yani şunu söylemek istiyorum; belki çok dolandım, lafı çok geveledim lakin bu abilerimizin ve ablalarımızın ''milli eğitim sistemi'' ile ilgilendikleri falan yok. Kral anadan üryan!
Geniş açılı tespitlerde bulunmak istiyorum aksi halde bu konunun başka izahı benim dimağımda gerçekleşmiyor.
Son 200 yıldır müslümanların pasifizasyonu için ciddi şekilde mesai harcıyorlar, dış güçlerden destek alıyorlar.
Cumhuriyetin ilanından itibaren müslümanlar adeta parya ilan edilmiş, ülke içindeki hristiyan ve musevilere verilen haklar halkın %95 ten fazlasını oluşturan müslümanlara çok görülmüştür. Yani ne mi demek istiyorum? Ermeni ve Musevi ler kendi dillerinde eğitime devam ederken hatta kendi dinlerine ait kıyafetleri bile ''misler gibi'' giyerken bir müslümanın bunları gerçekleştirmesi aklından bile geçemezdi. Sarık ve cübbe kanunu iskilipli atıf hoca içindir, fener rum patriği için değil. Bu ülkedeki devrimlerin tümü islam'ı silmek için yapılmıştır. Bir musevi çocuğunun ''shema yisrael'' duasını öğrenme yaşı ülkemizde 6 dır. Bir rum ya da ermeni çocuğun ''imanla ikrar ederim'' şeklindeki Aziz Nerses'in duasını öğrendiği yaşı tek haneli sayıları asla geçmez. Bu duaları öğreten öğretmen devletin (Türkiye Cumhuriyeti'nin) kendisine verdiği haklar ile bunları öğretir. Zira ülkemizde kurallar sadece müslümanlar için ''olması gerektiği gibi'' işlemez. ''Muasır medeniyetler seviyesi'' ni eğitim adına örnek almak isteyenler, ekonomi ya da kişisel hak ve hürriyetler babında bu konuları ele alırken ''işgalci, emperyalist güçlerin'' ülkemizi ele geçirdiğinden dem vurarak açıklarlar.
Ortada kocaman bir ikiyüzlülük vardır.
Ak parti nin bugün bu güruhun gözüne sokarcasına gerçekleştirmek istediği olgu ''gecikmiş bir hakkın'' geri verilmesidir. Bu ülkenin kurtuluş savaşında çarpışan askerlerin tümü ''türklük'' için değil ''hilafet ve islam'' için düşmanlarla ya da ''düşman sanılanlarla'' savaşmıştır. Bu ülkenin kurulmasındaki dinamik güç islam dır ve bu durumu artık yabancı akademisyenler bile açıkça ifade etmektedir. Başımıza gelenlerin tümü müslüman olduğumuz içindir. Haçlı Birliğinin kapısında bekletilmemizin sebebi bulgaristan ya da romanya gibi ülkelerden daha az gelişmiş bir ülke olduğumuzdan değil, müslüman olmamızdan ötürüdür.
Bu derece islam a ve islam a ait olan unsurlara sıkısıkıya bağlı bir millet evlatlarını elbette o dinin kurallarına ve doktrinlerine göre yetiştirecektir. Elbette işi sulandırmaya çalışan muhalefete ve stk lara sert cevaplar verilecektir! Uzlaşma uzlaşmak isteyenlerle gerçekleştirilir. Karşınızda oyun oynayıp süreci tıkamak isteyen dış güçlerin maşası ''şer insanlar'' var. Bir de utanmadan 12,5 saat komisyon da konuşmaktan bahsetmeleri, her türlü süreci tıkamakla övünmeleri inanın trajikomik bir olaydır. Başbakanın da dediği gibi artık kimsenin arzusu olmayacak ''millet in arzusu olacak''.
Gelelim olayın teknik boyutuna; gelişmiş ülkelerin hiçbirinde özellikle g8 ülkelerinde 8 yıllık kesintisiz eğitim gibi bir garabet yoktur. Bu konuda yaptığım araştırmalara göre Abd de 8+4, 6+3+3 ve 6+6 şeklinde 3 adet eğitim şekli mevcuttur. Abd deki 8+4 sizi yanıltmasın, eğitimdeki tekelci anlayış varolmadığından her fert için istediği ölçüde kendisini memnun eden bir ''format'' mevcuttur. Bu tarz çeşitlemeler gözlemlediğim kadarı ile ailelerin zorunlu eğitime karşı alacakları tavrı minimum düzeye düşürmüştür. Abd ve ingiltere de öğrenciler zorunlu eğitimlerini devletin okullarından almak zorunda değildirler. isteyen evladını (belirli standartlar dahilinde) klise okuluna yada ''home schooling'' denilen evde eğitim şekline tabi tutabilir.
Kısacası isteyen istediği gibi devletin belirlediği standartlar dahilinde çocuğunu okutabilir. Bugün Türkiye de uygulanmak istenen 4+4+4 şeklindeki sistem kısa vadede (1-2 sene) belki başarılı olmayabilir lakin orta ve uzun dönemde Abd nin sisteminden bile daha üstündür.
Bu sisteme göre ;
Toplumun tüm kesimlerinin ihtiyaçları maksimum şekilde karşılanır. Erken yaşta futbol eğitimi verilmek istenen çocuk, modelist, stilist ya da grafiker olması beklenen çocuklar ile ergenlik döneminde dini eğitim alması istenen çocuk eşit şartlar altında ailelerinin gözetiminde devletin de standartları ile eğitim görürler.
Diyelim ki kendisine baskı kurularak bu eğitimler çocuğa verilmiş olsun, çocuk kesintisiz eğitiminin sonunda aldığı eğitimin mesleğini icra etmek istemesin. imam hatip lisesini bitiren bir genç 12 yılın sonunda ''ben ressam olacağım'' desin. Katsayı ve farklı okullara farklı uygulamalar olmayacağı için istediği üniversiteye istediği şekilde belki diğer arkadaşlarından biraz daha fazla çalışarak yerleşebilecektir. Yani sistem hem aileyi hem de eğitim verilen çocuğu korur.
Bu sistem ergenlik çağındaki gençler ile yeni okula başlayan minikleri birbirinden ayırır ve pedagojik sorunları ortadan kaldırır.
velhasıl-ı kelam 12 yıllık kesintisiz eğitimin bu ülkeye katacağı çok büyük değerler olacaktır bunları unutmayalım. Salt ''imam hatip histerisi'' adına bu sisteme belirli çevrelerin karşı çıktığına inanmaktayım. Karşı çıkan isimlerin ülkenin eğitim sistemini savunma kisvesi altında ellerindeki kalelerin düşüşüne feveran ettiklerini görmekteyim.
Doğruyu bulmak zeka ve bilgi meselesinden çok, kişilik ve ahlak sorunudur!