Garson yaklaştı ve o kibar sesi ile sordu:
- Şarabınızı nasıl istersiniz ?
Kendinden emin ve işini bilen erkek, özgüveninin sesine yansıyan tarafı ile gülümser cevap verdi:
- elbette olgun ve bekletilmiş olanından, yani kaliteli olanından!
***
Kadını şaraba benzetmek artık çok banal oldu ama, toyluk ile gençlik arasına sıkışmış bir kadından daha yeğdir bu yaş gurubu. Hem aşkta, hem yatakta, hem hayatta, hem ilişkilerde size katacağı çok şey olduğu gibi, hayatınıza yeni bir perspektiften bakmanızı sağlar zira.
***
Adamın karşısındaki genç kadın kıkırdadı:
- Ne yani? Gencim diye, ben ham ve kalitesiz mi oluyorum ?
Hayat tecrübesi olan ve Lafla bağlamasını güzel yapan bu kibar adam tebessüm etti:
- Bilakis! Kimi kadınlar vardır yaşları insana ömür katar, kimi kadınlar vardır, ömre anlam katar!
tadı yerine gelmiştir. elma gibi armut gibi değil, şarap gibidir.
acı değildir, çok tatlı da değildir. tam içimliktir ve genellikle yumuşaktır.
hele bir de 30'undan gün almışsa (şöyle 5-6 sene kadar) tadına doy-mol-maz.
belki:
6-7 tane çocuğu vardır, 15 senelik evlidir. birkaç yıl sonra kaynana daha sonra da anneanne/babaanne olabilir. 30 yaşından epey fazla gösterir. belki kiloludur da. yıpranmıştır.
belki de:
evli değildir, çocuğu yoktur. iş kadınıdır. belki halen daha okumaktadır. her türlü kozmetik eşyası mevcuttur, bakımlılığın dibine vurmuştur. kozmetiğin işe yaramadığı yerde estetik cerrahi devreye girecektir, haftasonları yogaya gider. ne evlenmeyi ne de çocuk yapmayı düşünüyordur şimdilik.
kaprislerini 20 yaşının ilk yarısında sessizce bir köşeye bırakıvermiştir bu kadın. belki kaybetmiştir, beki şeytan alıp götürmüştür de satmıştır. belki şeytan satmamıştır da, geri getirmemiştir. yedigi kazıgın muadilini atmak istemesinden dolayı, iyidir bu kadının şeytanla arası.
erkeğin yaşlısına olgun, kadının yaşlısına kart deme varsayımından yola çıkılırsa, ''çanlar onun için çalınıyor'' kadınıdır *. en iyi tarafı yatakta çok iddialıdır ve iyidir. egolarından arınmışını, kaprisleri geçmişinde bırakmışını bulursanız güzel günler yaşarsınız o ayrı.
pek iç açıcı reaksiyonlara sebep olduğu söylenemez. zira yirmili yaşlar gençlik ile özdeşleştirildiği için otuzlu basamaklar bünyeye ağır gelebilir ilk etapta. hatta bu etaba girilince yaş sorulma anlarında ağız ister istemez "otuz" kelimesi yerine "yirmidokuz" deyiverir mütemadiyen.
peki nedendir bu tereddür, kötü bir şey yapmışlık hissi ?
toplumsal normların izlediği çizginin dışında bir hayat izlediysen, yani erkenden evlenip aile kurmak, çoluk çocuk yapmak gibi olağan süreçlere tabi olmadıysan bu daha da sırıtır hale gelmektedir yaş otuzlara tırmanır olduktan sonra.
bir eksiklik, bir kaybetmişlik psikolojisi sarar insanı, ve ölüm... ölüme daha bi yakın hisseder insan kendini. her daim yakınızdır ölüme ama bunu idrak etmek başkadır muhakkak, yolun yarısına yaklaşıldığını bilmek insana arkada kalan yolun muhakemesini yaptırır mecburiyetten ve radikal kararlara da gebedir ertesi yıllar...