Kusura bakmayın ama ben bunu 15 yasında anladım 16 yasında da nedenini sorgulayarak çözdüm 17 yasımda ise ne yapıcağıma beni ne mutlu ediceğine karar verdim.
asla ama asla vurdumduymaz olamayacağın, gamsız bir hayat süremeyeceğin gerçeğidir.
her an her dakika sorumluluklarının bilincinde olman gerektiğidir.
10 yıl önce 10 km koşabilirken şimdi halı sahada 20. dakikadan sonra nefesi götünden aldığın gerçeğidir.
ilişkilerde mantığa daha çok önem verdiğin gerçeğidir.
çoluk çocuğun seni boğduğu, daha çok olgun insanlarla sohbet etmek istediğin gerçeğidir.
barlarda ya da publarda değil fasıllarda eğlendiğin gerçeğidir.
rock ya da pop değil slow müzik ile mutlu olduğun gerçeğidir.
saçların beyazladığı gerçeğidir.
ve en önemlisi.. ölümün biraz daha yaklaştığı gerçeğidir.
30 yaşına gelmeden kariyer hedeflerinizi belirleyin ( tabii bu imkanlar dahilinde değişir ) evlenin ama sevdiğiniz biriyle. Kendinize zaman ayırın. Yoksa otuz yaşından sonra anlaşılan gerçekler başlığına bu entry gibi bir entry yazarsınız.
Herkesi memnun etmeye çalıştığında kimseyi memnun edemeyeceğin, sürekli birilerinin arasında kalıp kendini yıpratacağın. Yaptığın iyiliklerin bir süre sonra insanlara sıradan geleceği ve senden hep daha fazlasını bekleyecekleri. Ve Hoşlarına gitmeyen ilk adımında sana yüz çevirecekleri. Bir parça başarılı olduğunda en kral arkadaşlarının ve hatta bazı aile bireylerinin bu durumu içlerine sindiremeyecekleri. çevrendekilerin kuru kalabalıktan başka birşey olmadığı. tutunacak tek dalının eşin, hayattaki en büyük mutluluğun baba olmak olduğu.
25 yaşındayım bunları anlıyorum çok mu olgunum yazılmış. Ben neyim de anlıyorum dedirtti. Hayır hayır yaşımı boşverin gitsin. Hayır ergen değilim o nerden çıkıyor?
bir kere 30'a nasıl geldin, ne ara geçti o yıllar hiç anlamıyorsun. hani 20'den sonra hızla atmıştı ya yaşlar, 30'dan sonra üçer dörder atıyor uyarayım.
daha bilge, daha olgun, daha görmüş geçirmiş falan olmuyorsun; fakat daha temkinli olduğun bir gerçek. öyle önüne gelen seni kandıramıyor artık, gözünden anlıyorsun kimin ne niyette olduğunu. bir sakinlik ve sabır da gelmiyor değil hani, eskiden sinirden köpürdüğün konularda sakin sakin nutuk atabiliyorsun mesela. en güzeli anne, baba, kardeşle yapılan kavgaların azalması. ne aptalmışım, ne kadar basit mevzulardan kavgalar çıkarmışım dediğim çok olmuştur.
"ben hala çok gencim, size taş çıkarırım" diye gece kulübüne gittiğinde; kendine gelmen bir iki günü alabiliyor. içkiden arın, kulakların eski haline dönsün, uyku düzenini rayına sok, işe adapte ol derken bir bakıyorsun eski enerjinden eser yok. soğuk içtin boğaz ağrısı, cereyanda kaldın sırt ağrısı, fazla ayakta kaldık tansiyonum düştüler fazlalaşıyor tabi.
en güzel yanlarından biri, konuşmalarının etkileyiciliği oluyor. okudukların, izlediklerin, yazdıkların, çizdiklerin, gördüklerin sana dolu dolu geri geliyor. birikimini daha güzel harmanlıyor ve doğru şekilde dökebiliyorsun artık.
güzelliğinin doruk noktaları 30'dan sonrası kanımca. aynaya baktığında "vay be bu güzel kadın ben miyim?" diyorsun bir kere. yüz hatları oturmuş, bakışları daha anlamlı, seksi bir kadın görüyorsun artık. tabi bu evli kadınlar için pek geçerli olmayabilir. evliliğin kadını yıprattığını düşünenlerdenim ben.
"artık 30'u geçtik, hayatı kaçırdık, bu saatten sonra evlilik de olmaz, kariyer de yapılmaz" diyenlere kesinlikle katılmıyorum. bunları gerçekleştiren, üstelik hayatını sıfırlayıp, yepyeni bir düzen kuran çok insana rastladım. bir kere daha mantıklı ve daha rahat oluyorsunuz. daha doğru kararlar aldığınız bir dönemdir 30 sonrası.
yaş kavramına takılıp hayatı çekilmez kılmaktansa, keyfini sürün ve asla korkmayın derim ben..
yakışıklı erkeğin değil , anlayışlı erkeğin yanınızda lazım olmasıymış.
zaman çok kıymetliymiş, her an önemliymiş.
bazı şeylerin ertelenmemesi gerekirmiş.
bu liste uzar.
not: yaş 30 değil