teknolojik buhran çağı çocukları da diyebiliriz bu çocuklara. aslında tavan yaş biraz daha aşağı çekilebilir.
"lan pezeveng evimizin sosyoloğu sen misin" demiyecekler için, özet geçme saiki de gütmeden az buçuk anlatmaya çalışacağım.
dört yaşındaki bir çocuk neyle nasıl sosyalleşebilir derseniz cevabı basittir; oyun oynamak, yaşıtlarıyla iletişime geçmek vb.
şimdinin çocukları gelişen teknoloji ile beraber belki bazı şeyleri çok çabuk, hızlıca öğreniyorlar fakat bir o kadar da içlerine kapanıyor, çevreleriyle olan iletişimden kopuyorlar.
o küçük parmaklar tablet denilen şeylerin üstünde harikalar yaratıyor belki ancak çocuğu anne babasından bile uzağa, evin ücra bir köşesine itiyor. en basitinden ebeveynler için eskiden çocuğunu konuşarak avutma gibi bir kavram vardı. şimdiyse çocukların en ufak huzursuzluklarında ellerine radyasyon zengini telefonlar, tabletler, bilgisayarlar tutuşturuluyor ve "al oyalan" deniyor.
uçurtma uçuran, bilye oynayan, bebeklerine misafirliğe giden (salt bu oyundaki bile "iletişim" unsuruna dikkat çekmek isterim), evcilik oynayan (dikkat yine "iletişim" oyunu), topaç çeviren kaç çocuk kaldı?
dikkat ederseniz bu saydığım oyunlardaki hemen her hareket veya oyun sonundaki başarı "reel" hayata ilişkin.
oysa internet üzerinden oynanan ya da belleğe yüklü her oyundaki meziyetler tamamen "sanal". sanal başarılarla tatmin olan bir bünyenin reel hayattaki bir olası başarısızlıkta sizce ilk kaçacağı yer neresidir? evet; "sanal ortam".
bu sadece hayata henüz ilk adımlarını atan miniklerimiz için değil gençliğe adım atan ergenlerimiz için de geçerli.
on iki, on üç, on dört yaşındaki çocuklarımız acaba en son ne zaman hayata dair "gerçek" bir başarı kazandırlar, "gerçek" bir iletişim kurdular. üstelik bir çoğu henüz gerçek bir başarı ya da iletişimle tanışmadan "sanal" olanlarıyla tanışma riski altında. ve sanal olan o kadar cicili bicili o kadar yaldızlı ki reel hayattaki en ufak hayal kırıklıklarının dönüşü, depresif bir halde sanal ortama yöneltiyor çocuklarımızı.
ben yedi yaşında evden okula, okuldan eve kendi başıma giden, cebindeki anahtarla eve kendi giren bir çocuktum. şimdi ki çocuklar böylesi basit sorumluluklar yerine kuşları duvarlara çarptırmadan uçurma vb. sorumluluklar yükleniyor sözüm ona.
ezik, suskun, iletişim ve başarı özürlü bireyler yetişiyor, yetişmekte, yetişecek ey dostlar.
yalnız bizim ülkemizde değil gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerin birçoğunda var olan çocuklardır.
bunların hepsi popüler kültürün ürünüdür, ben de bu yüzden hep derim ki kültürümüze sahip çıkalım, popüler kültürün esiri olmayalım.
ergenliğin verecek olduğu fırtına öncesi sessizliktir,kanmayınız. Bu 4-15 ya arası içine kapanan çocuklar 15.5 16 gibi ergenliğe bodoslama dalar ortalığın amına kor.