Öncelikle belirteyim başlık tam olarak 300 kişi öldü; bizde olsa, en fazla 300 kişi kurtulurdu olacaktı ama sığmadı. 12 Mart 2011 tarihli Yılmaz özdil yazısıdır. tam metni ise şöyledir ;
17 ağustos 1999
sabahın 7si.
çoluğu çocuğu evde bırakmış, yazıişlerindeki haber manyağı arkadaşlarımla birlikte gazeteye koşmuşuz... sabit telefonlar kesik.
cepler kaput. yollar kilit. viyadükler enkaz. adapazarına gidilemiyordu.
*
pilot-muhabirimiz vardı; murat öztürk... ne idüğü belirsiz abuk sabuk tipleri gazeteci zanneden türkiye farkında değildir ama, dünyanın en önemli hava fotoğrafçılarından biridir murat ağabey... pırpır uçağı bisiklet rahatlığıyla kullanır, akrobasi pilotudur aynı zamanda.
*
saat 5te, yani depremden sadece
2 saat sonra hezarfenden havalanmış, gölcük üzerinden dalmış, kare kare basmış felaketin üstüne, dönüp, vakitten kazanmak için, olimpiyat stadının yanındaki tarlaya naylon torba içinde bırakmış, biz de paraşüt gibi süzülerek düşen filmleri kapıp, yıkatmıştık...
ve, hep birlikte bakıyorduk ışıklı masada, inanılması güç manzaraya.
*
rahmetli başbakanın olağanüstü hale gerek yok, bana uydu telefon bulun, hüsamettini bulun diye bağırdığı zavallı dakikalarda, bütün çıplaklığıyla gözümüzün önündeydi facia.
*
taş üstünde taş kalmamıştı.
apartmanlar
okullar
hastaneler
donanma
hepsi çökmüştü.
*
türk basınında ilk kez bir fotoğrafı, dokuz sütun değil, tam sayfa değil, 18 sütun, komple iki sayfa yayınladık. taaa uçaktan çekildiği için, adapazarının neredeyse yarısı sığmıştı tek kareye... ve, o çarpıcı detayı, devasa büyüklükteki fotoğrafı yayınladıktan sonra fark ettik.
*
sadece camiler ayaktaydı.
*
ertesi gün bölgeye gidip, kendi gözlerimizle de yakından gördük. elbette minaresi yıkılanlar, yamulanlar olmuştu ama, adeta nükleer bomba düşmüş coğrafyada, sadece camiler ayaktaydı.
*
kuldan korkmayan...
allahtan korkmuştu.
malzemeden çalmamıştı.
*
üç ay sonra, aynı tabloyu düzcede de gördük... serçeparmağı kalınlığında demirlerle 10 katlı binaları dikenler, camilere kazma sapı gibi demir kullanmıştı.
bi tek camiler ayaktaydı.
*
ve, dün...
bizim depremin 35 katı büyüklükle sarsıldı japonya... bütün binalar ayakta!
*
okyanus üstlerine yürüdü.
gene de yıkamadı binaları.
öldüre öldüre, sokakta kıstırdığı, plajda yakaladığı 300 kişiyi filan öldürebildi...
ki, bizim skor 30.000di.
tsunamisiz.
*
tsunami olmasaydı...
sadece 2-3 ölüyle atlatacaklardı japonya tarihinin en büyük depremini.
*
allahın verdiği aklı, insanı için kullanıyor çünkü japon... allahın verdiği aklı, bir yandan insanını dolandırıp, beri yandan sağlam camiler yaparak allahı kandırmaya çalışmak için kullanmıyor.
aynı olmayan şeyleri karşılaştırma huyunun kötü bir yansıması. Kobe depremi gibi direkt şehri vuran bir deprem olsaydı da japonların teknolojisini görseydik.