3000 yılında yaşayacak olan insanoğluna(mümkün olursa) gönderilen mektuplar silsilesidir.
evet, 3000'li yıllar... yani günümüzden 1000 sene sonrası. hani şu özlenen ve nietzsche'nin sürekli dile getirdiği üst-insan kavramına olasılıkla ulaşılacağı seneler...
ama hiçbir şeyin değişeceğini sanmıyorum ben. yani, özde bir insan değişemez bana göre. yalnızca şekil değiştirebilir. eğilip, bükülebilir ama başka bir forma geçiş yapamaz.
o yüzden diyorum ki, 3000'li yıllarda yine bir takım düşüncelerin fanatizmi olacak. neredeyse tüm insanlık tarihi tez-antitez çılgınlığıyla ilerledi. yine de bunlar devam edecek. insan duygu ve düşünüş basitliğinin ötesine gidemez.
insan aşık olunca sevinir; ayrılınca kederlenir; çocukluğunda akıl almaz hayaller kurar; sonra eldekilerle yetinmeye alışır ve sonunda buna rıza gösterir ve hatta sevinir.
nasıl ki, 1000 yıl önce ne yoksa elimizde ve ne varsa gündelik işlerimizde ve insanlar yine aynı biçimde sevinip üzülüyorsa ve yine kutuplaşmalar; insanın bir ayna gibi dünyayı yansıtmasından kaynaklanıyorsa; 1000 yıl sonra da benzeri olacak.
ne romanlar yazarlarsa yazsınlar; ölenin arkasından göz yaşı dökmeden duramazsın ya da ne şiirler kaleme alırsan al; yalnızlığa alışamazsın... ne kadar dönüşürsen dönüş, özbenliğinden kopamazsın.
işte yine insansın. 3000'lerde bile. herkes gibi aşık olacaksın ve herkes gibi sevdiğinden, sevdiklerinden ayrılacaksın ve herkes gibi öleceksindir.
bunu yazıyorum ki, kısacık insanlık tarihini ortaya dökelim. hem her şey kayıt altında artık. tüm bu veri ve bilgi çöplüğünde bile belki kalıcı olur bu mektup veya mektuplar. isaac asimov hayalbazlığında... ehe.
bu mektubu 2011 yılından yazıyorum. arada 989 yıl gibi bir zaman farkı var babuş. muhtemelen bu yazdıklarımı çeviri yaptıracak, babuş'un anlamını bulamayacaksın. yormiyim seni söyliyim hemen. baba kelimesinden türetilmiş öyle sikten bi kelime. takılma bunda.
önce havadan sudan başlayayım mirim. (mirim'i de sen ara bul)
bu yıl çok aşırı sıcak var. sıcaklık değerlerinin daha da yükseleceği söyleniyor. kuraklık kapıda. ozon tabakasının mına* koyan haysiyetsizler yüzünden yanıp kavruluyoruz.
şu an kullandığım bilgisayar laptop diye tabir ettiğimiz dizüstü bilgisayar. özelliklerini yazarak götünüzle gülmenize müsaade etmeyeceğim.
ve ben şu an 35 yaşındayım.. belki sizin 10. kuşak dedelerinize yetişirim, belki de yetişemem Allah bilir.
şimdilik bu kadar, kendinize iyi bakın.
ha bi'de ajdar'ın selamı var. ajdar bu yıllarda ünlü bi' şarkıcı. size bu mektupla kendi bestesini gönderiyor ve size armağan ediyor.
ajdar'ın çikita muz isimli şarkısıyla başbaşa bırakıyorum sizi.
işte o muazzam eserin sözleri..
Şurup gibiyim şurup
turp gibiyim turp turp
ben ateş sen barut Hmmmm
öptüm seni şap şup
şap şup
şap şup
şap şup
ha şap
Ha şup
şaka değil
işte şurup
krizlere girme
beni unutup
grup olalım grup
ben hudut sen haydut
gizli gizli gelme
her derde deva şifasın şifa
çok çektim cefa
vitamini havuz
ben küfte sen tuz
aahh buz gibiyim buz buz
ohhhh muz gibiyim muz muz
çikita muz
çikta muz
çikta çikta çikta
çik çik çik çikita
çikita muz
fidanı muz sensiz kalbim buz buz
hiçbirşey isteme benden
ahhh yoksa bu aşk tuz buz
ohhh yoksa bu aşk göz göz dudak dudak ten ten
daha fazla diretme
üstüme fazla gelme
inan ilacın benim
ahh ok gibiyim ok ok ohh yok gibiyim yok yok
çikita muz çikta çikta çikta çik çik çiki ta çikita muz