Çizgi film izlemek, ''insanın içindeki çocukluktur. Saflık ve kirlenmemiş bir köşe kaldığı'' anlamına gelir. Yaşanmamış çocukluk veya ruhsal geri dönüş yada desarj vb tanımlar olsada, bazen sabahları tv'de zap yaptığımda karşıma çıkarsa affetmiyorum.
uçurumdan düşünce ölmeyen road runner'ın,binlerce kez kafasına kürek yiyen ve hala akıllı sayılan tom un,elektrik çarpmasına karşı dayanıklı pokemonların hayata bir an önce etki etmesini isteyen birey durumudur.çok doğal bir eylemdir.
tuhaftır. genelleme yapmak gerekirse ki gerekli buluyorum, bu kişilerin cinsel hayatları olmaz. olup olmadık zamanlarda gülen, yolda gördüğü her bebek arabasına atlayıp bebek mıncıklayan, tartışmalarda sürekli alttan alan, erkekse ereksiyon, bayansa vajinismus sorunları çeken insanlar büyüdükleri hatta eşek kadar oldukları halde çizgifilm izleyen insanlardan çıkar ve yine genelde başak burcu insanlarıdır.
içindeki çocuğun ölmediğine delalettir.
ölmesin keşke o çocuk, hep böyle 19'umda kalsam..
o değil de..
bugs bunny'den değil 30, 30+30=60 yaşımda*bile kopmam mümkün değil.
çocuk olmanın güzel olduğu yıllarda ve yerlerde çocuktum. belki son demleriydi. bilgisayarımız, ipod'umuz, çeşit çeşit oyuncağımız yoktu belki ama mahalle maçlarımız vardı, tasolarımız, futbolcu kartlarımız, topaçlarımız ve mezarlıktan çiklembit arakladığımız atraksiyonlarımız vardı.
bir de şimdiki gibi çok olmasa da çizgifilmlerimiz...
Çocuk olmanın güzel olduğu o yıllarda hep kendime söz verirdim: "Büyüyünce diğer büyükler gibi olmayacağım, hep çizgifilm izleyeceğim" derdim.
Daha 30 olmadım ama hala çizgifilm izliyorum. Sanırım hep de izleyeceğim.
Denver'ları, Voltran'ları özlüyorum... transformers'leri hala veriyordu bir kanal ama kaybettim artık denk gelemiyorum.