302 S modeli yollara çıktığında "oha lan uçak mübarek" demiş nesildir efendim.
Hele hele "süperman turbo"(yanlış yazmadım, süperman yazılıyordu)reklamlarına yetişmiş ve Süperman Turbo'nun MAN'larına geçme şerefine nail olmuşlardır.
Şimdi yaklaşık 19 saat süren istanbul-ığdır yolunun 302'ler ile 36 saat sürdüğünü hatırlarım.
Yani, bu sabah saat 08:00'da biniyorsunuz, yarın akşam saat 20:00 dolaylarında iniyorsunuz... Hülooooğğğğğ!
muvin sizden 5 adım uzaklaştığında yok olur, çünkü duman altıydı onlar hatırlayanlar (yaşlılar) bilir, göz gözü görmez minibüs değilki camı açasın. samsun ne kadar kötü kokuyordu yaa aklıma geldi şimdi maltepe neysede samsun çok ağır kokuyordu, yaşlıyım lan ben...
(bkz: biz iyi biliriz)
yaz günü serinlemek için ya tavanda açılan sunroof'un atası sayılan metal kapak ya da yan camların üzerinde bulunan sürgülü cam kullanılırdı.
soğuk havalarda ısınmak için çorum kaloriferi olurdu koltukların altında...
koltukları yana doğru açılan modelleri de mevcuttu.
su istenildiğinde çoğu zaman poşet su verilirdi.
otogardan gıcır gıcır çıkar, toz toprak içinde geri dönerdi.
Otobüslerde sigara içilebildiği, birçok insanı otobüsün tuttuğu dönemi hatırlayan nesildir. Muavin sık sık siyah poşet dağıtırdı. Telefon kapat diye başında dikilen muavin olmazdı, zirâ cep telefonu yoktu henüz. Ya da yaygın değildi diyelim. Zâten olsa da abs fren sistemi olmadığı için sorun teşkil etmezdi.
klima olmadığı için güneşin hangi taraftan vuracağı büyüklerimiz tarafından dikkatle hesaplanırdı. yolculuk mümkünse gece yapılırdı. sallama çay yoktu, molalarda çaylar şirketten vardı.
samsun ve birinci sigarası dumanı harmanını mazot ve egzoz kokusuyla karıştırıp, 45 derece sıcakta ter kokuları birlikteliği ile oluşan o muhteşem esansı unutmayacak nesildir de.
o otobüslerin özellikleri az çok aklında kalmış nesildir.
önünüzde gevşeyip bozulmuş fileden eşya koyma yeri olurdu.
kafa dayama yerleri beyaz kılıf giydiriliydi ama kılıflar allahlık.
molalarda ön kapıdan girip arka kapıdan çıkan naneli şeker satıcısı olurdu.
içeride leş gibi sigara içilirdi.
50 defa sulandırılmış, bekar osuruğu kıvamında kolonya servisi vardı.
klima falan diye bir şey henüz icat edilmemişti.
turuncu-kırmızı renkte su yüzü görmemiş leş gibi perdeleri çekeleyip güneşten korunmaya çalışırdınız.
2 koltukta bir koridor tarafında çöp kutusu olurdu ve bunlar 1 boş su şişesiyle dolardı.
sağ en arka 2li koltuğun arkasında buzdolabı vardı. içine buz ve aliminyum kapaklı cam şişede su koyulurdu.
ileriki senelerde poşette sular verilmeye başlandı, bunlar naylon kokardı.
en arka 5li de yine askerler, bekarlar, kaçaklar, jandarma falan otururdu.
2li koltukların araları açılabilirdi böylece 3-4 parmak yer kazanırdınız.
ilk 302 lerin kapıları elle açılırdı bildiğin balkon kapısı gibi. 302s ler de hidrolik kapı geldi ki pehhh.
gece yolculuklarında kaptan şoförün yanına gidilir sigara ikram edilir lafa tutulurdu ki içi geçmesin uyumasın adamcağız.
koltuk aralarına gazete serip yatmışlığım ,
lastiği patlayınca 6 saat yolda kalmışlığım ,
10 saat yol gidip sanki Satürn'e gitmiş gibi yorulmuşluğum bile vardır.