bir pazar kahvaltısında yeğenim sordu '' dayı sen neden evlenmiyorsun '' dedi
o zaman ona bu cevabı veremedim '' henüz erken yeğen '' deyip kesip attım.
zaten çoğu erkek böyle yapmaz mı? duymak istemediği soruları görünce bulunduğu ortamı terk edip kaçmaz mı?
kaçtım.
eline sağlık anne deyip kalktım.
genel de sıkıldığım zaman 3-5 bira alıp deniz kenarına giderim. mezem bellidir; bol gözyaşlı eski aşklar, az kanatmış ayrılıklar ve son olarak yalanlı meyve tabağı. içerim, yalanlara içerim. köpek gibi içer, hem geçmişi hem geleceği sikerim.
evlilik basit bir şey değildir çünkü.
evlilik kutsaldır.
ince elenmeli. eğer bir ömür boyu mutluluk isteniyorsa 'kötü olaylar karşısında da eşler birbirini terk etmemeli.
barmenlik yaptığım dönemler bir kadınla tanıştım. kadının yaşı 35-38 arasıydı. hemen hemen benden 10 yaş büyüktü . evine davet etti. bir kadeh de ben sana içki ısmarlayayım gel dedi.
gittim. amaç belli zaten, başladık sevişmeye. o çekatta ben ayakta şlap şlap çok ateşli sevişiyorduk. belimi kavrıyor ahhh daha hızlı ahh diyordu. hızlanırken kapı da bir adam gördüm. hayatımda hiç o kadar korkmamıştım. adam ellerini bağlamış bizi izliyordu. birden doğruldum. kadın hafif tebessüm edip penisimi tuttu '' hadi gel, merak etme , kocam o, kızmaz '' dedi ve yavaş yavaş aletimi içine soktu. sonra adam yanımıza gelip karısının yüzünü sevdi, parmağını ağzına soktu, kadın da parmağını emdi.
kendime gelip birden doğruldum, ne ayaksınız lan siz dedim. açın midenizi sikecem sizin dedim. bu sefer korkan onlar oldu. giydim elbiseleri ve çıktım.
eviliğin onuru, gururu, saygısı, sevgisi, aşkı vs. hiçbir şeyi yoktu. o kadar çok yaşanmışlıklarım oluyordu ki, her biri evlilikten soğutuyordu.
erkekler hep şeyi düşler, evleneceğim kız başka biriyle olmasın, hiç kimseyle çıkmasın, eğer çıkmışsa bil ki o kız sevişmiştir falan der ve böyle düşündüğü için de evlilikten korkarlar. (doğru kişiyi bulamama korkusu )
peki haklılar mı?
bence köküne kadar haklılar. zira kadın erkek fark etmez ilişkilerin başında her şey oturulup konuşulmalıdır. daha önce ben böyle biriyle birlikte oldum, daha önce ben böyle biriyle çıktım vs anlatılmalıdır. eğer kabul edilecekse o şekil edilmelidir. sonra izleri çok derin olur.
boğulur kişi o derinliklerde....
aynı evi paylaşmak da çok farklıdır. öyle gezip tozmaya benzemez bu işler. çıkarken üzerine titrersin , lokanta da otururken gülümsersin sevdiceğine, gözününün içine bakıp saçını kulak arkasına atarsın ama aynı evde yaşamaya başlayınca bu lavabodaki saç kılları ne dersin? bu banyodaki kılları hep ben mi temizlicem dersin? ne işi var bunun yemekte dersin? bıktımm diye bağırırsın. oysa 2 sene önce o saçı koparıp defterinin arasına koyan da sendin, ne oldu da böyle cellallendin?
evlilik bir takım oyunu gibidir. defans hata yaparsa kaleci gol yer, çiftler de öyledir. birbirinin açığını kollamaları gerekir. sürekli kötü yanları değil de, iyi yanları görülmelidir ve özür dileme olayı da asla ihmal edilmemelidir.
geçen yolda bir çift gördüm. el ele tutuşmuşlar tartışıyorlardı.
kadın sinirli bi şekilde '' bir şeyi yapman için 10 kere söylemem mi gerekiyor mehmet'' dedi. ( kocasına dedi bunu. zira koluna girmiş yürüyordu )
kocası da '' isterse 1000 kez söyle.. olmaz dedim mi olmaz, niye üsteliyorsun anlamıyorum '' falan dedi. bu şekil uzun uzun tartışırlarken park eden 2 aracın arasından geçmek zorunda kaldılar. (malum istanbul kaldırımı) doğal olarak ellerini ayırdılar. adam önden karısı arkdan geçti. sonra bende o aradan geçtim * ve geçer geçmez baya bi hislendim.. çünkü kadın koşarak tekrar kocasının elini tutmuştu. sarıldı resmen.
işte bu evlilik büyük evliliktir.
şimdiki kızlar gibi çekip gitmeyen sağlam bir beraberliktir. sahi arabada tartışırken kapıyı açıp yere atlayan kızın evliliğinden ne hayır gelir ki? ve ya gittiğiniz her hangi bir mekandan küsüp giden kızın evliliğinden ne hayır gelir. bugün sik gibi seni öylece bırakıyorsa yarın da bırakır.
emin olun bırakacaktır da.
bilemiyorum, dediğim gibi belki de ben çok korkuyorum. belki tanıdığım kızlar hep böyle çıktı ama olumlu düşenemiyorum. yapamıyorum.
otuzunu geçtim ve deli gibi korkuyorum. galiba bir yastıkta kocayacağım.
geçmişindeki berbat yaşantısı tüm güvenini sarstığı içindir, haketmiştir bir nevi. Can yakmıştır, canı yanmıştır. Hep kendinden bir şeyler götürmüştür hayatına giren kadınlar/ adamlar. Artık eksiktir, bir yanı hiç bir zaman tamamlanmayacaktır. Masumiyetini de geride bıraktığı yataklarda unutmuştur. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır o kadın/ adam için.
30 yaşına kadar tüm sevgisini, aşkını, hislerini tüketmiştir çünkü. Yaşayan bir ölüden farksızdır, kendi hayatına bakmadan bir de "masumiyeti" arar. Arar lakin bulamaz, geçmiş olsundur.
Kendisine tıbben ruh nakli mümkün olmadıkça da yaralarının hep kanayacağı, hiçbir zaman "tam" olamayacağı söylenmelidir.
Gün gelir biri ile mantık evliliği yapar, mutlu olur ya da olmaz bilinmez. Yaşadıklarına saysın..
ilerleyen yaşlarda, hayata bakış açısının değişmesiyle evlenmeye bir türlü yaklaşamayan kişidir. genç yaşlarda karşına çıkan ah aman aşığım deyip hemen evliliğe karar verebilirsin. gözün hiçbirşey görmez, sadece sevdiğin kişi ile birlikte olmak istersin. herşey toz pembedir. ciddi bir şekilde mantık kuramazsın. sonu hayırlı mı olur hayırsızmı bilinmez. ama bir yaştan sonra o toz pembelik gider gerçek renkler alır heryanı. yalan söylemenin ne kadar basitleştiğini görürsün, aşkların geçici olduğunu, aldatmaların çok kolay olduğunu görür ve artık insanlara güvenini kaybedersin. bu şekilde düşünürken karşına kim çıksa iki kere düşünürsün. böylelikle evlilik çok zor gelir.
günümüzde sıklıkla görülebilen hadiselerden birisidir. kişinin yaşı 30 oldu diye evlenecek değil ya! günümüzdeki evliliklerin güvenilirliğini ve çokça boşanmaları görünce kişinin evliliğe kendini hazır hissetmemesi, ertelemesi doğaldır. açıkçası yadırganmaması gereken kişidir!!
Şu zamanda kızların yüzde 90 ının kaşarlanmış olduğunu gördükçe evlenmekten korkan niye evlenmiyosun denildiğinde içinden evlenipte elalemin sikip ağzına verdiği arkalı önlü girdiği heryerini yalayıp yuttuğu kişiyi kendime karımı yapayım der ama dışarıya daha erken diyip geçiştiren kişidir.
Zamanında çok ağır darbe yemiş insandır, güveni kalmamıştır, ayrıca uzun süredir bir ilişki yaşamadıysa kafası rahat insandır, ne çevresinde sürekli gereksiz kıskançlıklar yapan insanı nede trip denilen illeti çekmek zorunda olmadığının farkına varmıştır.
30 yaşını geçmiş insan belli bir yaşa geldikten sonra sorumluluk almaktan korkmaya hatta yaşı biraz daha ilerlerse hiç evlenemeyecek duruma düşebilir. bazı insanlarda geçmişte içinde kalan aşk acısından dolayı evlenmeye bilir.
ülkemiz örf adetleri gereği 25 yaş üzeri kızlara evde kalmış muamelesi yapılır, sanki evlenince kuyrukları çıkacak.
zimmetlerine aldıkları erkeği anneden devralıp temizlik barınma ve doyurmadan sorumlu kılınıp birde çocuk yaparak misyonlarını yerine getirmeleri beklenir, ondan sonra aile içi şiddete maruz kalan kadınlar, eğitim eksikliği nedeniyle kocaya bağımlı hale getirilmiş kadınlar, kocası tarafından meydanlarda hüloğğğğ dedirtilen kadınlar görürüz.
bırakın bu kadınları önce okusunlar öğrensinler ekonomik olarak bağımsızlık silahını kullansınlar, erkekler mal olarak göremesin.
küçük beyimiz pipisini çeşitli deliklerde gezdirme arzusu ve ergen bünyesinin yarattığı libidoyu kusacak bedenler ararken evleneceği kadının bakire olmasını beklesin, namusuna el değmesin istesin, bazı şeyleri denemiş kendini geliştirmiş ve kendine özel olan cinsel hayatını yaşayıncada yapıştırtırsın orospu yaftasını, kadında temizlesin temizleyebilirse savunmak zorunda olmadığı geçmişini.
bu saydığım nedenlerden ötürü bir kadın eğer donanım sahibiyle özgüveni yerinde ve toplum baskısına baş kaldırabilecek güce sahipse birde ekonomik özgürlüğü varsa, bu kadın ne bok yemeye evlensin ?
aradığı doğru adamı aramaya devam etsin, bulabilirse evlensin bulamazsa sonsuza dek bekar kalsın, kalsın ki başımıza yeni hödükler türetmesin.